Kanser tedavisinde çığır açan Türk doktor konuştu

Güncelleme Tarihi:

Kanser tedavisinde çığır açan Türk doktor konuştu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2019 08:30

Ne mutlu; önyargılarımızı birer birer yıkan haberler alıyoruz. Tüm dünyada kabul gören bilimsel çalışmaların altında Türkiyeli isimlere giderek daha çok rastlıyoruz. 22 senedir Oslo Üniversitesi’nde görev yapan kanser biyoloğu Prof. Fahri Saatçioğlu onlardan biri. Onunla yıllardır uğraştığı prostat kanseri araştırmasının yanı sıra ilham veren hayat hikâyesini, Kayseri’den Norveç’e uzanan yolları, yaşamında geniş yer tutan yoga ve meditasyonu konuştuk.

Haberin Devamı

Prostat kanseri tedavisinde büyük ses getiren bir çalışmaya imza attınız. Kaç senedir uğraşıyordunuz?

- Yedi-sekiz senedir. Bunun altını çizmek istiyoruz çünkü özellikle son yıllarda bilimin mümkünse bir an önce sonuca ulaşması bekleniyor. Halbuki en önemli ve hayatımızı değiştiren buluşlar, merak için yapılan bilim sonucunda çıkar.

Ama kaçış yok, ben yine sonuca yönelik durumu sormak zorundayım. Başladı mı klinik çalışmalar?

- Yok, tabii soracaksınız, önemli çünkü. Bu, geliştirilmiş bir ilaç. Fare, sıçan ve maymunlarda olumlu sonuç alındı. Bu sene sonuna doğru insanlara yönelik çalışmayı başlatacağız.

Bu olumlu etkiler başka kanser türlerine de adapte edilebilir mi?

- Bizim bulduğumuz mekanizma kanserin aşil tendonu gibi yani zayıf noktası. Kanser hücreleri çok hızlı büyümek zorunda. Bunun için de değişik yapıtaşlarına ve oksijene ihtiyaç duyuyor. Ama çok hızlı büyüdükleri ve gerekli damarlar olmadığı için bunlar gelmiyor. Dolayısıyla aslında devamlı stres altındalar.

Haberin Devamı

Bildiğimiz stres mi?

- Metabolik bir stres. Onlarca trilyon hücremiz var ve hepsinin ihtiyacı oksijen. Eğer oksijensiz bırakırsanız...

Ölür...

- Ölmeden önce adapte olmaya çalışıyor. Çünkü her zaman optimum oksijen almıyor hücrelerimiz. Örneğin uzunca bir koşu yaparsanız kas hücrelerinize oksijen gitmiyor. Bütün hücrelerimiz zaman zaman önemli stres altında. Onun için evrimde gelişmiş adaptif mekanizmalar var. Bunlara ‘stres yolları’ diyoruz. Biz bunu bulduk; prostat kanserinde özellikle önemli olan bir yolu. Ve onu baskılamayı başardık.

Kanser tedavisinde çığır açan Türk doktor konuştu

İlaçla bir yol kapanır, tümör başka yollar bulur

Bu yolu bulmayı hedefleyerek mi başladınız peki?

- Başlangıç noktamız, hormonların nasıl çalıştığını anlamaktı. Çünkü mesela androjenler olmasa prostat dokusu bir hafta, 10 gün içinde ölür. O sırada bulgularımız bizi bu stres yollarına yöneltti ve bunun çok önemli olduğunu gördük. Bir zirve düşünün, iki yanı uçurum; kanser hücresi o zirvede, bahsettiğim mekanizmaları kullanarak yürüyebiliyor. Eğer o mekanizmaları bozabilirsek tepetaklak yuvarlanacak, amacımız o. O yüzden diğer kanser türlerinde de önemli. Hatta çalıştığımız ilaç meme kanserinde de çok etkili. Aynı sinyal yolunu kullanıyorlar çünkü.

Haberin Devamı

Kanserle sanki çok uzun zamandır kazanamadığımız bir mücadele veriyoruz. Var olan ilaçlar hangi noktada yetersiz kalıyor?

- Aslında çok yol aldık. Birçok türde ölüm oranı düşmeye ve kronik bir hastalık haline gelmeye başladı. Prostat kanseri bunlardan biri. 20-30 yıl önce bu hastalığa yakalandıktan sonra beş yıl içinde yaşama oranı yüzde 70-75’ken şimdi yüzde 98-99. Meme kanserinde de geçerli bu. Ama dediğiniz doğru. Çünkü ilaçlar geliştiriliyor fakat bir yere kadar çalışabiliyorlar. Başta işini yapıyor ama kanser onlara karşı bir rezistans geliştiriyor.

Ya da aynı ilaç her hastada aynı cevabı vermiyor değil mi?

- Aynen öyle. İstanbul’u düşünelim. Her şeyin yolunda gitmesi için anayollar var; E5, sahilyolu gibi. Androjene bağlı büyüyen kanser diyelim ki E5 yolunu kullanıyor. E5’i kapatıyorsunuz, büyük kaos oluyor. Ama bir süre sonra başka yollar ortaya çıkıyor. Aynı şey kanser hücresi için de geçerli; bir şekilde yolunu buluyor.

Haberin Devamı

İstanbul’dan örnek verdiniz ama bu şehirde hiç yaşamadınız değil mi? Nerelisiniz, Norveç’e gidene kadar neler oldu hayatınızda?

- Övünmek gibi olmasın, Kayseriliyiz. Fakat babam subaydı, çok dolaştık. Ben İzmir Şirinyer’de doğmuşum 1962’de, babam NATO’da görevliyken. O zaman beş sene olan ilkokulu dört ayrı yerde okudum. Sonra Ankara Fen Lisesi’nden mezun olup Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım ama bir yıl dondurup öğrenci değişim programı AFS ile Amerika’ya gittim.

Sonra Ege Üniversitesi’ne döndünüz...

Evet ama bitirmedim. İki sene sonra tekrar ABD’ye gitmeye karar verdim. Eğitim açısından olanakları çok fazlaydı. Ayrıca spora çok meraklıyım, o imkânlar da genişti. Daha önemlisi, benim Doğu felsefesi, yoga, meditasyon, nefes egzersizlerine o zaman başlayan bir ilgim oldu.

Haberin Devamı

Kanser tedavisinde çığır açan Türk doktor konuştu

Nefes çok önemli, unuttuğumuz bir şey

Hangi üniversiteye gittiniz ABD’de?

Iowa’da Maharishi Uluslararası Üniversitesi.

Tamam, şimdi oldu; Maharishi (transandantal meditasyonun kurucusu) deyince...

- Biliyor musunuz?

Biliyorum dersem ayıp olur. Ama bu üniversite sizin bu merakınızı besleyen yerlerden biri olmalı. Bir vakıf üniversitesi değil mi?

- Evet ve temel bilim eğitimine Doğu öğretilerini de adapte ediyor.

Korkmadınız mı? Iowa, mistisizm derken tarikat mı acaba diye düşünmediniz mi hiç?

- Burada çok önemli bir nokta var. Bu öğretilerin de her şeyde olduğu gibi deneyime bağlı olması lazım. Ben meditasyon konusunu ilk kez Amerika’da duydum. Dönünce İzmir’de öğretildiğini gördüm, bir arkadaşımla başladık. Bende çok güzel etkileri oldu.

Haberin Devamı

Manevi mi fiziksel mi?

- İkisi ilintili olduğu için ikisi de.

Ne kadar etkisi oldu meslek hayatınızda?

- Çok. Sırf meslek değil, hayatımın her yönünde. Çünkü bu pratikler en temel düzeyde çalışıyor. DNA’dan başlayarak bütün doku düzeylerinde ve psişik yaşantımızın katmanlarında.

DNA’yı değiştirebilir mi doğru nefes?

- Yapısını değil ama epigenetik (gen ifadesi değişikliklerini inceleyen bilim dalı) olarak yani o DNA’dan ne yapılıyor ne yapılmıyor, onu etkiliyor. Ve bunu iki saat içinde yapıyor. DNA’mız bir kroki. İçinde vücudumuzla ilgili her şey var. Komplike ve şahane bir mekanizma. Her hücrenin DNA’sında 20 bin küsur gen bulunuyor. Bir kısmı diyelim ki deri, karaciğer hücremizde, bir kısmı beynimizde aktif. Buna gen ekspresyonu diyoruz. Bu pratikleri uygulayınca bağışıklık sistemimizdeki hücrelerde gen ekspresyonunda farklılıklar oluşuyor. Epigenetik, genetik kadar önemli. Ve yaptığımız her şey epigenetik olarak bizi etkiliyor..

Her şey nefesle mi başlıyor?

- Nefes çok çok önemli, unuttuğumuz bir şey. Hem fiziksel hem de psişik olarak. Sadece fizyolojik olarak düşündüğümüzde akciğer kapasitemizin çok az bir yüzdesini kullanıyoruz. Ama trilyonlarca hücremiz var ve hepsi oksijene ihtiyaç duyuyor. Önemli bir nokta da, nefes yoluyla vücuttan artıkları atıyoruz. Kaç artık vardır dersiniz nefesimizde?

Böyle sorduğunuza göre abartmam gerek sanırım. 2 bin diyeyim...

- Ben fakültedeyken fizyoloji kitaplarında 250 olarak geçerdi. Şimdi çok düşük seviyede olanları da ölçebiliyoruz. Yani yaklaştınız, 3 bin civarında. Nefes, fizyolojinin normal çalışması için çok önemli. Ama onun dışında psişik olarak da etkileri çok fazla. Zihinle beden arasında çok önemli bir köprü. Sabah ve akşam yarım saat zaman ayırıyorum bu pratiklere.

Kaç senenizi verdiniz bu alana?

- Vermedim, aldım! 35-36 senedir düzenli yapıyorum.

Kanser tedavisinde çığır açan Türk doktor konuştu

Subtropikalden subarktik yere gidersem bazı şeyler yerine oturur dedim

Kaç senedir Norveç’tesiniz?
- 22.

Üşümüyor musunuz oralarda?

- Norveç’te çok güzel bir atasözü var, “Kötü hava yoktur, kötü giysi vardır” diye. Yani üşünmüyor.

Amerika’yı saymazsak İzmir’den gitmiş biri için kâbus olabilir sanki gene de...

- Daha iyisini söyleyeyim. Norveç’e gitmeden önce ABD’de San Diego’daydım. Subtropikal bir yerden subarktik bir yere gidersem bir çalkalanırım ve bazı şeyler yerine oturur diye düşündüm (gülüyor). Memnunum.

Nasıl açıldı Norveç’e giden yol?

- AFS’ye gittiğimde Norveçli bir arkadaşım oldu, ilgim öyle başladı. Sonra altı sene San Diego’da kaldım. Kendime bir laboratuvar kurmak için değişik yerlere başvururken bir bilimsel dergide Oslo Üniversitesi’nin ilanını gördüm. Dedim ki, sözlü görüşmeye çağırırlarsa bedavadan Norveç’i de görürüm. Başvurdum, çok iyi geçti, hemen çağırdılar. Kanada Vancouver ihtimali de vardı ama aileme daha yakın diye Norveç’i seçtim. Hem lisanı, kimseyi bilmediğim yer, çok daha büyük maceraydı.

 

 

BAKMADAN GEÇME!