Güncelleme Tarihi:
Sıradışı bir ailesiniz. Hikâyeniz nasıl başladı?
- İkimiz de ilkokul öğretmeniyiz. Üniversitenin ilk ayında tanıştık. O gün birbirimize âşık olduk; 1994 yılından bu yana birlikteyiz. Üniversitedeyken kamplara katılmış, birlikte paraşütle atlamış, otostop ile Türkiye’yi gezmiştik. İlk atamamız İstanbul’a oldu. İstanbul’un kalabalığından, günlük, aylık, yıllık bir rutinin içinde debelenmekten yorulmuştuk. Doğaya çıkma aşkımıza dağcılıkla devam ettik. Tatillerimizde ebeveynlerimizi ziyaret ediyor ve güney illerinde dolaşıyorduk. Bir gün Marmaris yakınlarında yanlarından arabayla geçtiğimiz yürüyerek gezen yabancı bir çift gördük. Bunun bir hafta sonrası bisiklet almış ve Akdeniz bisiklet turu planlarken bulduk kendimizi. Ertesi yıl Karadeniz’e gittik. 2006’da da İran, Pakistan, Hindistan yollarına attık kendimizi. Sonraki yıl da Avrupa kıtasında bisiklet sürdük.
Oğlunuz bu süreçte mi doğdu?
- Tibet, 2009’da bisikletli bir kültürün içinde doğdu, 1 yaşından önce kamplara geldi, römorkunda ve o zamanlar nadir bulunan bebek koltuğunda bisikletle dolaşmaya başladı. 22 aylıkken 3486 kilometre ve 7 ülkeden geçen bir bisiklet yolculuğu yaptık. Hiç ara vermeden her yıl bisiklet turları yapmaya devam ediyoruz. 26 ülkeyi bisiklet üstünde keşfettik. Dünyanın çevresinde bir tur atacak kadar bisiklet kullandık. İnsanların evlerine misafir olduk, yüzlerce bisikletliyi de kendi evimizde misafir ettik. Daha çok doğada olmak için Bursa İznik’e taşındık. Halen bir köy okulunda görev yapıyoruz.
Zor olmuyor mu?
- Çeşitli sporları deneyerek oğlumuzu büyütmeye, biz de yolda öğrenmeye devam ediyoruz. Oğlumuzun eğitimi için beşinci sınıfta okul detoksu uyguladık. Kendi talep ettiği günlerde okula gitti. Gelecekte tamamen okulsuz eğitim uygulamak istiyoruz. Tibet, mahalle kültürünün halen devam ettiği, sokak oyunları oynayarak büyüdüğü, göle, suya, dağlara, doğaya hemen ulaşabildiği, ulaşımda bisiklet kullanabildiği, su sporlarında kendini geliştirebileceği bir yerde büyüsün istedik.
Sırada Güney Amerika turu var
Bu yıl bisiklet yerine neden kanoyu tercih ettiniz?
- Bu yıl yine kas gücümüz ile çevreyi kirletmeden, kamp yaparak ve doğayı keşfederek bir kano macerasına atıldık. Çek Cumhuriyeti’nden başlayarak Elbe Nehri’ni Almanya içlerinde takip ediyoruz. 2020’de bir yılda Güney Amerika kıtasını bisikletle geçmek istiyoruz.
Rotanız nasıl?
- Çek Cumhuriyeti’nde Elbe Nehri üzerinde başladık. Nehir Almanya’dan dökülüyor. 400 kilometrelik bir parkur. Almanya’dakinin büyük bölümünü geçeceğiz. Toplam bir ay sürecek.
Masraflı bir iş... Bu sorunu nasıl çözüyorsunuz?
- İki aydır hazırlanıyoruz. Kitlesel fonlama sitesi Fongogo üzerinden kampanya başlattık. 10 Ağustos’ta bitti. Bağışçılara ödüller verdik. 27 bin TL amaçlamıştık. Amacımıza ulaştık.
Gördüğünüz yerlerle Türkiye’yi kıyaslayabilir misiniz?
- Türkiye çok çok kötü durumda. 60 bin köyümüzün hepsi çöplük. Derelerimiz çöplük durumda. Elbe Nehri’ni de tüm çöplerini çekeceğim ama görebileceğimi sanmıyorum. Dünyanın en büyük sanayi ülkesi ama nehirleri temiz. Doğal yaşamın nasıl korunduğuna şahitlik ettik. Nehir kenarında neredeyse hiç ama hiç çöp görmedik. Nehir boyunca hiç kanalizasyon kokusu, kötü renkli bir atık sıvı görmedik.
Şu anda neredesiniz?
- Almanya’nın Magdeburg kentindeyiz. Burası Dresden’den sonra ulaştığımız ikinci büyük şehir.
Zorlandığınız yerler oldu mu?
- Nehrin dönüş yaptığı ve batıya doğru dik aktığı yerlerde hâkim batı rüzgârlarında çok ama çok zorlandık. Tibet bu rüzgârlara bir isim bile taktı: ‘Kürek uçuran rüzgârlar.’ Sağanak yağışlar sırasında görüş mesafesi çok azaldığı için karaya çıktık. Gece yağış varsa, yıldırımdan korunmak için metal malzemeleri çadırdan uzağa taşıdık ve o şekilde bir gözümüz açık uyuduk. Hepimizin elleri kürek çekmekten nasır tuttu. Tibet bir kaza geçirdi ve dudağını içten ve dıştan yardı.
Siz yoldayken uzaktan destek alıyor musunuz?
- Arkamızda destek ekibi olarak, üçü danıştığımız doktor arkadaşlarımız olmak üzere, dört farkı yabancı dili konuşabilen 10 kişilik bir ekip var. İnternet ve şarj erişimimiz çok kısıtlı olduğu için her sabah bize hava durumu raporları iletiyorlar. Gemi trafiğini takip edip yaklaşan büyük gemileri haber veriyorlar.
Bunları hiçbir derste öğrenemez
Hep çadırlarda mı kaldınız?
- Çok sayıda kano kulübü ile yazıştık, onların çıkış rampalarını park etmek için ve bahçelerini de kamp kurmak için kullandık. Her zaman çok yüksek seviyede bir misafirperverlik ile karşılaştık. En eskisi 1861’de kurulmuş kulüplerden, 100. yılını, 70. yılını kutlayanları da vardı. Sadece bir kere pansiyonda kaldık. Onun dışında yol boyu çadırımız evimiz oldu.
Ne yediniz, ne içtiniz?
- Marketten makarna, ekmek, taze meyve almak dışında kendi kaynaklarımızla yetinmeye çalıştık. Ev eriştesi, tarhana, kuru meyve, müsli taşıyoruz ve kamp ocağımızda pişiriyoruz.
Tibet nasıl etkilendi bu maceradan?
- Ruhsal, fiziksel ve zihinsel olarak kendini geliştirdi Nehirle, rüzgârla, kuşlarla konuştuğuna ve kürek çekerken keyiften şarkılar mırıldandığına şahit olduk. Bohemya ve Saksonya İsviçre’si denilen bölgenin tarihini, mimarisini, kültürünü, yemeklerini hiçbir derste öğrenemeyeceği kadar detaylı görme şansı oldu.