Güncelleme Tarihi:
A li, Ayşe’yi seviyor. Galata Kulesi’nin duvarında bu yazıyormuş. Nedense tarih boyunca sevgimizi dağlara taşlara yazmayı âdet edinmişiz. Bazen de tarihi eserlerin üzerine... Galata Kulesi’nin üzerinde de birileri birilerini sevmiş ve bunu sevdiğine söylemektense kulenin üzerine yazmayı tercih etmiş, bize de haber etmek için. Halbuki sevdiğini sevdiğine söylese de olurdu. Her neyse. Geçtik üzerindeki yazıyı. İçine girdik. Bu tarihi yapıya asansör yapmışız ama ihtiyaçtan yapılmış. Tarihi dokuya yakışmamış ama merdiven çıkamayanı düşününce biraz kabul edilebilir geldi bana da. Biraz merdivenden, biraz da asansörle çıktık terasına. Sonra içeri geçip cam kenarında bir masaya oturduk. Sohbet tıkanınca sordum “Nasıl görünüyor manzara, anlatın bana” diye. Şöyle dedi annem: “Aman oğlum ne olacak, kırık dökük bir sürü çatı, yıkık dökük yapılar, çatılara atılmış eski eşyalar, balkonlarda, çatılarda kuruması için asılmış çamaşırlar...” “Onları sormuyorum anne. Daha ileri doğru bak, Haliç, Boğaz nasıl gözüküyor, oralardan bahset. Nereleri görüyorsun?” Bir süre herkes oturduğu yöne göre anlattı. Eğlendik, güldük, indik sonra aşağı.
İstemediğiniz bir manzarayla karşılaşınca görüş açınızı değiştirebilirsiniz ya da sayfayı çevirip başka resme bakabilirsiniz. Ya da kanalı değiştirirsiniz veya yolunuzu... Ama duymak istemediğiniz seslerden kaçmak kolay olmuyor. Koku da aynı şekilde, bir süre izliyor sizi.
Nereye geldim ben?
Son günlerde İstanbul Festivali başladı; çok güzel konserler, tiyatrolar var. Her yere konuyla ilgili afişler asılmış. Bir de anonslar var festivalle ilgili. Çalıştığım yer bir metro istasyonunda olduğu için bu anonsları her üç dakikada bir dinliyorum. Bir noktadan sonra krize dönüşüyor kafanızda, sanki sevmediğiniz bir şarkıyı zorla dinletiyorlar. Bunun psikolojik sonuçları da var. Bir süre sonra sürekli duyup gördüğünüz şeylere karşı duyarsızlaşıyorsunuz. Faydası olanı da dinlememeye, görmemeye başlıyorsunuz.
Hayatımızda o kadar fazla anons var ki gerekli gereksiz. Bunlara her gün maruz kalıyoruz ve bir yerden sonra gerçekten umursamıyoruz: Kapılara yaslanmayın, inenlere öncelik verin, maskenizi takın vs. gibi kural söyleyen anonslar da bir yerden sonra işe yaramıyor. Harcanan enerji ve emek de boşa gidiyor. Öte yandan gerekli olanları yakalamayı zorlaştırıyor. Durak anonsları mesela. Anons trafiği fazlalaşınca duymak istediğiniz de arada kaynıyor. Yani ses kirliliği de görüntü kirliliği gibi rahatsızlık ve zorluk yaratıyor. Ben artık durak isimlerinden değil, ikaz anonslarından anlıyorum nereye geldiğimi, hangi durakta hangi ikaz yapılıyorsa ona göre iniyorum araçlardan.
Bu kadar fazla ikaza rağmen hiçbir şey düzelmiyorsa bu işte bir yanlışlık yok mudur sizce? Başka bir yol mu denesek acaba sevgili anons yetkilileri...