‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

Güncelleme Tarihi:

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2024 07:00

Haksız tahrik indirimi genellikle cinayet faili erkeklere uygulanıyor. Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan’ın ‘Haksız Tahrik Bir Erkeklik Hakkı’ adlı kitabı bu konuya odaklanıyor. 1978 yılından itibaren indirimin uygulandığı binlerce davayı inceleyen Atılgan, 24 yıldır gündeminden düşmeyen maddeyi ve kadınların yaşadığı adaletsizliği anlattı.

Haberin Devamı

Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan hukukçu olmanın yanı sıra kadın hakları savunucusu. Yakın Doğu-Girne Üniversitesi Hukuk Bölümü’nde öğretim üyeliği yapan Atılgan’ın hukuk konusunda birçok çalışması var. Fakat 2000’lerin başından beri haksız tahrik indirimi hep gündeminde, binlerce dava dosyası inceleyip arşivlediğini söylüyor. Haksız tahrik 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler’ başlığı altında 29’uncu maddede düzenleniyor. Hani, ‘Sözümü dinlemedi, beyaz tayt giydi, hep makarna pişirdi’ diye eşini öldüren faillerin mahkemede yaptığı savunmaları düzenleyen madde! Eylem Ümit Atılgan geçen ay yayımladığı ‘Haksız Tahrik Bir Erkeklik Hakkı’ adlı kitabının 24 yıldır süren öyküsünü paylaştı.

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

Haberin Devamı

Haksız tahrik ve kadın cinayetleri konusunda uzun süredir çalışıyorsunuz...

Haksız tahrik, 2000’lerin başından itibaren kadın hareketinin gündemindeki ana maddelerden biri oldu. Kadın cinayetlerinin gündemimizde bu kadar yer tutmasının asıl sebebi yargıdaki cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık. Feminist avukatlar davalarındaki haksızlığı kamuoyunun önüne getirdi. Akademisyenler olarak biz de o davaların peşine düştük. Ve ben yaklaşık 24-25 yıldır çifte standartlı davaları, kadına düşmanlık yapılan yargılamaları arşivliyorum. Mizojini, kadın düşmanlığı eril hukuk kültüründe çok güçlü bir damar. Maalesef kadın cinayetlerinde çifte standart bitmeden bu konu gündemimizden inecekmiş gibi de görünmüyor.

Peki, 24 senede kaç davayı araştırdınız, arşivlediniz?

1978’den itibaren haksız tahrik indiriminin tartışıldığı dosyaları taradım. Yani bu binlerce dosya yapıyor. İçtihat bankalarında kapanmış, önceden sonuçlanmış veya hâlâ görülmekte olan davaları dosya halinde inceledim. Kitabıma yansıttıklarımsa mahkeme etnografisinde kullandığımız bir yöntemle elediğim dosyalar. Kitap 8 Haziran’da yayımlandı. İnanır mısınız, sonrasında yedi dosya daha arşivledim çünkü böyle kararları vermeye devam ediyor hâkimler.

Haberin Devamı

‘ÖFKE ERKEKLİĞİN ŞANINDAN!’

Tahmin ediyorum bu konudaki en güçlü arşiv sizde...

Keşke güzel şeyleri arşivleseydik. Çevremdeki insanlar “Yine mi
kadın cinayeti çalışıyorsun” diyor. Bu mahkeme etnografisi öyle bir yöntem ki sadece teknik detayları, alıntılarla hukuk teorisi ışığında yazıp bırakmak değil. O dava dosyalarının içinde öldürülen kadının son cümleleri var. Adamın kadını yakalamak için eve koyduğu ses kayıt cihazının kaydettiği “Dur bebeğimi bir kez daha öpeyim, ondan sonra öldür” gibi cümleler... Her öldürülen kadının hikâyesini gözden geçirdiğimde yeniden öldürüldüğümü hissediyorum o kadınlarla beraber. Ben bir ömür çalışsam, 50-60 feminist çalışsak tüketilemeyecek kadar büyük bir adaletsizlik var.

Haberin Devamı

Haksız tahrik indirimi nedir, neyi kapsar? Nasıl işliyor madde?

Haksız tahrik, aslında cinsiyet nötr bir düzenleme. ‘Erkeklere
ya da erkekler, erkekliği savunduğunda uygulanır’ yazmıyor orada. Ortaya çıkışı Roma hukukuna dayanıyor. Erkeklerin hanelerinde kontrolleri altındaki kadınları zina yaparken yakaladıklarında işledikleri cinayetler için başlatılmış bir indirim. Haksız tahrik düzenlemesinin içinde gizli, eril özne var. 

Haksız tahrik indiriminden kadınlar faydalanabiliyor mu?

Pratikte kadınlar faydalanamıyor çünkü haksız tahrik erkeklere göre dizayn edilmiş bir madde. Bu sadece erkeklere uygulandığı için erkeklik indirimi demiyoruz. Erkekliği savunan erkeklere uygulandığı için erkeklik indirimi diyoruz. Burada izin verilen duygular; şiddet, hiddet, öfke... Erkeğin öfkelenmesine hoş bakılır. Hatta erkekliğin şanındandır; vurması, dağıtması... Oysa bir kadın öfkelenince ‘deli kadın’, ‘şirret kadın’ denir. Ve biz şiddetli bir öfke halinde öldürmüyoruz. Bizim öldürmemiz için yıllarca şiddet görmüş olmamız, artık canımıza tak etmiş olması lazım. Yargı o anda parlayıp hemen öldürmemizi bekliyor indirim için. Oysa büyük bir şiddet sarmalı yaşıyor kadın. Sabaha kadar işkence görüyor, çocuklarının önünde dövülüyor, kendisini banyoya kilitliyor. Adam sabaha kadar dövmüş, yorulmuş, sızmış... Kadın beni yeniden dövmeye başlayacak diye korku içinde. Dövmekten yorulup, sızıp uyurken öldürdüğünde bu indirimi uygulamıyor. “Öfkenin etkisi geçmiş, akut değil” diyor.

Haberin Devamı

Ne tür gerekçeler söyleniyor?

‘Aman sus, kışkırtmayalım erkeği’ bu... “Ne biçim erkeksin sen” deyince kışkırır mesela. Bununla ilgili çok dava dosyası okudum: “Ne biçim erkeksin” demek tahrik sebebi. Ama “Ne biçim kadınsın” demek hakaret dahi değil yargılamada, kaba söz. Bakın eril özneyi net bir şekilde ortaya koyacak bir örnek vereyim: Bir kadın polis, ailece gidilen yemekte mesleği, kendisi hakkında eşinin son derece hakaretamiz sözlerine maruz kalıyor. Eve gelip kavga ediyorlar. Sonra beylik silahıyla vuruyor eşini kadın. Mahkeme, yatak odasında bulunan bir sigara izmariti için “Eve gelince sigara içmişse yatışmış demek ki. Bu, adamın tahrikiyle işlenmiş bir cinayet değildir” diyor. Ayrıca erkekler erkekleri öldürdüğünde de söz konusu bu indirim.

Yani...

Haberin Devamı

Bir örnek daha anlatayım: Bir mekânda yan masada oturan bir grup erkekten biri, diğer masada nişanlısıyla kavga eden adama “Bir kıza sahip çıkamadın ya” dediği için öldürülüyor diğer erkek tarafından. Ve hâkim diyor ki: “Hiçbir Türk erkeğinin kaldıramayacağı laflar.” Bu yargının işbirlikçi tavrı. Ben buna işbirlikçi hâkimlik diyorum. Yani siz de erkekliği savunduğunuz bir durumda cinayet işlerseniz eril hukuk kültürü sizin de sırtınızı sıvazlar. Mesela erkeklerle konuşan kızına fare zehirli makarna yapan bir anneyseniz indirim alabilirsiniz.

" ‘Ne biçim erkeksin sen’ lafı tahrik sebebi... ‘Ne biçim kadınsın’ ise hakaret dahi değil yargılamada, kaba söz! "

“MAKBUL OLMAYAN KADIN...’

Var mı böyle bir örnek?

Var, neden uydurayım? Çocuğu erkeklerle geziyor diye bir de en sevdiği yemeği yapıyor; makarna... Kızını içine fare zehri koyduğu makarnayla öldüren kadın da ataerkil iktidardan bu şekilde faydalanmaya devam eder.

Türkiye’de haksız tahrik indirimi doğru uygulanıyor mu? Yani hâkimler karar verirken ‘toplumsal hassasiyetler’ ne kadar etkili oluyor?

Çifte standartla uygulanıyor. Hâkimler işbirlikçi erkeklik kategorisinde gördüğümüz bir zihniyetle ataerkili savunan faillere kadın kontrolünün devamı için bir kolaylık sağlıyor ve indirim veriyor. Oysa boşanmak isteyen, “Sen bana karışamazsın” diyen kadının eylemi hukuka aykırı değil, erkekliğin yasasına aykırı. Ve hâkimler erkekliği savunanlara bu indirimi vererek işbirlikçi erkeklik kategorisine giriyor. Hâkimlerin toplumdaki eşitsiz değer yargılarını hukukmuş gibi mahkeme salonunda yeniden üretmesi büyük bir hata. Benim meslektaşlarımın orada toplumsal, ataerkil ve kadını ikinci sınıf vatandaş gören değer yargılarıyla adalet tesis ettiklerini iddia etmelerini aşamıyorum. Hukuk eşitlik vaat eder. Oysa ataerkil değer yargıları eşitlik barındırmaz. Mahkeme salonundaki o katliamdan ben gözümü alamıyorum. Hâkimler orada faille empati yapıyor. “Ne yapsın ama toplum bunu bekliyor ondan” diye hareket ediyorlar. İsyankâr, makbul olmayan kadını öldürdün, ama makbul kadını öldürürsen çok fena bak!

Biraz açar mısınız ‘makbul olmayan kadın’ konusunu?

Özgecan’ı öldüren faili hâkim de dahil hepimiz kınadık. Çünkü makbul kadını öldüren fail ataerkil toplum için bir kahraman değil. Makbul olmayan kadını, Pınar Gültekin’i öldürenin sırtını sıvazlayarak “Senin de işin zor ya, sen de ne çekmişsin, ne yapsın, öldürüvermiş işte” diyor yargılama. Burada yaptığın, toplumsal değer yargılarını hukukun içine taşımak. Bu hukuk teorisi açısından çok büyük bir hatadır. Öğrencilere en önce bunu anlatırız. Ama bu hatayı hukukçu olmalarına rağmen yapıyorlar. Sınavda yapsalar sınıfta kalırlar.

Bu davalarla uğraşmak insanı nasıl değiştiriyor?

Bir deformasyona uğramış olabilirim. 2000 öncesindeki ben değilim. Bu kadar çok dava dosyasını okuduktan sonra ben aynı ben kalamazdım. Türkiye’de kadınlar yakınları olan erkekler tarafından öldürülüyor. Baş edemediğim bir duygu var; kadının mahkeme salonunda bir kez daha öldürülmesi. Haksız tahrik indirimiyle ‘öldürülmende biraz da senin payın varmış’ın vurgulanması. Ve buna ses çıkarmamız gerek. Çünkü o artık kendini savunamaz. Ardından ‘fail için kadın ne yaptı da bu adamı katil yaptı’ mahkemesi kuruluyor.

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

‘KOCASININ İZNİ OLMADAN ÇIKTIĞI İÇİN...’

Rastladığınız en mantıksız/kabul edilemez ‘haksız tahrik’ indirimi gerekçeleri neler?

O kadar çok ki; pembe kılıflı telefon kullanmak, beyaz tayt giymek, ‘erkek misin’ demek, çok sevişmek istemek, sevişmek istememek vs. Ama bir tanesi var ki tekrar tekrar anlatsam, yazsam da hâlâ aklım almıyor. Kadının babası kanser hastası ve hastaneden “Alın götürün, evinde çocuklarının yanında ölsün” diyorlar. Kadının kocası ailesiyle görüşmesini, ailesinin evine gitmesini istemiyor, izin vermiyor. Kadının üzerine kapıyı kilitleyip gidiyor. Kadın balkondan atlayarak çocuğunu babasının yanına götürüyor. Adam geldiğinde evde bulamayınca ‘öfkelenerek’ kadını öldürüyor ve ailesine de “Gelin kızınızı alın, öldürdüm” diye telefon açıyor. Mahkemede “Sözümü dinlemedi, evimizde durmadı, hep ailesinin evine gitti” diye savunma yapıyor. Mahkeme kadının kocasının izni olmadan evden çıkıp ailesine gitmesini haksız tahrik sayıyor ve indirim veriyor.  “Ailenle görüşmeyeceksin, baban bu eve gelmeyecek” diyen erkeklerin kadınlara yaşattıkları psikolojik şiddetin ne toplumsal vicdanda ne de mahkemedeki hukuk insanlarında karşılığını bulmamasına hâlâ inanamıyorum. Çok sık makarna pişirdiği için bir kadını öldürmüş birisi indirim almıştı, kadının çok duş alması da indirim sebebi sayılmıştı. Biri de kadın zili duymadığı için kapıda beklemiş, biri kocasından habersiz terlik almaya gitmiş, hangisini anlatayım... Kızlarımız da bu korkunun içinde büyüyor.

‘YARIN FEMİNİSTLER GELECEK, DİKKAT ET’

◊ Nasıl düzelecek bu durum?

Benim tünelin ucunda ışığı gördüğüm yer mahkeme salonundaki feminist avukatlardı. Her şey değişiyor, kapitalizm şekil değiştiriyor ama eril tahakkümü savunan hukuk kültürü bir şekilde mahkemelerde devam ediyor. Bu hukuk kültürünü yine bir hukuk kültürü dönüştürebilir. Yani mahkeme salonunda daha fazla feminist avukat ve feminist ağların gönüllü dava takibiyle dönüşür. Kadın hareketinin takip ettiği davalarda haksız tahrik indirimi verilemiyor genelde. Bu gönüllü avukatlık sadece davadan indirimsiz ceza alınmasını değil, mahkemedeki hukuk kültürünü dönüştürüyor. Mahkeme salonuna feministler girdiğinde hâkimler “Kadınlar bastı mahkeme salonunu. Kadın programı bastı” diyorlar. Mesela kâtibe diyor ki: “Yarınki davada feministler gelecek, dikkat et.” 

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

Çağla Arin (22) arkadaşı Hüseyin Zengin tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Kararın geleceğine ilişkin olumsuz etkileri nedeniyle Zengin’e indirim uygulandı.

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

Hatice Kaçmaz (33) evlilik teklifini reddedince Orhan Munis tarafından öldürüldü. Mahkeme ‘aşırı sevgiden kaynaklı’ cinayet deyip cezada indirim yaptı.

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

Ceyda Yüksel (28) Serkan Dindar tarafından öldürüldü. Dindar reddedildiği için duyduğu ‘elem ve keder’ nedeniyle haksız tahrik indirimi aldı.

‘Kadınlar mahkeme salonunda bir kez daha öldürülüyor, bununla baş edemiyorum’

Gizem Canbulut (17) eski sevgilisi Eren Yıldız tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Yıldız haksız tahrik ve iyi hal indirimi aldı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!