Güncelleme Tarihi:
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi ve BM Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı tarafından yayımlanan ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında (SKA) İlerleme: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2022 Durum Raporu’na göre mevcut hızda ilerlediğimiz takdirde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin tam anlamıyla sağlanması 300 yıla yakın sürebilir. Raporda eşitsizliğin derinleşmesinin nedenleri şöyle sıralanıyor: COVID-19 salgını ve salgın sonrasının yarattığı durumlar, yıkıcı krizler, iklim değişikliği, kadınların cinsel ve üreme sağlığı sorunları...
Rapor kadın hakları konusunda kritik bir eşikte olduğumuzu gösteriyor. Küresel krizlerin de etkisiyle gelir, güvenlik, eğitim ve sağlık gibi alanlarda kadınların hayatlarında ilerleme olmadığı gibi gerileme söz konusu. Eğer kararlı adımlar atılmazsa kadınlara yönelik şiddeti yeterince cezalandırmayan ya da kadınlara iş yaşamında eşit haklar sağlamayan sistemler nesiller boyunca da var olmaya devam edebilir.
Özgün Biçer-Kalkınma ve toplumsal cinsiyet uzmanı
*BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarında İlerleme Raporu her yıl düzenli olarak yayımlanır. Bu raporlarla 17 ana başlıktan oluşan sosyal, kültürel ve ekolojik meselelerin çözümüne ne kadar yaklaştığımızı takip etmeye çalışırız. 17 küresel hedefin merkezinde ‘5. Madde’ yani toplumsal cinsiyet eşitliği vardır. Çünkü burada gerçekleşecek her eylem aslında diğer maddelerin kapsamında olan yoksulluk, eğitim, ekoloji gibi konularda da ne kadar iyileşmenin olduğunu gösterir ya da tersi. Geçen haftalarda BM’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2022 Raporu açıklandı ve biz öğrendik ki mevcut hızla ilerlediğimiz takdirde tam eşitlik için 300 yıla yakın bir zaman gerekiyor. Bu sonuç aslında eşitlikle ilgili değil; yoksulluk, eğitim, güvenlik, çevre gibi diğer başlıklarda da mesafenin açıldığını gösteriyor.
*Elbette bundan önceki yıllarda yayımlanan raporlardaki sonuçlar da çok parlak değildi. Ancak bugün özellikle pandemiyle yaşadığımız kırılmanın etkisini daha çok hissetmeye başladık. COVID-19 virüsünün aslında bir cinsiyeti vardı. Pandemiden ve bunun yarattığı toplumsal değişimden herkes etkilense de kadınlar açısından sonuçlar daha ağır oldu. Beraberinde halihazırda yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz de tetikledi. Böylece zaten var olan eşitsizlikler daha da derinleşti. Yeni çalışma biçimlerinden evdeki bakım yükünün artması ve aile içi şiddet oranlarına kadar... İstihdamda ilk gözden çıkarılanlar kadınlar oldu. Salgının yarattığı en önemli etki özellikle kız çocukların eğitime erişiminin azalmasıydı.
“2 yılda çalışma hayatındaki kadın sayısı 13 milyon eksilmiş. ‘Haneye geliri erkek getirir’ algısı sürüyor.”
*Türkiye’de kadınların hemen her platformda desteklenmesine ihtiyacımız var. Özellikle kadınlar eğitime ulaşmada zorluklar yaşıyor; iş bulma sürecindeki ikincilleşmenin yanı sıra işe ara verme gibi nedenlerle kariyer sürecinden uzaklaştığında tekrar işe dönemiyor. Çalışma yaşamındaki kadınlar kolay gözden çıkarılabiliyor. Bu nedenle iş ve yaşam dengesini öne çıkaran bakım odaklı politikalara yönelmeliyiz.
Burada atılacak her iyileştirici adım sadece kadınları değil, beraberinde diğer dezavantajlı durumdakileri de içeriyor.
*Yarını asıl dönüştürecek olan; kadınların ve kız çocuklarının eğitime ulaşması, geleceğin meslekleri konusunda donanımlı kılınması. Çünkü geçtiğimiz iki yılda hızla hayatımıza giren dijitalleşme artık yeni yaşam tarzımız oldu. Bu sürecin içinde yer alabilmek için özellikle kız çocuklarını bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında desteklemeli ve güvenli dijital ağlara ulaşabilmesi için imkânlar yaratabilmeliyiz. Özellikle erken yaşta hem kız hem de oğlan çocuklarla yapacağımız çalışmalar, kalıp yargılarla mücadele ve eşitlikçi dönüşüm için belirleyici olacaktır. Kadınlar daha fazla karar mekanizmalarında yer aldığında bu rakamların iyileştiğine belki bizler de tanık olabiliriz.