Güncelleme Tarihi:
MUTLU KAYA: TEK YAŞAMA AMACIM, İYİLEŞİP KADINLAR İÇİN ADALETİ SAĞLAMAK
Avukat veya hâkim olup şiddet görenlerin sesi olacağım
Mutlu Kaya’nın çocukluğu Diyarbakır’da yedi kardeşiyle birlikte tek odalı bir evde geçti. Arkadaşları oyun oynamaya çıkarken o evde kalıyor, annesi hasta olduğu için temizlik ve yemekle ilgileniyordu. Bu durumdan bir şikâyeti yoktu; bilakis, ailesine destek olmak onu mutlu ediyordu. Dicle Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünü kazanmasına rağmen maddi sorunlar nedeniyle gidemedi; bir ilköğretim okulunun çay ocağında işe girdi.
Biz onu 19 yaşındayken katıldığı ‘Sesi Çok Güzel’ yarışmasıyla tanıdık. Programın ilk günkü çekiminde, “Ailem için, annem için, hayatım için bazı şeyler düzelsin istiyorum artık” diyor, annesi Hanım Kaya, onu okutmak için çok çabaladığını anlatıyordu.
Beş yılda sadece beş ay tedavi görebildi
Yarışmadan bir ay sonra, 18 Mayıs 2015... Mutlu, yarışmada söyleyeceği şarkıları çalışıp uyudu. Gece 03.30 suları... Mutlu’yla birlikte olmak için tüm ısrarları reddedilen Veysi Ercan, gizlice bahçeye girdi... Evin içine doğru ateş ederek, Mutlu’yu başından vurdu. Ablası Dilek, “Korkma, seni kurtaracağım” dediği gibi sırtladı kardeşini, tam zamanında hastaneye yetiştirdi.
Uzun süre hastanede yattı Mutlu. Yoğun bakımda gözlerini açtığında, başucunda ablası Dilek’i gördü ilk. Ne annesi ne de kendisi, aynı olayı beş yıl sonra ablası Dilek’in de yaşayacağını tahmin edemezdi.
Mutlu, hastaneden çıktığında bırakın şarkı söylemeyi, konuşamıyor, yürüyemiyor, ellerini dahi kullanamıyordu. Engel oranı yüzde 92 olarak saptandı. Hiç ara vermeden sıkı bir tedavi görmesi şarttı ama yine maddi nedenlerden ötürü koskoca beş yıl içinde sadece beş ay tedavi görebildi. İkişer ay İstanbul ve Diyarbakır’da, bir ay da Kocaeli’deki hastanelerde yattı. O da aralıklarla. Kimse tedavisini üstlenmek istememişti. Yakın zamana kadar evde kendi çabalarıyla ufak ufak spor yapıyor, bunun ona az da olsa iyi geldiğini görüyordu.
Ablası da aynı kaderi paylaştı
Nice zaman sonra biraz toparlamaya başlamıştı. Ta ki, 22 Mart 2020’ye kadar. Evinde otururken içinden “Dilek Ablam sakın ölmesin” diye geçirdi. Durup dururken. Beş dakika sonra telefon çaldı. O an dünyası durdu: “Saplantılı bir cani, akşam ablamın kapısını çalıyor, ablam kapıyı açtığı gibi üzerine kurşunlar yağdırıyor.”
Mutlu, ablasının ölümünü kabullenemediğini anlatıyor: “Ne yerdeyim ne gökte. Canım ablam, ciğerim benimle aynı kaderi yaşadı. Bu acıyla daha ne kadar yaşayabilirim, bilmiyorum. Ablamla birlikte sanki ben de toprağın altına girdim. Onu her gece rüyamda görüyorum, sarılıp koklaşıyoruz.”
Mutlu Kaya, “O benim gücümdü, dayanağımdı” dediği ablasını kaybettikten çok kısa bir süre sonra kendisini engelli bırakan Veysi Ercan’ın infaz yasasından yararlandığını öğrendi.
‘Hayatımı, hayallerimi çaldı’
Ercan bu yasayla cezasının son üç yılını açık cezaevinde, iki yılını dışarıda denetimle geçirecek ve cezası bir yıl kısalmış olacak. Mutlu Kaya soruyor: “Çok öfkeliyim, dünyaya haykırmak istiyorum. O cani, benden genç yaşta okulumu, hayatımı, umudumu, hayallerimi çaldı. 15 yıl ceza aldı ama bunun sadece 9 yılını yatacaktı. Bırakın 15 yılı, 9 yılı, şu an daha 5 yıl yatmışken hapisten çıkıyor. Ablamın mezarına gidip hüngür hüngür ağladım. Kafam almıyor, bir insanın hayatı bu kadar ucuz mu? Bana gençliğimi kim geri verecek?”
‘Yaşadıklarım çok ağırdı, kadınlar için güçlü kaldım’
Her şeye rağmen iyi olmaya çalıştığını, hayatını kadınlara adadığını anlatıyor Mutlu. “Acılar insanı güçlü kılarmış. Erken yaşta ağır travmalarla karşılaştım. Başıma gelenler çok ağırdı ama tüm kadınlar için hep güçlü olmaya çalıştım. Mutlu Kaya olarak tüm şiddet görmüş mağdur kadınların sesi olacağım. Tek yaşama amacım, iyileşip kadınlar için adaleti sağlamak. Hukuk fakültesine girmek için çok çalışıyorum. İyi bir avukat, savcı veya hâkim hatta gerekirse adalet bakanı olup adaleti sağlamak istiyorum.”
Kaya, Ercan’ın infaz yasasından yararlanmaması için yargıtaya dilekçe verdi. Adalet arayışında Mutlu’ya destek olan avukatı Müzeyyen Boylu da geçen yıl boşanma aşamasında olduğu eşinin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetmişti.
ZELİHA ERDEMİR: DÜŞÜNMEMEYE ÇALIŞIYORUM AMA KORKU YAKAMI BIRAKMIYOR
Bir gün belki benim de ölüm haberim çıkacak
"İyi olmaya çalışıyorum. İyi olmak zor. ‘Keşke’lerim o kadar çok ki... Ne zaman gerçekten iyi olurum, bilmiyorum” diyor. Henüz 33 yaşında ama ruhen 60’tan fazla hissediyor.
Zeliha Erdemir, 2011’de Cem Kara ile evlendi. Şiddet görmeye hamileliğinde başladı. Cem Kara, oğulları doğduktan sonra eşini “Gidersen çocuğu göremezsin” diye tehdit ediyor, Kara’nın ailesi de Zeliha Erdemir’in çocuğunu bırakıp gitmesini bekliyordu. Erdemir anlatıyor: “Oğlum Mert Can 6 aylıkken kayınpederim babamı arayıp ‘Kızını al, git’ demiş. Babam beni almaya geldi ama oğlumu yanımda götürmeme izin vermediler. Altı aylık bebek. Emiyor. Nasıl bırakayım? Kayınpeder ‘Emmesin, bir şey olmaz’ diye ısrar etti. Herkes kendi evladını düşünürmüş. Oğlumu bırakıp babamla gidemedim.”
Düzelir diye davadan vazgeçti; düzelmedi...
Zeliha Erdemir, o gece yine şiddet gördü. Üniversiteden ev arkadaşını arayıp durumunu anlattı. Arkadaşı İzmir’den hemen yanına, Aydın’a geçti. Babası ve arkadaşıyla birlikte, sabah darp raporu almaya gittiler. Kısa süre sonra, ilk boşanma davasını açtı açmasına ama dava kâğıdı eline ulaşan eşinin “Pişmanım. Çocuğumu ve seni istiyorum” ısrarıyla karşılaştı. O sıralar çalışmıyordu, kendi deyişiyle çocuğunu babasına yük etmek istemedi. ‘Belki düzelir’ diye düşünüp davadan vazgeçti. Düzelmedi...
Çift, 2014 Ekim’inde ayrıldı, boşanma davası da 28 Aralık 2015’te sonuçlandı ama şiddet durmadı. 3 Ocak 2016’da sokak ortasında, o zamanlar üç yaşında olan oğlunun gözü önünde yine darp edildi Zeliha Erdemir. Yüzü gözü dağılmış haldeydi, iç kanamayla hastaneye kaldırıldı: “Ben o durumdayken oğlumu kaçırdı, onu 58 gün boyunca bulamadım. Beni darp ettiği için iki ay hapse girdi. Çıktı, tehditlere devam etti. 26 Kasım 2019’da oğlumun okulu önünde yine saldırıya uğradım.
Bu durum okulda konuşulmuş, çok üzüldü. Ama beni çoğu zaman Mert Can teselli ediyor, hatta bana bazen ebeveynim oymuş gibi geliyor. Babası onu almaya geleceği zaman bana ‘Sen evden çıkma, ben giderim’ diyor, ‘Kimseye kapıyı açma’ diye tembihliyordu. Beni hep korumaya çalıştı, hâlâ çalışıyor.”
‘Öldürcem diyorum...’
Cem Kara, sosyal medya hesaplarına “Ülkenin adaletine gel. Öldürcem diyorum, uzaklaştırma veriyor. Adalet devletin temeli ise bu ülkenin temelini s***” ve “Küfür ettim diye T tipinde yatırdınız, Zeliha Erdemir’i öldürünce ne yapacağıma alıştım” gibi yazılar yazadursun, hafta sonları oğlunu evden alırken ya da eve geri getirdiğinde dahi eski eşiyle karakolluk oluyordu.
Erdemir, 2014’ten bu yana onlarca kez şikâyetçi oldu, bu şikâyetler ya para cezasına çevrildi ya da takipsizlik kararı çıktı.
Aralık 2019’da Cem Kara’ya Erdemir için konulan tedbir kararını ihlal etmesi nedeniyle üç ay elektronik kelepçe cezası verildi. Kara, birinci ayın sonunda kelepçeyi kırınca kamu malına zarar vermekten hakkında dava açıldı. Tutuklu yargılandığı sırada karara bağlanan üç tehdit davasından 17 ay hapis cezasına çarptırıldı.
‘Çıktığında tehditleri yine başlayacak, belki fazlası...’
Kara’nın trafikte alkollü araç kullanmaktan tutun, Aydın Baro Başkanı ile bir savcıya yönelik hakaret ve tehditlere varıncaya kadar suç dosyası bir hayli kabarık. İnfaz yasasından o da yararlandı. Erdemir’in avukatlarına göre, bu durum Cem Kara’nın işlediği
çok sayıda suçun hiçbirinden hapis cezası almaması anlamına geliyor. Cem Kara, temmuzda serbest kalacak.
Erdemir, “Kötüyü düşünmemeye çalışıyorum ama korku çoğu zaman yakamı bırakmıyor. Sanırım çıktığında tehditleri yine başlayacak, belki daha fazlasını yapacak. Belki benim de bir gün ölüm haberim çıkacak” diyor.
Oğluna iyi bir gelecek bırakmak için çabaladığını anlatıyor: “Tanıştığımızda iki yıllık muhasebe okuyordum, dört yıla tamamlamak istiyordum. Sorun çıkarmış, ‘Mert Can’ın annesi üniversite mezunu, babası değil’ derler diye üniversiteye gitmemi engellemişti.
Açık Öğretim’de işletme okuyorum. Bitirince mali müşavirlik sınavına hazırlanacağım. Hayatı hiç bırakmadım. Sonu ne olur diye düşünmek istemiyorum çünkü düşünmem gereken bir oğlum var. Onun büyüdüğünü, hayatını kurduğunu, kimseye muhtaç olmadan yaşadığını göreyim, bana yeter.”
‘Bu fotoğraf benim gerçeğim, kimse sessiz kalmasın’
Zeliha Erdemir, üstteki fotoğrafının yayımlanmasıyla ilgili “Yayımlayın, bu da benim bir gerçeğim. Önceleri ben de sustum, korktum, kimse korkmasın, sessiz kalınca sonuç maalesef değişmiyor. Ben artık korkmuyorum, tek başıma olmadığımı biliyorum. Benimle ağlayıp benimle gülen çok kız kardeşim var. O yüzden kesinlikle kimse sessiz kalmasın” dedi.