Güncelleme Tarihi:
Rusya’nın Ukrayna işgaliyle birlikte sosyal medyada pek çok görüntü paylaşılmaya başladı. Videolarda dans edenler, tank kullanımının inceliklerini anlatanlar ya da kumanyasındaki yiyecekleri tanıtan askerler var. Hatta Ukraynalı asker Alex Hook’un (@alexhook2323) TikTok hesabında üniformasıyla ‘moonwalk’ dansı yaptığı video 81.9 milyon kişi tarafından izlendi. Diğer yandan çok sayıda Ukraynalı sivil, ülkelerini savunmak için silahlanıyor, istilayı belgelemek için telefonlarının kameralarını kullanıyor. Peki bu, savaş muhabirliğinin yeni bir şekli mi, yoksa TikTok neslinin tıklanma çabası mı? Akademisyenler ve savaş muhabirleriyle savaşın sosyal medyaya yansımasını konuştuk.
‘Adeta ölüme mesafe yok oldu’
Dr. Can Ertuna - Gazeteci, akademisyen (Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi)
ABD öncülüğündeki koalisyonun Irak ordusuyla savaştığı dönemde savaş, ABD ve İngiliz birliklerinin yanından yapılan haberlerle aktarılmıştı. Savaşın yol açtığı ölümlere bu resimde çok da yer yoktu. Şimdiyse herkesin elindeki akıllı telefonlar ve sosyal medyaya iletilen görüntüler
var. Bu kez saldırılar da ölümler de doğrudan alandan aktarılıyor. Editoryal bir süzgeç de yok; adeta ölüme mesafe yok oldu. Bu görüntülerin savaş görüntüleriyle çok da özdeşleştirilmemiş bir coğrafyadan geliyor olması özellikle Batı’daki izleyicileri daha çok etkiliyor. Bu konuda bazı muhabir ve yorumcuların “Burası azgelişmiş bir yer ya da Ortadoğu değil” gibi ırkçılığa varan yorumları bunun bir göstergesi. İletişim araçlarıyla propaganda faaliyetlerini Arap isyanları ve Suriye’deki savaşta da görmüştük ancak bu kez çok daha yaygın.
Bilgi kirliliğini sadece propaganda ve dezenformasyonla da açıklayamayız. Örneğin, 6 Rus uçağı düşürdüğü iddia edilen pilotun uçuş görüntülerinin bir dijital savaş simülasyonundan olduğu ortaya çıktı ancak bu sırada çoktan bir propaganda malzemesi olmuştu. TikTok’ta savaşın paylaşılmasına şaşırmıyorum. Bu bir sesini duyurma aracı.
1991’de gerçekleşen ilk Körfez Savaşı, bir haber kanalı olan CNN tarafından uydu bağlantılarıyla canlı yayımlanan ilk savaş olmuştu. Ancak Körfez Savaşı’nı yayımlayan televizyon kanallarını kontrol eden güç aynı zamanda ülkeyi işgal eden güçtü. Bu nedenle dünyaya sadece göstermek istediklerini gösteriyordu. İnsanların savaşı adeta bir bilgisayar oyunu, bir televizyon şovu izler gibi ekran karşısında izledikleri için şiddete karşı duyarsızlaştıkları ve şiddetin sıradanlaştığı söyleniyordu. Hatta Fransız sosyolog Jean Baudrillard, televizyonların savaşı kitleler için bir gösteriye dönüştürdüğünü ileri sürmüştü.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi de televizyonlardan canlı yayımlanıyor. Ancak bu kez durum farklı. Medyanın kontrolü işgalci gücün elinde değil. Bu savaşta bir fark daha var, sosyal medya da devrede. İlk kez bir savaş sosyal medyadan canlı yayımlanan bir gösteriye dönüşüyor. Z Kuşağı’nın popüler sosyal medya platformlarından biri olan TikTok’ta takipçi sayılarını arttırmak ve daha fazla etkileşim almak için bu videolardan bol miktarda çektiklerini tahmin etmek hiç de zor değil. Videolar sanki bir savaşta değil de bir gösterinin içindeymişiz hissi uyandırıyor. Bu da dünya kamuoyunda Ukraynalılara karşı sempatiyi arttırıyor.
Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da çatışma sadece cephede gerçekleşmiyor, aynı zamanda bir propaganda savaşı da yürütülüyor ve bunda sosyal medya çok etkili. Öte yandan, post-truth (gerçek-ötesi) çağında söylenen bir şeyin illa gerçek olması gerekmediğini, yeterince ve etkili kişiler tarafından paylaşıldığında gerçekmiş gibi kabul edileceğini de biliyoruz.
‘Askeri istihbaratın açık istihbarat haline geldiği bir dönem yaşıyoruz’
İsmail Hakkı Polat (Kadir Has Üniversitesi, Yeni Medya Bölümü Öğr. Gör)
Ukrayna, teknolojiyi bir iletişim stratejisi haline getirerek aslında ulus ve direniş bilincini yarattı. Batı medyasının da desteğiyle gerçeküstü propagandist bir
havaya da büründü. Zelenski, kendi ülkesi için adeta bir savaş kahramanına dönüştü. Savaş ortamındaki Ukraynalıların TikTok, Twitter, YouTube, Telegram gibi platformlar üzerinden yaptığı paylaşımlarla da Ukrayna’nın propaganda üstünlüğünü ele geçirmesine neden oldu.
Sosyal medyanın savaş ortamında bu denli yoğun kullanılması savaşı sıradanlaştırmadı. Ukrayna yeni medya platformlarını bilinçli kullandığı ve Ukraynalıları bu sürece koordineli bir şekilde dahil ettiği için yarattığı yeni medya propaganda aygıtından istediği sonuçları alıyor. Bu paylaşımları yapan askerler yeni nesil. Gerek Rus gerek Ukraynalı askerlerin TikTok, Telegram ve Twitter gibi mecralarda yaptığı paylaşımlar bu harekât planlarının uygulayıcısı olan yeni nesil gençlerin eski nesil askeri ve siyasi olaylarla ilgilerinin olmadığını gösteriyor. Paylaşımlarda yaptıkları hem kendi ülkeleri açısından hem askeri ilkeler hem de savaş ruhu açısından o kadar aykırı ki onlar bunun farkında değil. Savaş emriyle kendi hayat tarzının uyuşmaması aslında oradaki yeni nesli bir hezeyana sürüklüyor. Bu hezeyanın da tezahürünü görüyoruz o paylaşımlarda. Bazıları ‘Biz ne arıyoruz burada, ne işimiz var’ diyor, bazıları ağlıyor… Tanka traktör bağlayıp çekenleri mi ararsınız, kendi aralarında nerede olduklarını paylaşanları mı ararsınız… Askeri istihbaratın artık açık istihbarat haline geldiği çok
absürt, gerçek-ötesi bir dönem yaşıyoruz.
21’inci yüzyılda, genç bir nesille savaşa gitmenin aslında ne kadar farklı bir şey olduğunu, bu farklılığın da kendi üzerlerinde olumlu-olumsuz ne tür etkileri olduğunu muhtemelen yaşayarak görecekler. Bu savaşın sonucu ne olursa olsun bir defa ülkeler arasında bir kutuplaşma ve bir düşmanlık belirecek. Sosyal medya platformları üzerinden şu an düşmanlığın tohumları atılıyor.
‘İzlenebilir olması sıradanlaştırıyor’
Bünyamin Aygün (Fotomuhabiri, Demirören görsel medya direktörü)
Sosyal medya üzerinden savaşın neredeyse her anının izlenebilir olması savaşı sıradanlaştırıyor. Ancak cephede yaşananların gösterilerek savaşın acımasız yüzünün kamuoyuna anlatılması gerektiğine de inanıyorum. Savaş muhabirini değerli kılan, kamerasının merceği kadar objektif olmasıdır. Çünkü maceraperestlerden değil, idealist insanlardan savaş muhabiri oluyor. Hal böyleyken tarafları manipüle etmek isteyen kötü niyetli insanlarla savaş muhabiri arasındaki fark daha iyi anlaşılıyor.
‘İki taraf da canlı yayın yapabiliyor’
Coşkun Aral (Savaş fotoğrafçısı, belgesel yapımcısı, gazeteci)
Yaşamımın neredeyse çeyrek asrını savaşlarda geçirdim. Dünyanın birçok coğrafyasında farklı türde savaşa tanık oldum. Fotoğraf makinemle yaşananları görüntüleyip aktardım. Acıları bire bir hissettim, defalarca yaralandım. Savaş korkunç bir olay, insanın en vahşi yüzü, bir insanlık suçu. Geçmişle kıyaslandığı zaman en önemli farklılık şu: Eskiden savaşın geçtiği bölgelere ulaşmak çok zordu. Şu anda her şey çok hızlı, canlı yayınla anında verilebiliyor.
Canlı savaş yayını 90’lardan itibaren 1. Körfez Savaşı ile başlayan bir olaydı. Dünyanın en zengin ülkelerinin en zengin yayın kurumları öncelikli pozisyonda uydularla etkileyici savaş görüntüleri yansıtıyorlardı. Şimdi artık bir cep telefonuyla canlı yayın yapabiliyorsunuz ama unutmayalım bunu hem mağdurlar hem de savaşın sebebi olanlar yapıyor. Bu izlediğim görüntüler bana savaşlarda yaşadığım travmaları hatırlatıyor.