Güncelleme Tarihi:
Denize açılmak için şahane bir İstanbul günü! Derya Yolyapan’la Beylikdüzü balıkçı barınağındaki küçük ama sevimli teknesinde buluşuyoruz. Oldukça neşeli ve kendinden emin hali hemen kaynaştırıyor bizi. Daha 10’lu yaşlarda okuldan kaçıp balığa gitmeye başlamış Boğaz’da. Geçmişi anlatırken yakaladığı istavritlere bakarak iç çekiyor: “Eskiden bunlara balık demezdik. Nasıl bereketliydi Boğaz anlatamam. Kofanalar, levrekler... Denizler konusunda memleket olarak hatalıyız. Ben de çok yanlış yaptım gençliğimde. Üç metrekare bir alan düşün; içi silme kofana, lüfer dolu. O kadar yakalamanın ne gereği vardı. İşte bu cahillik... Bugün yalvarıyorum herkese, kendi yiyeceğiniz kadar tutun diye. Balık kalmadı çünkü. Eskiden fakir yemeğiydi balık, şimdiyse kıtlıktan dolayı zengin yemeği.”
Kameramanı deniz tutuyor
Derya Yolyapan’da tam da deniz insanlarına yakışır bir sabır ve hoşgörü var. Biri oğlu olmak üzere programı için iki kameramanla çalışıyor. Oğlu çocukluğunda bir balığın iğnesinin eline batması nedeniyle yaşadığı travmadan dolayı balığa dokunamıyor, diğer kameramanı Osman’ı ise deniz tutuyor. Bunu yarım saatlik deniz yolculuğundan sonra olta atacağımız yere vardığımızda, kameraman Osman’ın “Keşke deniz tutmasına karşı haplarımı alsaydım” demesiyle ve Osman’ı kıyıya bırakmak için geri dönüşe geçmemizle anladım!
Balık gurmesi
Derya Yolyapan kendisini, balığın denizden sofraya kadarki tüm aşamalarına hâkim, Türkiye’nin tek ‘balık gurmesi’ olarak tanımlıyor. Ona göre iyi balığı yemek, iyi balığı tutmakla başlıyor. Şu dönemdeyse ona göre Marmara’nın en iyisi ‘eşkine’, yani kaya levreği ve istavrit: “Eşkine dönüş yaptı. Marmara’nın en lezzetli balıklardan biridir. Bugünlerde özellikle çok az yağda kızartılarak yenmesini öneririm. Akdeniz’de kofana, lüfer ve akya zamanı. Ege’deyse mercan mevsimindeyiz. Yağda yapılabileceği gibi mangala da gider bugünlerde...”
Türkiye kıyılarında dedektif ağı
Derya Yolyapan programında sadece deniz ve balıkları anlatmıyor, sık sık denizin ve balıkların nasıl korunacağına da vurgu yapıyor. Artık sofrada balık görebilmenin yolu, balık türlerini korumaktan geçiyor. Bunun için Türkiye kıyılarında görev yapan 100’ün üzerinde balık dedektifiyle çalışıyor. “Bu dedektif ağı sayesinde yasadışı avlanan kim varsa bana bildiriliyor, ben de yetkilileri harekete geçirmeye çalışıyorum. Sık sık tehdit edildiğim de oluyor. Ama balık istiyorsak bunu yapmamız gerek” diyor.