Güncelleme Tarihi:
17 Ağustos depremine şu an oturduğum evimde yakalandım. Tüm İstanbullularla benzer korkular yaşadım, günlerce evime giremedim… Fakat zamanla unuttum duyduğum endişeyi, ta ki Kahramanmaraş depremleri olana kadar… İlk şokun ardından acaba binam sağlam mı sorusu zihnime oturdu.
O endişeyle apartmanın WhatsApp grubuna yazdım, komşularıma
binayı kontrol ettirmeyi önerdim.
Uzun bir sessizliğin ardından resmen kızılca kıyamet koptu…
‘Nereye gideceğiz?’
10 haneli apartmanda sadece
2 komşum önerimi kabul etti. Diğerleri yanaşmadı risk raporu almak için başvuru yapmaya. Hepsinin ortak kaygısı, raporun olumsuz çıkması ve hepimizin ‘Üç ay içinde binadan çıkarılmamız’dı. Zira çoğumuzun apartmanı yıktırıp tekrar yaptıracak ekonomik gücü yok. Bir diğer konu da İstanbul’da astronomik rakamlara çıkan kiralardı. “Nereden sağlam ev bulacağız” diye sordu komşularımdan biri, öfkeliydi… Hadi bulduk buluşturduk, yeni kirayı karşılamayı başardık… Kiraladığımız evin depreme ne kadar dayanıklı olduğu konusu da tam bir muamma. İstanbul’un yapı stoku malum… Neyse ki komşularım arasından biri çıktı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, ücretsiz yapılan ve yaptırımı olmayan ‘hızlı tarama’ için başvurdu. Komşuların çoğu bu başvurudan haberdar değil, duyarlarsa nasıl tepki verecekler bilemiyorum… İstanbul’da pek çok apartmanda durum bizimkine çok benzer. Risk raporu konusunda sıkıntı yaşayan ev sahipleri ve kiracılarla konuştuk. Gördük ki kaygılar ortak, çözüm de belli…
‘Komşumu çok iyi anlıyorum ama bilgi sahibi olmak da benim hakkım’
Zeynep, 34, müzisyen
◊ Yerbilimci Prof. Dr. Celal Şengör’ün sağlam dediği sahil semtlerinden birinde oturuyorum. Deprem sonrasında çoğu kişi gibi binanın sağlamlığıyla ilgili endişelerim oluştu. Apartman grubuna yazdım ancak kimse oralı olmadı. Grupta bulunan ev sahipleri de pek ilgilenmedi. Ev sahibi olmayınca bina tespit ekibi de çağrılamıyordu o sırada.
◊ Babam inşaat mühendisi, biraz uyku uyuyabilmek için kazan dairesinden görüntü alıp ona göndermek istedim, en azından kolonlar ve duvarlar hakkında afaki bir şeyler söylesin diye. Fakat yaşlı bir komşuma yakalandım. Muhtemelen ekiplere iletmek için çekim yaptığımı sandı. Kendisinden sağlam bir azar yedim “Sen bizi sokakta mı bırakacaksın” diye. Yanlış anlaşılmasın. Yaşlı olmasını belirtmemin sebebi, insanlar bir yaştan sonra, yıllardır oturdukları evi değiştirmek gibi, büyük sayılabilecek bir maceraya atılmak istemiyorlar. Ekonomik parametrelerin haricinde, yaşanacak değişiklik onları korkutuyor.
◊ Tabii ki içinde bulunduğumuz şartlarda ekonomik durum da ayrı bir unsur. Ev sahibi olsanız evin fiyatı düşecek; hasar alacak bir evi satmak vicdani olarak ayrı bir yük. Kiracı olsanız nereye gideceksiniz, gideceğiniz yer acaba sağlam mı, depozito, emlakçı parası, nakliye bu kira ortamında 100 bin liraya patlar... Böyle gidiyor bu durum.
İBB mühürlemiyor
◊ En sonunda İBB’ye başvurdum çünkü kiracılara başvuru yolu açıldı. İnsanların yanlış bildiği bir şey var, İBB hasarlı çıkması durumunda evi mühürlemeyecek. Sadece bilgi sahibi olacağız. Sonra tabii ki isteyen kalır, isteyen yeni ev arayışına girer. Bunu insanların büyük kısmı bilmiyor, mutlaka duyurulmalı.
◊ Kimliğimi açıklamak istemedim, çünkü komşumu çok iyi anlıyor ve ona hak veriyorum. Fakat bilgi sahibi olmak da benim hakkım. Bu durumu paylaşmayı, kentsel dönüşümle ilgili insanların yaşadıklarına örnek olması ve problemli noktaya dikkat çekmek için istedim. Çünkü çevremde yaptığım konuşmalar gösteriyor ki her apartmanda benzer diyaloglar yaşanıyor.
‘Onların ihmali hayatımıza mal oluyor’
Hande Arıcan, 32, işletmeci
◊ Yüksek bir apartmandayım. 2015’te yapılmış. Ama son depremlerde gördük;
1 yıllık binalar bile yıkıldı. Endişe etmemek imkânsız. Tabii ki ben de içimi rahatlatacak bir test sonucu görmek istedim.
◊ Müteahhiddin yalıtım sistemini yanlış yapması nedeniyle yağmur suları kolonlar tarafından emiliyor. Bir kolonda korozyon var. Üstelik ülkenin en bilinen inşaat firmalarından biri yaptı binayı, şaka gibi…
‘Müteahhit tanıdık!’
◊ Komşularımın bilinçli ve duyarlı
olduklarını düşünsem de her kafadan bir ses çıktı, herkes binamızın ne kadar güçlü ve dayanıklı olduğunu iddia eden şeyler söyledi, şunlar sadece aklıma gelenler: “Bizim zemin sağlammış”, “Müteahhit tanıdık”, “Biz bina yapılırken izledik”, “Herkes bizim binamızı örnek aldı”, “Firma çok iyiymiş”, “Bina zaten yeni, teste ne gerek var”...
◊ Ben gerekli testlerin yapılması ve izolasyon probleminin giderilmesi konuları için WhatsApp grubumuzdan toplantı talep ettim. Ortak kararla belirlenen bir firmanın binayı test etmesi ve izolasyon için ayrıca bir tadilatın başlatılması kararı alındı.
◊ Binamız yeni olduğu için karot aldırma yöntemini kimse tercih etmedi açıkçası. Onun dışındaki yöntemlerle binamızın test edilmesi konusunda toplantıya katılan herkes hemfikir oldu.
◊ Tüm görevi bu binaları sağlam ve usulüne göre yapmak olan müteahhitlerin çoğunun biraz daha kâr etmek için kalitesiz malzemelerle, yanlış teknikler kullandığı aşikârken, sırf tanıdık olduğu için, firma ismine güvendiği için veya sadece işine gelmediği için bunu sorgulamayan komşularınız varsa mutlaka üstüne gidin, bireysel olarak başvurun. Buna hakkınız olduğunu unutmayın. Onların ihmali bizim hayatımıza mal olabiliyor!
‘Her an kaçış planı yapıyorum’
Gizem Coşkunarda, 35, gazeteci
◊ 3,5 yıl önce, kızım henüz 5 aylıkken Şişli’den Suadiye’ye taşındık. Anadolu Yakası’nın çocukla yaşamak için daha uygun olduğu düşüncesindeydik. 99 depremini Çınarcık’ta yaşamış bir çocuk olmama rağmen, yeni taşındığım evin bu açıdan güvenilir olup olmadığını düşünmedim bile. Zaten Şişli’de çıktığım daire de eski bir binadaydı. Yeni binalardaki kiralık dairelerin fiyatları üç sene önce de çok yüksekti, o yüzden iyi bir lokasyonda eski bir binayı tercih ettik. Çok güzel bir yaşam kurduk burada kendimize. Çocuğumu samimi bir mahalle ortamında büyüttüğüm için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum
son günlerde. Ta ki 6 Şubat’ta yaşanan felakete kadar...
‘3 haftadır uyumuyorum’
◊ Depremin üçüncü günü mesleğim gereği Hatay’daydım, yaşanan acılara çok yakından şahit oldum. Oradaydım ama aklım sürekli İstanbul’da, eşim ve kızımdaydı. Her an bir deprem olur mu korkusu henüz orada sarmaya başladı beni. 40 günden beri doğru düzgün uyku uyuduğumu ve bundan başka bir şey düşünebildiğimi söyleyemem. Her an kaçış planı içindeyim ve bu şekilde yaşamak gerçekten çok zor.
◊ Depremin üzerinden 10 gün gibi bir süre geçmişti. Eşimle konuştuk ve apartman yöneticimize mesaj gönderdim. Herhangi bir toplantı yapıp yapmadıklarını, 1978 yılında yapılan bu binanın kontrol ettirilip ettirilmeyeceğini, kat maliklerinin ortak kararının ne olduğunu öğrenmek için. O gün mesajıma cevap gelmedi ama sokağa çıktığımda en üst kat komşumla karşılaştık. Her zaman iyi ilişkiler içinde olduğumuz bu komşumuz “Merhaba” bile demeden; “Yönetici beni aradı, ortalığı karıştırmayın, siz kiracısınız, beğenmiyorsanız gidersiniz” dedi. Bir süre tartışmaya yakın bir seviyede konuştuk, derdimi çok net anlattım ama karşı taraf beni ne kadar anladı bilemiyorum. Ertesi gün de yöneticiden cevap geldi “Şu an için bir toplantı planımız yok, olursa mal sahibinize haber veririz” diye. “Bu binaya bir şey olursa mal sahibi değil, ben öleceğim” şeklinde cevap yazdım. Kiracı olarak binanın durumunu ve mal sahiplerinin konuyla ilgili fikirlerini öğrenmek en doğal hakkım oysaki.
◊ Sekiz katlı, sekiz daireden oluşan eski bir bina burası. Zamanında komşular arasında uzlaşma olmayınca yenilemeye gidememişler. Oturanların çoğunluğu çok yaşlı ve taşınmak onlar için büyük bir problem. Onları da anlıyorum ama şu anda karşı karşıya kaldığımız durumda apartmanımızın bana ayakta kalma şansı yok gibi görünüyor. Onlar binaya baktırsalar da baktırmasalar da taşınmak durumundayım. Fakat burada da ikinci büyük problem başlıyor; nereye? Bu kira fiyatlarıyla bizim artık İstanbul’da yaşamamız neredeyse imkânsız. Bu söylediğim İstanbulluların büyük çoğunluğu için geçerli bir durum.
‘Sokakta kalırsak...’
◊ Kayınvalidemin evi Sancaktepe’de, binası yeni sayılır; 2012 yılında yapıldı. Apartmanda herkes mal sahibi ama hızlı tarama için bile belediyeyi çağırmaktan çekiniyorlar. Kayınvalidem “Hızlı tarama için gelen belediyenin verdiği rapor tahliye zorunluluğu getirmiyor” dedi ama kimseyi inandıramadı. Kendi dairesi için başvuru yaptı, şimdi ekipleri bekliyor. O binada da komşuları “Biz nereye gideriz” derdine çözüm bulamıyor. Kayınvalideme “Çoluk çocuk sokakta kalırsak, bunun vebalini nasıl üzerine alırsın” gibi laflar etmişler. İnsanlar o kadar çaresiz ki, güvenli olmayan binalarda depremi beklemek her şeye rağmen en iyi çözüm gibi geliyor. Oysa ben deprem bölgesinde çoluk çocuk sokakta kalmış o kadar çok aile gördüm ki, eminim bir gün öncesine dönme şansları olsaydı her şeye rağmen, hiç düşünmeden şehri hemen terk ederlerdi.
‘İlk aklıma gelen, kiracımın güvenliği oldu’
Kezban Canıdar, 69, emekli hemşire
◊ 50 yıllık tipik bir eski İstanbul apartmanı bizimki... Üsküdar, Zeynep Kâmil’de. Kızımın çocukluğunu, gençliğini geçirdiği, ailecek 30 yıl yaşadığımız evimiz... Marmara depreminde o apartmandaydım. Epey ürkütücü ve sarsıcı bir deneyimdi. Evin sağlamlığına dair korkularım o yıllarda başladı aslında...
◊ Yıllar sonra torun bakacağım diye o evden ayrıldım ve İstanbul’un görece güvenli bölgesi Çekmeköy’e taşındım. Zeynep Kâmil’deki o evi de kiraya verdik. 13 yıldır aynı kiracı oturuyor. Çok sevgi ve saygı dolu bir ilişkimiz var...
◊ Depremden sonra ilk aklıma gelen kiracımızın güvenliği oldu. Çünkü kendim o evde oturuyor olsam ve İstanbul depreminin bu kadar yaklaştığını bilsem büyük korku yaşardım. Bu yüzden hemen belediyeye kontrol için telefon etmek geldi içimden ama yapmadım. Yöneticiyi aradım, ‘Onlar da hemen kontrol edilmesini istiyorlardır kesin’ diye geçti içimden. Ama durum maalesef öyle değil. Yöneticimiz hemen hareket etmemek gerektiğini, apartmanda oturanların hepsinin fikrini almamızı söyledi. Çekimser yaklaşıyordu konuya...
‘Çaresiz kaldım’
◊ En büyük korku can değildi o sırada belli ki. Çünkü insanlar hızlı tarama için belediyeye başvurduğunda kötü senaryoyla karşılaşırsa ne yapacaklarını bilemiyor. Kiralar almış başını gitmiş, apartmana yıkım kararı gelirse kiraya çıkacak durumda değil hiç kimse. Ya da apartmanın yıkılıp yeniden yapılmasının maliyetinin altından kalkmak çok zor. İnsanlar bunları düşünüyor.
◊ Haliyle ben de çaresiz kalakaldım, belediyeyi arasam bir türlü, aramasam bir türlü... Günlerdir içim içim yiyordu, bugün apartmandan birinin kimseye haber vermeden analiz için başvuruyu zaten yaptığını öğrenince rahat bir nefes aldım...
‘Param yok ama ölmek istemiyorum’
Murat Seymenoğlu, 44, işçi
Ben kiracıyım, ev sahibim çıkmamı istiyor. Kardeşimin Kartal’da bir evi var, oraya taşınmaya karar verdim. Fakat tam o sırada Kahramanmaraş’ta deprem oldu. Acaba gideceğim ev nasıl diye merak ettim. İstanbul Belediyesi’ne başvuralım diye düşündüm. Ama oturanların yüzde 70’i kabul etmiyor, paradan sebep. Çoğu hem kiracı hem emekli… Benim de çok param yok. Ama ölmek istemem. Ben kimseyi dinlemedim, başvurdum belediyeye… Rapor çıksın, eğer çürükse taşınmayacağım o eve.