İstanbul’da gönüllü bir kültür elçisi, namı diğer ‘Havuç’

Yaklaşık 1.90’lık boyu ve turuncu saçlarıyla kendini hemen belli ediyor. Sebastien Betsch’le Karaköy’de Galataport’ta buluşuyoruz. Tıpkı Instagram’a ve TikTok’a çektiği videolardaki gibi kocaman gülümsüyor. Zaten modellik yapıyor. Bugüne kadar Mavi, Desa, Trendyol, Vakkorama, Kip, Colin’s, Flo gibi birçok markanın reklamlarında boy göstermiş. Beyoğlu, Tarlabaşı’nda oturuyor. Mahalleli ona saç rengi sebebiyle ‘Havuç’ diyor. Tam bir İstanbul âşığı olan Betsch, ülkemizi
neden sevdiğini ve bizi neden bu kadar ilginç bulduğunu anlattı...

 Instagram ve TikTok’taki  videolarınızla tanıdık sizi. Sosyal medyada içerik paylaşmaya nasıl başlamıştınız?

Pandemide, karantinanın sonlarına doğru TikTok’ta vakit geçirmeye başladım. O dönemde Beyoğlu, Tarlabaşı’nda küçük bir apartmanda kalıyordum. Caddeye bakan bir balkonu vardı. Oturduğum mahalle bana
çok ilginç gelmeye başladı ve ilk videomu çektim.

 Epey video malzemesi çıkmış. Sizce biz bu kadar ilginç, eğlenceli bir millet miyiz?

Gezmeyi çok seviyorum ve 4 yaşımdan beri ailemle dünyayı dolaşıyorum. Babam Fransız, annem İrlandalı. Dolayısıyla Dublin ve Paris’te de çok zaman geçirdim. En son saydığımda yaklaşık 40 ülke gezmişim. Evet, Türkiye bence çok eğlenceli.

Size farklı gelen nelerle karşılaşıyorsunuz?

Türklerin birbirine koşulsuz yardımcı olması çok hoşuma gidiyor. Örneğin metrobüste Akbilinizin en arkadan öne doğru elden ele uzatılması çok ilginç. Birçok milletten insan Türkiye’de birlikte uyum içinde yaşıyor. Bu da onların iyi ve güler yüzlü insanlar olmasının en önemli sebebi bence. Ayrıca Türklerin çok zeki insanlar olduğunu düşünüyorum. Burada tanıştığım birçok arkadaşım en az 3 dil biliyor. Paris’le Taksim’i kıyaslarsam burada insanlar daha iyi yabancı dil konuşuyor. Paris’te İngilizce soru sorun, zor cevap alırsınız. Burada sokakta yürürken 3 metre öteden benim hangi milletten olduğumu anlıyor ve o dilde bana selam veriyorlar. Bu inanılmaz!

Taksim çok turistik bir yer. Bu normal aslında...

Paris de turizmin başkenti ama orada İngilizce konuşabilen insan yok.

Ne kadar zamandır Türkiye’desiniz?

Neredeyse iki yıl oldu.

Türkiye’ye gelmeye nasıl karar vermiştiniz?

Pandeminin başında Şili’deydim. Oradan Güney Kore’ye geçtim. Sonra İstanbul’a geldim. Tam Seul’e geri dönecekken ülkeye giriş-çıkışlar kapatıldı. Bir anda İstanbul’da kalakaldım. Burada arkadaşlarım vardı, bana modellik yapabileceğimi söylediler. Flash Model ajansıyla görüştüm, bana çok iyi davrandılar. Burada zaten herkes çok misafirperver. Ayrıca yemekleriniz bir harika. Meyveler çok lezzetli! Adeta yeryüzündeki cennet gibi. Taze simidi denedikten sonra da “Burada kalıyorum” dedim.  

Ülkemize daha önce gelmiş miydiniz?

Daha önce ‘Couchsurfing’ yöntemiyle gelmiştim. Bu bir internet sayfası, farklı ülkelerdeki insanlarla iletişim kurabiliyorsunuz; sizi evlerinde ağırlıyorlar.

 Fransa’da da modellik yapıyor muydunuz?

Modelliğe dört yıl önce Şili’de başladım. Öncesinde iletişim/gazetecilik alanında yüksek lisans yapıyordum ama seyahat etmeyi sevdiğim için sürekli ara veriyordum. Bir gün hem gezebileceğim hem de çalışabileceğim bir meslek olduğunu fark ettim. Açıkçası Fransa’da hiç modellik yapmadım. Bana göre değil, çok baskı var modellerin üzerinde. Ben daha rahat bir tipim.

 Türkiye ve Fransa aslında Akdeniz ülkeleri ama pek birbirimize benzemiyoruz. Sizce ortak noktamız var mı?

Evet var: Zeytinyağı ve ekmek aşkı. Fransa’da da sizin gibi sürekli ekmek yiyoruz (gülüyor). Diğer şehirleri çok bilmiyorum ama Paris ve İstanbul birbirine benziyor. İkisi de birçok kültürün karışımı, büyük şehirler.

 Global analiz şirketi Gallup’un araştırma sonuçlarına göre Avrupa’nın en sinirli ülkesi bizmişiz. Sizce de  öyle miyiz?

Belki araba kullanan insanlar yapmıştır bu yorumu, çünkü İstanbul’da trafik gerçekten berbat! O yüzden ben her yere metrobüsle gidiyorum.

 Buraya gelmeden önce Türkiye’yle ilgili ne biliyordunuz?

Kebap, Tarkan ve tabii halılar! Büyükannem ve büyükbabam İstanbul âşığı. Onlardan çok güzel yorumlar duymuştum ama dediklerine göre İstanbul ve diğer şehirler birbirinden çok farklı.  

Tarlabaşı’nda mahalle sakinleriyle aranız nasıl?

Mahallenin sakinleri yazın sokakta yaşadıkları için çoğunu en azından sima olarak tanıyorum. Gelip geçerken mutlaka selamlaşıyoruz. Saç rengim yüzünden bana ‘Havuç’ ismini taktılar. Komşularım düğün yapmayı çok seviyor. Düğünleri çok eğlenceli ama müzik çok yüksek.
Evde durmak pek mümkün olmuyor. O yüzden ben de aşağı, yanlarına iniyorum ve onlarla dans ediyorum. 

Gastronomi anlamında favorileriniz neler?

Mezeleri çok seviyorum. Fava, babaganuş, humus, ‘pancar sultan’ denen yoğurtlu meze... Bir de
kahvaltı tabii... Sanırım artık hayatımın sonuna kadar Türkler gibi kahvaltı edeceğim.

 Türkiye’de bir dizi oyunculuğu teklifi gelse kabul eder misiniz?

Bu harika olurdu. Türkçe kursuna gidiyorum, biraz öğrendim fakat dilimi daha geliştirmem lazım. Burada bir dizide oynamak harika olurdu.

 Burada daha uzun süre kalmayı planlıyor musunuz?

Evet, ama uzun süredir ailemi görmedim. Belki bir aylığına Paris’e, yanlarına tatile gideceğim.

‘Simide hiç dayanamıyorum...’
 İstanbullularla aranız nasıl?
Burada insanlar çok arkadaş canlısı. Bana sürekli yemek yedirmeye çalışıyorlar. O kadar çok baklava ve yoğurt yemişimdir ki... Kebabı da çok seviyorum ama model olduğum için yediklerime dikkat etmem gerekiyor. Ama simide hiç dayanamıyorum.
Kruvasandan daha mı güzel?
Eğer güzel yapılmış bir kruvasansa bilemiyorum ama simidin daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum.