Güncelleme Tarihi:
Örneğin kaldığım Ribadesella sahilinde onlarca ‘sidreria’ var. Burada şaraptan çok, düşük alkollü ve az köpüklü taze sidra yani elma şarabı öne çıkıyor. 50 küsur elma türü tarihe karışmamış ve tarım tamamen doğal olduğu için ‘organik’ lafı edilmiyor.
‘Sidreria’lar barı olan lokantalar... Deniz ürünleri çeşitliliği akıllara durgunluk veriyor ve adamlar bilmem kaç kuşaktır benzer şekilde aynı balık ve deniz mahsullerini pişirdikleri için nereye giderseniz gidin iyi yemek yiyorsunuz. ‘Sidra’nın şişesi 3 Euro civarı. Nefis yemekler de 8-13 Euro arası ve üç porsiyon iki kişi için çok bile.
Özellikle tavsiye edeceğim deniz ürünleri her türlü kum midyesi, bizde sülüneş denen ‘navajas’, ahtapot, kalamar, bizde olmayan ‘percebes’. Soğuk ve temiz denizden çıkan balıklarsa yağlı ve harika. Geçen yazımda bahsettiğim gibi her tür büyük ve küçük balık var. Biz denizi doldurup, kirletip ve trol kullanıp balık türlerini bitirirken onlar korumayı bilmiş.
Bütün deniz ürünleri taze
Bir üst düzey yemek isterseniz size yine pahalı olmayan birkaç yer tavsiye edeyim. Ribadesella’da La Huertona dört dörtlük bir balık lokantası. Denemedim ama etler de çok iyi görünüyordu. Ribadesella’daki La Parrilla da tavsiye edildi ama denemeye fırsat olmadı.
Klasik ve daha çok et ve özellikle köy tavuğu için sadece öğlenleri açık olan ve yolu kolay olmasa bile çabanızı fazlasıyla mükâfatlandıran Molin de Mingo harika. İnternette fotoğraflarına bakın. Yemekleri gerçek ve çok leziz bir köy evi. Nostalji duyuyor insan, değil mi?
Bunlar dışında üç önemli ve kanımca dünya çapında lokanta var çevrede.
Ribadesella’ya yarım saat olan Michelin iki yıldızlı Casa Marcial bana göre dünyanın en iyi lokantalarından biri. İki kez ziyaret ettim ve bir kez geleneksel, bir kez de modern tadım mönüsünü denedim. Şef Nacho Manzano bir ‘celebrity’ ama son derece doğal ve mütevazı.
Amiondas’taki La Salgar lokantasının başındaki ablası da çok iyi bir aşçı. İlk gün Nacho Londra’daydı ve ablasının hazırladığı ‘limpets’ adlı deniz ürünü, özel pavurya, kroket, özellikle de tuzda pişen barbun balığı ve fırında oğlak harikaydı.
Londra’dan dönen Nacho da ertesi gün ayağının tozuyla mutfağa girdi ve o kadar üst düzeyde bir ziyafet hazırladı ki, açık söyleyeyim, dünyadaki 100 civarı Michelin üç yıldızlı lokantanın ancak 10 tanesi malzeme kalitesi, bileşim, tasarım ve lezzet olarak bu düzeye çıkabilir. Fiyatlarsa onların yarısı.
DÜNYANIN EN İYİ SÜTLACI
Paella
Bir babayla oğulun başında bulunduğu Casa Gerardo da olağanüstü. Bir gün genç şefin ultra modern ama garip olmayan 20 porsiyonluk mönüsünü denedik. Çok iyiydi. Ama asıl unutamadığım diğer seferinde denediğim özel kuru fasulye: Fabada Asturiana.
Klasik versiyon içinde domuz var ama merak etmeyin, kum midyelisi de var ve o da harika. Bunun üzerine de ‘crema de arroz con leche’ alırsanız dünyanın en iyi sütlacının bu olduğunu düşüneceksiniz.
Bir de Ribadesella’ya 10 dakika mesafede ve bir sahil köyünde Gueyu Mar diye bir deniz lokantası var ki ona bu kadar az yer vermek resmen ayıp ve ben bu suçu işliyorum.
Abel, Etxebarri’nin sahibi Victor ile birlikte mangalda balık pişirmeyi sanat haline getirmiş iki kişiden biri. Sadece közde pişiriyor ama kullandığı odunlar dört-beş sene dinlendirildiği için nemsiz. Mangalından çıkan her deniz ürünü olağanüstü. Şarap listesi de. Abel yetiştirme balık, hatta yetiştirme kabuklu kullanmıyor.
Asturias sahili
80 Euro’luk bir tadım mönüsü var. Yemek, asiditesi güçlü ve iştah açıcı bir-iki porsiyon ve İspanyol usulü balık turşuyla başlıyor. Sezona göre değişen kabuklu veya kabuksuz deniz ürünlerinden sonra buranın spesiyalitesi olan ‘virrey’ ya da ‘rey’le sonuçlanıyor. Kırmızı, şişman bir balık. Son derece yağlı olduğu için çok lezzetli. Burada kalkandan daha makbul. Mutlaka deneyin.
Ben burayı da iki kez ziyaret ettim ve bir kez taze fener balığı ciğeri denedim. Üzeri siyah havyar ya da deniz kestaneli olabiliyor. Lezzet? Belleğimde kalan en unutulmaz tatlardan biri.
Nacho ve Abel’e selam söyleyin giderseniz. Casa Marcial’da İngilizcesi çok iyi cici bir hanım var: Dolores. Somölye Juan da işinde çok iyi ve İngilizce konuşuyor. Gueyu Mar’daysa gözlerimiz ve bakışlarımızla anlaşıyoruz, çünkü gönüller bir olunca iletişim sorunu çözülüyor.