Güncelleme Tarihi:
Dördünüz de uzun süre ara verdikten sonra ekrana birer vampir olarak döndünüz. Peki vampirlere inanır mısınız?
Birkan Sokullu: Benim için sadece mit.
Elçin Sangu: Belki bir virüsün sebep olduğu bir hastalığı bir mit haline getirmiş olabiliriz. Yanılmıyorsam böyle bir hastalık mevcut.
Selma Ergeç: Vampir kavramının insanların belirli arzuları üzerinden yarattıkları bir fantezi olduğunu düşünüyorum.
◊ Ne gibi arzular?
Selma Ergeç: Mesela uçabiliyorlar, uçma arzusu içgüdüsel bir arzu. Ölümsüzlük öyle... Ve güç, yenilmez olmak... Çoğu vampir mitinde tabuta giriyorlar ama bazı hikâyelerde uyumuyorlar, dinlenemiyorlar, kaçamıyorlar... Yani uçabilirsin, ölümsüz olabilirsin, herkesten hızlı ya da zeki olabilirsin ama bunun karşılığı güneşe çıkamamak, uyuyamamak, dinlenememek gibi bedeli çok yüksek şeyler.
Vampir olmak istemezdim çünkü vejetaryenim
◊ O halde gerçekten bir vampir olmak ister miydiniz?
Selma Ergeç: İstemezdim çünkü ben vejetaryenim.
Elçin Sangu: Varoluşumdan gayet memnunum. Şimdi durduk yere heyecan yaratmaya gerek yok (gülüyor).
Kerem Bürsin: Çekim sürecinde hepimizin üzerine konuştuğu bir olay bu. Ben isteyebilirdim.
◊ Neler yapardınız?
Kerem Bürsin: Riskli bir şey yapardım. Bir yerden atlamak gibi... Çünkü bilirdim ki yaralarım iyileşecek ve ölmeyeceğim. O adrenalini hissetmek isterdim.
Birkan Sokullu: Sahip olduğum tüm insanüstü güçleri tecrübe etmek isterdim.
Selma Ergeç: Ben uçardım. Benim de her insanda olduğu gibi uçmakla ilgili arzularım var.
Dişler hep
dudaklarıma battı
◊ ‘True Blood’ dizisinde bir vampiri canlandıran Alexander Skarsgård röportajında, “Dizi için teklif aldığımda bir vampiri canlandıracak olmaktan çok korktum” demişti. Sizin hikâyenize de bolca kan ve karanlık hâkim. Hiç ürktünüz mü?
Kerem Bürsin: Dizi ilerledikçe macera yaşamaya ve karakteri keşfetmeye başladıkça ürktüğüm anlar oldu. Nereye kadar gidebileceğimi düşündüm; müzik seçimim karanlıktı. Fakat bir vampiri canlandırmak beni çok heyecanlandırdı. Böyle bir şey yapmayı deli gibi istedim.
Birkan Sokullu: Ön hazırlığı iyi yaptığımız için ben pek endişelenmedim. Sadece işin bütününün nasıl çıkacağını merak etmeye başladım. Günün sonunda benim için yeni bir tecrübe oldu.
◊ Vampir dişlerini ilk taktığınızda ne hissettiniz?
Elçin Sangu: Konuşma zorluğu çektim, dişler hep dudaklarıma battı (gülüyor).
Birkan Sokullu: İlk denemede oldukça yabancılaştım ve epey bir güldüm.
Kerem Bürsin: Ben tamamen âşık oldum. Arabama dişlerimle bindim. Bir fotoğraf çekip aileme yolladım. Daha o an çok eğlendim.
◊ Hugh Jackman da ‘Wolverine’ kostümünü özel hayatında da kullandığını söylemişti...
Kerem Bürsin: ‘Yaşamayanlar’ı kabul ettikten sonra Los Angeles’a gitmiştim. Dişler ağzımdaydı ve ‘Vampir Dmitry’yi hissedebilmek için dişler ağzımdayken konuştum bazen.
Ölümün olmadığı yerde
hayatın ne kadar kıymeti var!
◊ Bir vampiri canlandırmanın insanı canlandırmaktan farkı var mı?
Elçin Sangu: Teknik olarak hiçbir farkı yok, sadece daha eğlenceli.
Birkan Sokullu: Ben tamamıyla farklı diyebilirim. Çok başka motivasyonlar... Yüzyıllardır hayatta olan ve kanla beslenen karakterler... Sonsuz bir döngünün içindeler. Her sahneyi bu bilgiyle oynamak gerekiyor.
◊ Yüzlerce yıl yaşamış bir varlığı canlandırmak ölüm ve yaşam üzerine neleri sorgulattı?
Selma Ergeç: Ölüm, her insanın kaçınılmaz yaşayacağı şey ve çok adil. Fakat vampirler ölümsüz varlıklar. Her vampir önce insan olarak doğuyor, sonra vampir oluyor. İnsanlığın bütün zaaflarına, bütün parlak ve güzel dönemlerinin yanında korkunç insanlık dramlarına tanıklık etmiş oluyorsun. Zihin bu sürece nasıl adapte oluyor acaba? Derler ya, “Bütün yaşananların kıymeti ölümden dolayıdır”. Hayatında yaşadığın en mutlu anı sonsuza kadar yaşayabileceğin fikri aslında korkunç bir fikir.
Tüm sevdiklerimin
bir bir ölmesini görmeye katlanamam
◊ Neden?
Selma Ergeç: Çünkü o anı kıymetli yapan şey bir sonu olması ve çoğu zaman da tek olması. Dolayısıyla bu sonsuzluk aslında hayattaki güzel, kıymetli ve hayatı yaşamaya değer kılan her şeyi yok mu ediyor? Bir de nostalji çok güçlü bir duygu. Her jenerasyon bir önceki jenerasyona özenir. Vampirler güzel her şeyin yitip gittiğini görmüş. Bizim çok büyüttüğümüz anların aslında bir kıvılcımdan bile daha az değerinin olduğunu yaşamış varlıklar. Onun getirdiği müthiş bir varoluş sıkıntısı gelir bence. Yaşıyorsun ama aslında yaşamıyorsun. Ölümün olmadığı yerde hayatın ne kadar kıymeti var?
◊ Elçin Sangu’nun canlandırdığı ‘Mia’ ölümsüzlükten kurtulmak için İstanbul’a geliyor. Siz ölümsüzlüğü ister miydiniz?
Elçin Sangu: Ölümsüz olup tüm sevdiklerimin bir bir ölmesini görmeye katlanamam.
Birkan Sokullu: O sonsuz döngü katlanılabilecek bir şey değil.
Kerem Bürsin: Ben tam tersi ölümsüzlüğü seçerdim.
◊ En sıradışı cevabı siz verdiniz. Neden?
Kerem Bürsin: Sırf bu dünyada neler olacak diye, merakımdan...
Selma Ergeç: Birçok dönemi görmek isterdim ama ölümsüzlüğü seçmezdim. Ancak zamanda yolculukla ilgili seçenek varsa, hakkımı oradan yana kullanmak isterim.
◊ Ölümsüz olsanız İstanbul’da neleri değiştirir, nelere karşı mücadele verirdiniz?
Birkan Sokullu: Sadece bir ölümsüzün pek etkisi olabileceğini düşünmüyorum. Günümüz Türkiye’sinde kolay harcanır.
Vampirler çok seksi, çünkü güç seksidir
◊ Dünyada vampiri canlandıran kadın ve erkek oyuncular genelde ‘En Seksi’ listelerinin zirvesine taşınıyor. Sizce de vampirler seksi mi?
Kerem Bürsin: Bence çok seksiler.
◊ Neden?
Kerem Bürsin: İnsan doğasında olan ulaşılamayan şeye ulaşma arzusu... Zaten bu hep öyle değil mi? Alamadığımız, yapamadığımız şeyi arzularız. Güç seksi bir şeydir.
Ötekileştirmeyle, ayrıştırmayla ilgili dertlerim var
◊ ‘Yaşamayanlar’ BluTV’de yayımlanacak. Sizce dijital televizyon platformları neleri değiştirir?
Selma Ergeç: Dünya pazarında yüksek nitelikli işlerle hak ettiğimiz yeri almamızın önünde mühim engeller var. Mesela dizi süreleri ve sansür her türlü kaliteyi düşürüyor. Sektörümüzün emekçileri ve yaratıcıları bu ağır şartlar altında her şeye rağmen çok iyi işler çıkarabiliyor. Ama hikâye anlatırken daha cesur, özgür ve özgün olmamız gerekiyor. Türkiye’nin olağanüstü bir hikâye zenginliği, müthiş bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Yaratıcılığı körelten değil, ufuk açan, hayal gücümüzü özgürleştiren bir iklime ihtiyacımız var. Umarım dijital platformlar buna kapı açar.
◊ Sizin kurduğunuz vampir dünyası, gerçek dünyaya kıyasla ne kadar adil?
Elçin Sangu: İnsanların kurduğu dünyadan çok daha adil. En azından orada kimse kimseye durduk yere zarar vermiyor.
◊ Sık sık kadına şiddet haberleri alıyoruz. Sizce insanoğlu ne kadar vampir?
Kerem Bürsin: Böyle haberler duyunca şunu söylüyorsun: Eğer bir ağaç olsam ve onun dili olsa veya hayvanlar konuşabilseler bence onlar da bizden nefret ettiklerini söylerlerdi ve bizim bu dünyada olmamızı istemezlerdi. Doğaya, kendimize ve birbirimize çok hoyratça davranıyoruz. Bütün dünya doğaya saygısını tamamen kaybetmiş vaziyette.
◊ Son dönemde dünyaya ve ülkeye dair dertleriniz neler?
Kerem Bürsin: Şu an en çok plastik atık miktarını dert ediyorum.
Selma Ergeç: Çevreye olan duyarsızlığımızın gitgide artması. Küresel ısınma gibi bir gerçeği göz ardı edebilen çok insan olduğunu görmek beni dehşete düşürüyor. En güçsüzlere, kendini savunamayan bireylere davranış biçimimizin son derece içler acısı olduğunu düşünüyorum. Buna hayvanlar da dahil. İnsanların kendilerini dünyanın merkezinde görmeleriyle, ‘Her şey insanlar için’ diyen o egosantrik yaklaşımla, ötekileştirmeyle, yargılamayla, ayrıştırmayla ilgili dertlerim var.
Birkan Sokullu
İlk kez bu tarz bir işe cesaret edilmesi beni etkiledi
◊ Sizi bu hikâyeye çeken neydi?
- Yenilikçi bir tavrı olması ve ilk kez bu tarzda bir işin ülkemizde denenmeye cesaret edilmesi beni etkiledi. Alphan’la (Eşeli) yaptığımız toplantılardan sonra kurmak istediği dünyanın içinde olmak istedim.
◊ Canlandırdığınız ‘Numel’ karakteri bu hikâyenin neresinde duruyor?
- ‘Numel’ hikâyede kilit bir yerde. Adaleti sağlamak için çaba sarf ediyor. Oldukça güçlü ve herkesin yanında istediği bir karakter. Kendi dünyasında kendi doğrularıyla yaşamaya çalışırken olaylar birden onu savaşın içine çekiyor.
◊ Bir vampiri canlandırmanın en zor yanı ne?
- Yüzyıllardır hayatta olan birini canlandırmak... Bunun yansımalarını karakterde gösterebilmek benim için en önemli olan şeydi. Karakter için birkaç ay düzenli dövüş dersi aldım. Aksiyon sahneleri fazla olduğu için aynı zamanda oldukça yoğun bir antrenman programı vardı.
◊ Gerçekten vampirlerin yaşadığı bir İstanbul sizce nasıl olurdu?
- Bu kalabalık şehir onlar için iyi bir beslenme ortamı...
Elçin Sangu
Dövüş derslerine devam ediyorum
◊ ‘Kiralık Aşk’tan sonra yeni proje için çok beklediniz. Neden?
- Hem uzun süre çalışmış olmanın verdiği yorgunluk ve dinlenme ihtiyacı hem de güzel bir iş yapabilmek adına beklemeyi tercih ettim.
◊ Bu işe sizi ikna eden ne oldu?
- İkna edilmeye hiç ihtiyacım olmadı, dünden razıydım. Projeyi duyduğumda ajansım aracılığıyla iletişime geçip “Merhaba, ben Mia” diyerek gittim. Yıllardır fantastik bir iş yapmak istiyordum. Özellikle vampir hikâyelerine bayıldığım için tam benim yapmak isteyeceğim şeydi.
◊ 164 yaşındaki ‘Mia’ karakterini canlandırıyorsunuz. Nasıl biri?
- Bir vampirler grubu var, bir de vampir avcıları... İnsanlar ve vampirler arasında devam eden bir savaş. ‘Mia’ dönüştürücüsü olan vampiri bulup yeniden insan olmak için savaşan bir karakter. Zamansız, mekânsız ve hatta mevsimsiz bir hikâyemiz var.
◊ Karakter için nasıl bir çalışma yaptınız?
- Projeye başlamadan önce yaptığım ilk şey dövüş dersi almaktı. O kadar sevdim ki hâlâ devam ediyorum.
◊ Sürekli farklı projelerde isminiz geçiyor. Bu sezon ekran veya sinema için kesinleşen bir şey var mı?
- Maalesef her iş görüşmesini haber yapmak gibi bir durum var. Sanıldığı gibi her şeye “Evet” deyip sonra vazgeçmiyoruz, bu işin doğası bu. Birçok kişiyle görüşürsün ama konu her seferinde bir sonuca varmak zorunda değil.
Kerem Bürsin
Risk almayı takdir ediyorum
◊ Bir süre önce bir yapım şirketi kurdunuz: Braveborn. Dizinin de yapımcılarından birisiniz. Türkiye’de daha önce örneği olmayan vampir işi çekme fikri nasıl ortaya çıktı?
- İlk etapta çevremdeki pek çok kişi bu işi ciddi anlamda riskli görüyordu. Bu işi gerçekleştirmek adına çok bir çabada bulunmak istemediler.
◊ Sizi ikna eden neydi?
- Senaryoyu okuduğumda acayip bir potansiyel gördüm. Bununla birlikte Alphan’ın çektiği teaser’ı izlediğimde benim için olay bitmişti. Başka bir dünya yaratma peşindeydi ve evet, riskliydi. Fakat ben risk almayı takdir ediyorum ve vampir hikâyelerini seviyorum. Açıkçası piyasaya bir renk katmak istedim.
◊ Canlandırdığınız ‘Dmitry’ nasıl bir karakter?
- Tarihin en güçlü vampirlerinden... Girdiği her ortamda hükümdar konumunda. Güçlü ve korkusuz biri ama bir yandan da ‘kapalı kutu’.
◊ ‘Dmitry’ uzun zamandır Türkiye’de yaşıyor. Peki bizim vampirlerimiz ne kadar bizim özelliklerimizi taşıyor? Mesela efkârlanınca arabesk dinliyorlar mı?
- Keşke öyle bir detayımız olsa Hakan (gülüyor). O vampirleri henüz görmüyoruz. Biraz daha cool vampirlerle tanışıyoruz. Ama emin ol, bizim dünyamızda böyle vampirler çok net var.
◊ Yeni bir sinema filminiz olduğunu duydum?
- Evet, ‘İyi Oyun’. Bence acayip cool, özellikle gençlerin beğeneceği bir proje.
SELMA ERGEÇ
En önemlisi fiziksel değişimimdi
◊ Bu dizinin nesi sizi ekrana dönmeye ikna etti?
- Riski yüksek olan bir işe bu kadar tutkuyla ve cesaretle yaklaşan insanların enerjisi.
◊ ‘Karmen’ karakteri hakkında ‘akıl hocası’ olduğundan fazlasını bilmiyoruz. Nasıl bir karakter bu?
- Bilemiyoruz maalesef (gülüyor). Ben rol için dövüş dersleri aldım, kilo vermem gerekti. Bir sahne için özel bir hazırlık gerekiyordu, onun için Zeynep Tanbay’la çalışma şansım oldu. Onun dışında Burak Uğur’la çalıştık. Katana ve boks çalıştık. Ama en önemli şey fiziksel değişimimdi.
◊ Saçlarınız afişlerde sarı ve kısa...
- Evet, peruk kullandım.
◊ Siz bir vampir olsanız kimi dönüştürürdünüz?
- Kendi özgür iradesiyle bunu isteyenleri sanırım.
◊ Özel hayatınızdaki kişilerin vampir görünümünüze tepkileri ne oldu?
- Çok yadırgamadılar, şaşırtıcı şekilde olağan karşıladılar. İlginç!