Güncelleme Tarihi:
Mart ya da nisan ayındaki halinizi düşünün kısa bir süreliğine... Biliyorum; o günleri, evde geçirdiğimiz onlarca saati düşünmek bile zor. Yapacak hiçbir işinizin olmadığı, elinizin altındaki tüm dizi ve filmleri bitirdiğiniz günler... Koltukta yatarken amaçsızca Instagram’ın ‘Keşfet’ bölümündeki videoları izleyerek, kek ve kurabiye kalıplarına şekil veren makinenin yeknesak hareketlerine şaşırıp geçen dakikalar...
İş yükümüzden bunaldığımız zamanlarda hayalini kurduğumuz bu tembellik hali aslında hiç hoş değilmiş, katılır mısınız?
Magazin gündemi sağ olsun, ‘tükenmişlik sendromu’nun ne olduğunu biliyoruz. Bunun tam zıddı olan bir sendromun varlığınıysa karantina sayesinde öğrendik: Sıkılmışlık sendromu.
Bu sendrom Philippe Rothlin ve Peter R. Werder’in yaptıkları bir araştırmadan sonra 2007’de terminolojiye eklendi. Basit bir şekilde, iş yükünün ya da işyerindeki beklentilerin azlığı nedeniyle ortaya çıkan ‘sıkılma duygusu’ olarak tanımlanıyor. Peki bunun koronavirüs karantinasıyla ne ilgisi var? Anlatayım...
‘Klinik bir durum olduğunu düşünmedim’
Okyanusaşırı seferlere çıkan uzak yol kaptanı Harun U. (33), koronavirüs salgını patlamadan yaklaşık bir ay önce karaya çıktı. Bundan hemen önce yedi ay süren seferi boyunca Çin denizlerini dolaşıp Sibirya’nın buz tutan sularını aşmak için hava muhalefetinin bitmesini beklemişti. Tüm bu süre boyunca da kuru yük gemisinin neredeyse 15 metrekarelik kamarasında karada geçireceği günleri düşündü. Üstelik evlilik arifesindeydi. Nişanlısı kadar olmasa bile yazın yapacağı düğünün hayalini kuruyordu! Tabii ki hiçbir şey planladığı gibi olmadı.
Harun Kaptan, karaya ayak bastıktan kısa bir süre sonra salgın patlayınca bu kez kamarasına değil evine kapandı. “Günlerim dizi ve film seyrederek, kuracağım evin alışverişi için internet sitelerinde dolaşarak geçti” diye anlatıyor o günlerini. Uykuları saatlerce uzayınca, markete gidecek gücü bile bulamamaya başlayınca, evlilik arifesinde olsa bile geleceği hakkında kaygılar, endişeler hissedince bir şeylerin yanlış gittiğini anladığını anlatıyor: “Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Ancak tüm dünya benimle aynı şeyleri yaşıyorken bunun klinik bir durum olduğunu düşünmedim. ‘Büyük Lebowski’ filmindeki The Dude (Jeff Brigdes) gibi evde bornozumla dolaşıyor, yere yatıp müzik dinliyordum. Net bir şekilde depresiftim ve çareyi kendime bir meşgale yaratmakta buldum.”
Kaptan, karantinadaki günlerini profesyonel bir gamer (oyuncu) kadar bilgisayarda oyun oynayarak geçirdi. Şimdilerdeyse bir yol ayrımında, eğer bir pozisyon bulursa tekrar gemiye çıkmak ve çalışmak istiyor. Bulamazsa sorununu ciddiye alacak ve bir uzmana danışacak.
‘Çalışma dediler ama daha çok çalıştım’
Bir örnek daha: D.A. (38) dünya devi bir lojistik firmasında çalışıyor. Şirketteki görevinde 10 yılını geçmiş. İşi, şirketler arası (B2B) taşımacılıkla ilgili olduğu için sanılanın aksine karantina günlerinde iş yükü azaldı. Çünkü mağazalar kapalıydı ve vitrinleri doldurmak için eskisi gibi yoğun çalışması gerekmiyordu. Üstelik şirketi, Kısa Çalışma Ödeneği’ne geçti. Mesaisi de üçte bir oranında azaldı.
“Bana ‘Daha az çalışacaksın artık’ dediler. Sanırım sevineceğimi düşünüyorlardı” sözleriyle yaşadığı şaşkınlığı anlatıyor: “Ancak ben uzun zamandır yüksek tempoya alışığım. Bir süre ne yapacağımı bilemedim. İlk önce ‘karantinada kendini geliştir’ yönlendirmelerine bel bağladım. Podcast’ler dinledim, kitaplar okudum, YouTube kanallarında dolaştım. Bir fayda sağlamayınca evde spor yapmayı denedim. Ama bir süre sonra salondaki matın üzerinde spor yapmaya çalışmanın bana göre olmadığına karar verdim. Bunu da bıraktım. Kaygılarım, endişelerim artınca çevrimiçi terapiye başladım. Açıkçası beklediğim gibi olmadı. En sonunda işimi yapmaya karar verdim. Bana ‘çalışma’ dediler ama ben daha çok çalıştım. Yeni müşteriler bağladım, yeni sözleşmeler yaptım. Şimdi terfi bekliyorum.”
‘B planımı olgunlaştırdım’
O.S.’nin (32) durumu biraz daha farklı. Uluslararası havacılık alanında çalıştığı için pandemi koşulları onu doğrudan etkiledi. Mart ayının ortasında tüm görevleri durduruldu. Daha sonra Kısa Çalışma Ödeneği başlatıldı. Ardından ücretsiz izne çıkarıldı. “Böyle bir tasarı yasalaşmasaydı işten çıkarılacaktık” diyor. Bu gelişmenin ardından bir bekleme döngüsü başlamış: “Açıkçası bu ‘bekleme döngüsü’nde çalışmayı çok özledim... Belirsizlik çok yorucu. Aslında bir uğraşım, meşgalem yok değildi. Kafamda bir ‘B planı’ vardı ve bu süreçte onu olgunlaştırma şansı buldum. Biraz da mecburiyetten tabii. Zaten bu yüzden daha umutlu, daha az kaygılıyım. Son durumum şu: Atılacaksak atılalım işten. Önümüzü görelim.”