İrem Helvacıoğlu: Aşk sadece hikâyelerde ve birleşmeyen şeylerde var

Güncelleme Tarihi:

İrem Helvacıoğlu: Aşk sadece hikâyelerde ve birleşmeyen şeylerde var
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2021 07:00

Rol aldığı işler yüksek reyting yakalıyor. Sosyal medyada hayranları 4 milyona yaklaşıyor. Buna rağmen hakkında bilgi çok az, “Kendimi tanıtacak röportajlara vakit ayıramadım” diyor. Sohbet ederken “İnatçı, fazla enerjik ve biraz da detaycılık huyum var” diye anlatıyor kendini. Kaştan simetriye ilginç takıntılara sahip. İrem Helvacıoğlu’yla buluşmuşken oyunculuktan ilişkilere her şeyi konuştuk: “Hiçbirimizin yaşadığı şey aşk değil, uyum.”

Haberin Devamı

Büyük bir koşturma ve heyecan içinde, Özcan Deniz’le başrolü paylaştığı ‘Seni Çok Bekledim’ dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanıyor, “Gerçekten çok bekledik” diyor.

Yüz hatları kalemle çizilmiş gibi. Fiziği çok ince ve narin. Bıcır bıcır diyebileceğiniz tiplerden. Her soruya uzun uzun cevap veriyor. Konuşurken sık sık enerjisi ve ses tonu yükseliyor, “Hep yüksek yükseğimdir. Komik bir şey söylerken de sinirliyken de” diyor. Sade bir filtre kahve söylüyor ve başlıyoruz sohbete.

İrem Helvacıoğlu: Aşk sadece hikâyelerde ve birleşmeyen şeylerde var

Sosyal medyada çok çok popülersin. Ama hakkında bilgi çok az. Neden?

Bir önceki işimin çekimleri Karadeniz’deydi. 20 saati bulan sürelerde çalışıyordum. Her şey benim için çok zor ve kaotikti. İşime konsantre oldum diyebiliriz, yoğunluktan kendimi tanıtacak röportajlara vakit ayıramadım.

Haberin Devamı

O zaman tanışmaya başlayalım...

İnatçı, fazla enerjik ve biraz da detaycılık huyum var. Hatta yönetmenimiz hep şöyle der: “İnanılmaz sinir bozucu ama çok da eğlencelisin.”

Çok uzun, çok zayıftım

O nasıl oluyor?

Sabah sete çok erken geldiğimde bile çok yüksek bir enerjiyle “Günaaayyydııınnn” diye bağırarak giriyorum. Bunu herkese empoze etmek istiyorum. Bu da bazen karşı tarafa sinir bozucu geliyor.

Estetik yaptırdığına dair çok haber okudum. Doğru mu?

Hiç estetik yaptırmadım. Ama botoks yaptırıyorum.

Kaç yaşındasın?

30.

Çok erken değil mi?

Alnımı çok kullanıyorum ve alnımda aileden gelen dört sert ve derin çizgi var. Yakın plan çekimlerde, seyirci oyunuma değil alnıma odaklanabilir diye düşündüm. Bunu yumuşatmak için yaptırıyorum. Uzmanlar da söylüyor, botoksun bir yaşı yok, yaşlanmayı engellemeye yarıyor. Ben de o çizgileri dondurmuyor, yumuşatıyorum.

Kaşlarına da takıntılıymışsın sanırım.

Evet, kaşlarıma büyük takıntım var.

Bir insan neden kaşını takıntı yapar?

Kaşlarım köşeli ve köşeli kaşlardan hoşlanmadığım için kimseye dokundurmuyor, kendim boyayıp kendim alıyorum. Makyajın bana yakıştığını düşünmüyorum, o sebeple abartı makyajlar da beni mutsuz ediyor. Küçükken düştüğüm için bir gözkapağımda dikiş izi var, eyeliner süremiyorum çünkü diğeriyle simetrisi tutmuyor. Aslında simetriye çok takıntılıyım, asimetrik olan şeyleri hiç sevmiyorum.

Haberin Devamı

Peki en başa gidersek; nasıl bir çocuktun?

Çoook zayıftım.

Kaç kiloydun ki?

Ortaokulun başında 25-30 kilo arasındaydım.

Yok artık... Yani sırf kemik falan mıydın?

Arkadaşlarım “İrem çok rüzgâr esiyor, sen bugün dışarıya çıkma” derlerdi, boyum da çok uzundu. Çok da hareketliydim. Ama lise son sınıfta dizim döndü, üzerine bir de apandisit ameliyatı oldum ve bir anda çok kilo aldım. Bu zamanla önüne geçilemez bir hale geldi ve 72 kiloya kadar çıktım. Çok mutsuz oldum. Ve günde iki öğün yemeye başlayarak yine zayıfladım.

Almanya’da doğup büyüdüğünü okudum...

Hem evet hem de hayır. Almanya’da doğdum, 1.5 yaşındayken Türkiye’ye geri döndük.

Neden?

Annem ev hanımı, babam subay, havacı; onun mesleği sebebiyle. Beş yaşıma kadar Erzurum’da yaşadım. Sonra Ankara’ya, ardından Malatya’ya gittik ve Ankara’ya döndük. Bu sebeple aidiyet duygum yok. Mesela beşinci sınıfta beş öğretmen değiştirdim. Arkadaş ilişkilerim kalıcı değildi. Mahalle kültürüyle büyüyemedim. Sürekli alıştığın insanlardan koparılıyor olmak büyük travmalar yaratıyor.

Haberin Devamı

Ne zaman İstanbul’a geldin?

Ankara’da Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarı’nı bitirdim, bir süre çocuk tiyatrosunda oynadım. Bir arkadaşım ajansta çalışıyordu. 10 yıl önce bu söylediğim... Bir rol için deneme çekimi vermemi istedi. O çekimin ardından görüşmeye çağırdılar. O iş olmadı ama ‘Muhteşem Yüzyıl’dan teklif geldi, apar topar İstanbul’a yerleştim. ‘Güneşin Kızları’ dizisi de tanınmamı sağladı.

Her gün hayatımıza yeni oyuncular giriyor. Neden seni izleyelim?

İnandığım işi yapıyorum. İnanarak oynuyorum, karakterimi çok detaylı çalışıyorum, gerçek bir karakter ortaya çıkıyor. İzlemek için kimseyi zorlayamazsınız ama sahiciliğine inanırsa seyirci izler.

Haberin Devamı

Jeanne d’Arc olmak isterdim

- Sol bileğimde melek kanatları dövmesi var. Ayak bileğimde de sinekkuşu dövmesi. Çocukken bir sinekkuşuyla karşılaştım. Hayatımda ilk kez görüyordum. Havada kanat çırparak asılı kalan ve geri uçabilen tek kuşmuş. Beni öyle etkiledi ki sonra dövmesini yaptırdım.

- Animasyon seviyorum, ‘Buz Devri’ni izlemekten asla sıkılmıyorum. Filmlerini kaçırmadığım yönetmen Tim Burton. Bir film karakteri olacak olsam Jeanne d’Arc olmak isterdim.

- Haluk Bilginer, Şener Şen ve Demet Evgar’ı çok seviyorum. Umarım bir gün çalışma fırsatım olur.

Eser’le çok zıt karakterleriz

Hayatında hiç “Seni çok bekledim” dediğin biri oldu mu?

Sevgilim Eser (Alp). Dört senedir birlikteyiz.

Haberin Devamı

Ne iş yapıyor?

Proje tasarım ofisi var. Aslında çok zıt karakterleriz. O sakindir, çok mantıksaldır, ben hareketli ve duygusalım. Hep yüksek yükseğimdir. Komik bir şey söylerken de sinirliyken de. O ise sakindir. Bu uyum da bizi birleştiriyor.

Peki aşk nerede bu saydıkların arasında?

Aşk bence sadece hikâyelerde ve birleşmeyen şeylerde var.

Nasıl yani?

E sonunu bilmiyorsun ki! Hiçbir masal düğünden sonra devam etmez, “Sonsuza kadar mutlu yaşadılar” denir. Acaba gerçekten öyle mi? Bu hikâyelerle büyüdüğümüz için aşk bize kıymetli geliyor ama bence hiçbirimizin yaşadığı şey aşk değil, uyum.  İyi anlaşmak ve gerçek, büyük sevgi önemli. Eser’e büyük sevgi besliyorum.

Özcan’la zıtlıklarımız var ve bunlardan keyif alıyoruz

‘Seni Çok Bekledim’de (Star) nasıl bir karakterdesin?

Adı Ayliz. Çok naif ama kendini korumak için kemik bir kalkan oluşturmuş. Ve onu geçmek istediklerinde içinden başka bir kadın çıkıyor. Bazı hasarlı duyguları var. Aslında geçmişte yaşadığı travmalar yüzünden kendini aşka kapatmış.

Hikâyeniz ne anlatacak?

Tevafuku (uyum) anlatacak izleyiciye. Hiçbir hikâyenin tesadüf olmadığından bahsediyor. Ayliz tesadüflere inanırken Kadir (Özcan Deniz) tevafuka inanıyor. İkisinin karşılaşmasıyla bu duygular çatışıyor ve aşk başlıyor. Okuduğum senaryolarda ilk kez bir adam aşkının peşinden gidip kadını buna inandırmaya çalışıyordu. ‘Seni çok Bekledim’de Ayliz’in hikâyesine rağmen güçlü duruşundan ve Kadir’in aşkını tarifinden etkilendim. Skala Yapım ve DNZ Film ortaklığındaki projenin ilk bölümünün bir kısmını da Doha’da çektik, inanılmazdı. İyi ki diyorum...

Özcan Deniz’le çalışmak nasıl?

Klişe gibi gelmesin ama gerçekten iyi anlaşıyoruz. Zıtlıklarımız var ve bunlardan da keyif alıyoruz. Mesela o bana göre daha durgun, ben daha zıpırım, ama Özcan da çok eğlenceli ve zaten o noktada birleşiyoruz.

Reytingler düştüğünde suçlu sen oluyorsun

Son dönemde kadınlar maruz kaldıkları şeyleri çekinmeden anlatıyor.  Sen de bazı projelerinde şiddet konularına dokundun. Peki kendi hayatında şiddete maruz kaldın mı?

Herkes kadar, evet.

Fiziksel mi yoksa psikolojik mi?

Psikolojik şiddete çok maruz kaldım. Sanırım şiddetin bu türünü insanlar fark etmeden de yapabiliyor. Bazen çok severken, bazen kendi yaşadığı travmalar yüzünden başka birine psikolojik şiddet uyguluyor. Mesela İstanbul’a gelmeden önce mağazada çalışmıştım. Ve çalıştığım ortamlarda bunları yaşadım. Çalışırken müşterinin psikolojik tacizine uğruyorsun, benim alanıma giriyor. Ve en travmatik yanı, bunu görmezden gelmek zorunda bırakılmak.

Oyunculuk mesleğinde peki?

Kadın erkek eşitsizliği. Bu izlediğimiz dizi ve filmlerde bile var. Güçsüz bir kadının yanında, tutunması gereken bir erkek modeli, hep kadın birine muhtaçmış gibi davranılıyor. Kadın oyuncuların aptal âşık rolü oynamasından da çok rahatsızım. Kadın sakar, karşısındaki erkek zeki, güçlü ve holding sahibi. Bunları normalize etmek de psikolojik şiddet değil mi? Üstelik çoğu zaman yazan da hemcinslerin oluyor. Bir şeyi okuyorsun, rahatsız oluyorsun, siz şu okuduğunuzdan nasıl rahatsız olmuyorsunuz diye düşünüyorum. Ben de böyle işlerin içinde yer aldım ama belki de bilincim yeni yerine geldi. Ayrıca işlerde reytingler düştüğünde de suçlu sen oluyorsun. Yüksekken de kimse sana alkış tutmuyor. Bu da bir psikolojik şiddet.

Erkek tacizi yaşadın mı?

Sanırım yaşamadım. Sebebi de dilimin uzun olması olabilir. Fazla konuşkanım, dik çıkışlarım var, bu da karşımdaki insanı korkutuyor olabilir. Çünkü bende karşımdakine o tacizi uluorta herkese söyleyebilirim enerjisi var.

Geçen sene ‘O Ses Türkiye’ çekimlerine katıldın. Sonra eski dizinden izin vermedikleri söylendi...

Olaylar çok karışıktı. Kolektif bir iş yaptığımın çok farkındaydım, kendimi işin gerisine attığımda neler olabileceğinin farkındaydım, benimle çalışan başka insanlar da var ve benim yüzümden kaç kişinin hayatıyla oynanırdı. Bireysel bir iş yapsam farklı tepkiler verir, farklı kararlar alırdım. Ama psikolojimi asıl orası etkilemedi.

Neresi etkiledi?

O kadar çok ki “Tamam alıştım” demiştim o konuya artık. Ama susarak doğru şeyi yaptım. Haklıyken birilerine kendimi anlatmak için büyük cümleler kurmanın anlamı yoktu. Ben haksız olduğumu düşünmüyorum diyerek geriye çekilmek aslında daha çok şey anlatıyordu.

BAKMADAN GEÇME!