Güncelleme Tarihi:
Unvanı, Demir Kadın. Triatlet yani önce yüzüyor, sonra bisiklete biniyor ve en son koşarak yarışı tamamlıyor. 4 kez üst üste Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı kazanan ilk Türk sporcu.... Milli sporcumuz İpek Onaran, son olarak geçen ay Bodrum’da düzenlenen Man and Woman Challenge’ta şampiyon oldu. Onaran’ın başarıları sadece sporla sınırlı değil. Aynı zamanda bir kolejde matematik öğretmenliği yapıyor. Onu seven öğrencileri var. Daha bitmedi, Onaran tam bir yıl önce pandemide ‘anne’ oldu. Üstelik sınırlar kapandığından Kanada’da oğlunu tek başına kucağına aldı...
Toplum olarak hâlâ yabancı olduğumuz triatlona siz 11 yaşında başlamışsınız. Kim yönlendirdi?
6 yaşımda ailemin yönlendirmesiyle yüzmeye, 11 yaşımda antrenörümün yönlendirmesiyle triatlona başladım. Yıllar içinde Türkiye ve Avrupa’da birçok kez kürsüye çıktım. 2014’ten beri Ironman 70.3’te yarışıyorum (1.2 mil yüzme, 56 mil bisiklet sürme ve 13.1 mil koşu yarışında kat edilen, toplam mesafe si 70.3 mil olan yarış). 2018’de Hawaii Kona’daki Ironman 140.6 (mesafeler iki kat) Dünya Şampiyonası’nda yarışıp 10 saat civarı bir dereceyle bitirdim.
Erkek egemen ‘Ironman’ dünyasında az sayıdaki kadın sporcudan birisiniz. Nasıl hissettiriyor?
Erkek sporcular sayı olarak çok fakat emin olun kadın sporcuların prestiji daha yüksek. Benim için özellikle Kona’da yarışabilmiş olmak tabii ki çok büyük mutluluk fakat günün sonunda ben de diğer atletler gibi evime dönüyorum.
DOĞUMDA ÇOK AĞLADIM
Tüm bu başarılarınızın yanı sıra bir kolejde öğretmenlik yapıyorsunuz ve yeni anne oldunuz. Bir gününüz nasıl geçiyor?
Doğum öncesi antrenmanla başlayıp okulla devam eden, sonra yine antrenmanla biten bir günüm vardı. Şimdi, pandemi şartlarıyla beraber okulun yerini oğlum aldı. Çok klasik cevap olacak ama gün bana da 24 saat. Tek farkı ben bütün hayatımı yaptığım spor etrafında inşa ettim. Bu sanılmasın ki sinemaya, tiyatroya gitmiyorum. Her şeyi yapabilecek vakit inanın var. Zorluklardan şikâyet etmediğiniz sürece.
Matematik öğretmeni ve triatlet olmak birbirini nasıl besliyor?
Tüm zaman hesaplarını çok daha çabuk yapabiliyorum. Onun dışında planlı ve sistematik olma mecburiyeti, dar zamanlarda efektif tepki vermek, olasılık hesaplarını daha verimli yapabilmek gibi birbirini besleyen yönleri var. Antrenmanlarda bir faydası yok; ağırlıklar aynı.
O dönem Kanada’daydım. “Pandemi çıktı, ülkeler kapanıyor, ne zaman döneyim” derken pat! Her yer kapandı. İşin kötüsü Türkiye’den de kimse gelemiyor. O dönemde Kanada karantina sistemini en sıkı uygulayan ülkelerden biri. Konsolosluk, izin falan derken doğum anı geldi. Apar topar hastane, 22 saat bekleyiş, sonra sezaryene dönme kararı.... Böyle anlatınca macera gibi geliyor ama bütün süreçte yanımda tanıdık olmamasını bırak, hemşirelerin bile ortalıkta olmamaları çok korkutucuydu. Çok ağladım valla, hiç öyle “Ooo sen Iroman’sin” falan değildi. Ironman’likten büyük analık hormonu varmış. Neyse, sonuçta sağ salim işi toparladık, eşimin yanına iki ay sonra tahliye uçağıyla dönebildim.
Hiç pasta, mantı, hamburger yemez misiniz? Özellikle beslenme önerilerinizi merakla bekliyoruz.
Mucizevi olmayan, tamamen temiz beslenme; işlenmemiş, mümkün olduğunca doğal, doğada yetişen besinler üzerine kurulu bir sistemim var. Bunun yanına yüksek performansı desteklemek için ürünler ekliyorum. Özellikle bizim tempomuzda protein, karbonhidrat ihtiyaçları daha az hareket eden bireylere göre çok fazla. Pasta, mantı, hamburger de yerim ama hepsinin belli bir kontrol mekanizması var.