Güncelleme Tarihi:
Gazetecilerin büyük kâbusu ‘röportaj önkoşulu’ şuydu: “Tek ricası var, doping sorusu istemiyor. Kalkıp gidermiş...” Dünya sıralamasında bir dönem bir numara olan, beş Grand Slam şampiyonluğu bulunan ünlü tenisçi Maria Sharapova, meldonium kullandığı gerekçesiyle iki yıl kortlardan men edilmesini hatırlamak istemiyor belli ki... Bütün hafta muhtelif kaynaklardan ne kadar sert ve gergin olduğuna dair bilgi almışken, bu önkoşul canımı iyice sıksa da, kaderime razı gelip buluşacağımız otelin yolunu tuttum. Herhalde gerçek bir divayla tanışacak, kaprislerinden yılacaktım.
Ama o da nesi? Tam vaktinde, güzel ve içten bir gülümsemeyle karşımdaydı. “Giysim için üzgünüm, çekim yapacağımızı biliyorum ama sponsorluk anlaşmam gereği bu eşofmanı giymeliyim” dedi: “Bu arada, tanıştığımıza memnun oldum, ben Maria...”
◊ Asıl adınız Masha değil mi?
- Doğru, yakın çevrem hâlâ Masha der. Amerika’ya geldiğimde insanların adımı doğru söyleyemediğini anladım; ‘Marsha’ filan diyorlardı, hiç hoşuma gitmiyordu. O yüzden Maria’yı kullanmaya karar verdim. Kitabımı okudunuz bunu bildiğinize göre (Yeni çıkan biyografik kitabı, ‘Unstoppable/Durdurulamaz’)...
Kendime duvarlar örmek zorundaydım
◊ Okudum; böyle dramatik bir yaşamöykünüz olduğunu da bilmiyordum. Martina Navratilova tarafından keşfedilişiniz, babanızın iyi bir sporcu olabilmeniz için cebinde sadece 700 dolarla sizi Amerika’ya götürüşü, birkaç işte birden çalışması... Yedi yaşında bir kız çocuğunun annesini Rusya’da bırakıp yokluk içinde Amerika’ya gelmesi zor olmuştur...
- Bu kitabı biraz bunun için yazdım. Kariyerim boyunca gazeteciler hikâyemi sordular. Ben çok ilginç cevaplar verdiğimi zannetmesem de başımdan geçenleri anlattığımda hep “Bunlar gerçekten oldu mu?” türü sorularla karşılandım. Yıllar içinde yaşamöykümün şaşırtıcı hatta ilham verici olduğunu anladım. Bu bir tenis ya da ‘nasıl başarılı sporcu olunur’ kitabı değil. Bir şeyi çok isteyen, bunun için çok çalışan bir kızın hayatta geçirdikleri...
◊ Sizinle ilgili ‘sert’ ve ‘soğuk’ algısı var...
- Böyle olmak zorundaydı... Wimbledon’dan sonra tüm gözler üzerime çevrildi. Ben de kendime duvarlar örmek zorunda kaldım. İnsanlar beni kortta bağırır çağırırken, yumruğumu sıkarken görüyor; sert olduğumu düşünmeleri normal. Benim hoşuma gidiyordu biraz gizemli durmak. Zaman içinde olgunlaştıkça paylaşmanın da güzel bir şey olduğunu fark ettim. Sonuçta hayatta her şey şampiyonalardan ibaret değil.
◊ Birkaç yıl önce, erkek arkadaşınız Sasha Vujacic, Anadolu Efes’te oynarken İstanbul’da yaşamak istemediğiniz yönünde haberler çıkmıştı. Gerçek miydi?
- Bunlar nereden çıkıyor, gerçekten anlamıyorum. İstanbul’a defalarca geldim, sadece Ayasofya ziyareti ve Boğaz turu yapmadım; her yeri gezdim. Çok da sevdim. Turist olarak sevdiğim yerlerden...
Türk yemeklerinden favorim pilav
◊ Burada yaşamayı kastetmiyorsunuz sanırım.
- O ayrı bir şey. Benim hayatım Amerika’da. Orada yaşam da mantalite de buradan oldukça farklı. Ama farklılıklar hoşuma gider, bir şeyler öğretir insana. O yüzden İstanbul’da vakit geçirmeyi seviyorum, gelmeye de devam ediyorum, işte buradayım. Türk yemeklerine de bayılırım mesela...
◊ Favoriniz ne?
- Pilav. Yani çoğu yemek leziz ama annem de evde hep pişirdiğinden, favorim o.
◊ Bu konuya girmemem için uyarıldım ama pişman olduğunuz bir şey var mı?
- Aslında yok. Yanlış anlaşılmasın, son iki sene hayatımın en zor zamanlarıydı. O basın konferansını yapmak, bana yapılanı olgun bir şekilde kabullenmek ve hâlâ profesyonelce davranabilmek... Hepsi beni güçlendirdi. Pişman olacağım şeyler yapmış olsam bile hayatta hiçbir şeyden pişman değilim.
Serena iyi bir rakip ama arkadaşlık başka bir şey
◊ Serena Williams’la ilişkiniz konusunda açıksözlüsünüz. “Aslında arkadaş olabilirdik ama değiliz. Sadece rakibiz” diyorsunuz... Aranızda kötü bir durum mu var?
- Rakip sporcu olarak çok saygım var. Beni birçok kez yendi de zaten... Ama arkadaşlık başka bir şey. Benimle ilgili gereksiz açıklamalar yapmasaydı aramızdaki bu durum belki de büyümez, bu kadar ilgi çekmezdi. Ben rakiplerim hakkında anlamsız açıklamalar yapmayı sevmeyen biriyim ama herkesin davranışları kendini ilgilendirir.