Güncelleme Tarihi:
80 ülkede kitap yerine insan ödünç alıp 30 dakika boyunca hikâyesini dinlediğiniz kütüphaneler var. Ödünç verilen insanlar ‘insan-kitap’ olarak adlandırılıyor. Her insan-kitabın bir başlığı var. İşsiz, mülteci, bipolar, engelli ve cinsel saldırı kurbanı gibi... Okur ve insan-kitap şehir kütüphanelerinde ya da tıpkı bir kafedeymiş gibi kütüphane bahçelerinde bir araya geliyor. Okur karşılıklı oturduğu insan-kitaba merak ettiği tüm konularda sorularını yöneltebiliyor. Hikâyeleri dinlediğinizde ‘kitabı kapağına bakarak yargılama’ sözünün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Projeyi hayata geçiren Human Library (İnsan Kütüphanesi) adlı sivil toplum kuruluşunun kurucusu Ronni Abergel ve insan-kitap Batoul Jabr ile konuştuk. Abergel 1990’lı yıllarda yakın arkadaşının birkaç kez nedensiz yere bıçaklanması sonrasında projeyi hayata geçirmiş.
Danimarka’da başlattığınız proje 20 yılda 80 ülkeye yayıldı. Bu konuda siz neler hissediyorsunuz?
Dünyanın dört bir yanındaki kültürler ve topluluklar tarafından kucaklandığımız için minnettarım. Karşılıklı iletişim kurabilme ve ortak zeminde buluşma konusunda geleceğe yönelik iyimser duygular içindeyim.
21’inci yüzyıldayız ve ne yazık ki hâlâ önyargılarla mücadele ediyoruz. Neden?
İnsanlar her zaman birbirleriyle anlaşmada ve birbirlerinin farklılıklarını kabul etmede zorlanmış. Sanırım bizden farklı olanın dikkatimizi çekmesi ve o kişi hakkında hemen yargıda bulunmak içgüdülerimizin bir parçası. Bu içgüdüsel davranışın da toplumumuzdaki gruplar üzerinde negatif etkileri ve sonuçları oluyor. İçinde bulundukları koşullara önem vermediğimiz için ve haklarındaki yargılarımız yüzünden acı çekiyorlar.
Bu projeye başlamanızda kişisel deneyimlerinizin etkisi oldu mu?
Sanırım insanların büyük bölümü hayatlarının bir döneminde, hiç suçu olmadığı halde dışlanmayı tecrübe etmiştir. Özellikle genç insanlar için yıkıcı bir his bu. Danimarka’da o kadar çok kişinin sırf sevmediklerini düşündükleri için insanlara arkalarını döndüklerini gördüm ki... Bu yüzden yargılardan uzaklaşmak için fırsatlar yaratmamız gerektiğini düşündüm.
İnsan Kütüphanesi nasıl çalışıyor?
Çeşitliliği keşfedeceğiniz ve sorularınız yüzünden yargılanmadığınız güvenli bir ortam. Size, sizinle tanışmak ve damgalanmış bir topluluğun üyesi olarak yaşadığı deneyimlerle ilgili sohbet etmek için gönüllü olmuş bir yabancıyı ‘ödünç alma’ fırsatı sunuyor. Yani kütüphane olarak ödünç verdiğimiz kitaplar gerçek insanlar. Sizinle din, sosyal statü, yaşam tarzı, ruhsal durum, cinsel kimlik gibi konularda sohbet ediyorlar. Kural basit. Kitabı zamanında ve ödünç aldığınız şekilde geri vermeniz gerekiyor. 30 dakika boyunca kitaba hayatıyla ilgili istediğinizi sorabilirsiniz. İnsan Kütüphanesi’ndeki hizmetler ücretsiz.
İnsan kitaplarınızı nasıl seçiyorsunuz?
Metodolojimizin temeli; din/ideoloji, etnik köken, aile, cinsiyet, cinsellik, meslek, sosyal statü, taciz, bağımlılık, sağlık, akıl sağlığı, engellilik, yaşam biçimi ve kurbanlar olmak üzere 14 önyargı sütunundan oluşuyor. Katılımcılara eğitim verip ‘açık kitap’ rolüne hazır olmalarını sağlıyoruz. Yalnızca yaşanmış deneyimlere sahip kişileri ‘yayımlıyoruz’.
Oturumların sonunda okurlar nasıl tepkiler veriyor?
Neredeyse hepsi çok şaşırıyor. Ama olumlu anlamda. Çünkü hiçbiri başta bu kadar güçlü duygular hissedeceğini bilmiyor. Yaşadıkları deneyim için, kitaplarımız, yaşamlarının sayfalarında gezinen bir yabancıya karşı bu kadar açık oldukları için minnettarlar.
‘MÜSLÜMAN BİR KADIN OLARAK GÖZLERLE YARGILANDIM’
Kütüphane’nin insan-kitaplarından Batoul Jabr, Danimarka’da yaşıyor. Müslüman bir kadın olarak yaşadığı deneyimleri okuyucularla paylaşıyor.
İnsan kitap olmaya nasıl karar verdiniz?
Bir arkadaşım kütüphaneye katılmamı önerdi. Bana konsepti anlattı. Müslüman olduğum için evimin dışındayken bazen insanların gözlerinden yargılayıcı soruları olduğunu hissediyordum. Yanıma gelip bu soruları sormaya cesaret edemediklerini fark ediyordum. Bana onlar gibi sadece bir insan olduğumu gösterme fırsatı vermiyorlardı. Bu yüzden bu projenin parçası olmak istediğime karar verdim.
Hayatınızda hiç önyargıların hedefi oldunuz mu?
Evet, ne yazık ki birçok kez. Hedefleri ve kendi fikirleri olan kararlı bir Müslüman kadınım. Beni tanımadan ve benimle konuşmadan hakkımda sert, kırıcı fikirler oluşturmaya eğilimlilerdi. Okulda, üniversitede, işyerinde, toplu ulaşımda, markette ve benzer birçok yerde önyargılarla karşılaştım. Hatta Müslüman olduğum için fiziksel saldırıya da uğradım.
Gönüllü olduğunuz deneyimi nasıl anlatırsınız?
Hayatıma ve inandığım dünyaya yönelik harika ve son derece şaşırtıcı bir yatırım olarak... Kütüphane sayesinde benim de var olan önyargılarımı yıkan insanlarla tanıştım. Bu da dürüst olmak gerekirse beni güçlü ve güzel bir topluluğun, ailenin parçası yaptı. 30 dakika boyunca insan olmanın büyüsünün yaratıldığı dürüst bir ortam sağlanıyor. İnsanların cesur ve saygılı bir şekilde, fikirlerinden bağımsız olarak, birbirinin gözlerinin içine baktığı bir ortam.
Hayatınızı, sizi tanımayan biriyle konuşmak neden önemli?
Çünkü insanlar sizi tanıyormuş gibi davrandıklarında, hatta sizi tanıdıklarını düşündükleri için varlığınıza verdikleri tepkilerin sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığınızda, onlara hikâyemin en azından bir kısmını anlatmam gerektiğini hissediyorum. Başkaları hakkındaki fikirleriniz onlarla yaşadığınız deneyimlere dayandığında dünyanın daha iyi bir yer olacağını düşünüyorum. Çünkü bu her iki taraf için de daha adil.