İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Güncelleme Tarihi:

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 08, 2017 13:05

Hürriyet Pazar’ın üç hafta önceki dev soruşturması, Türk edebiyatının zirvesine ‘İnce Memed’i yerleştirdi. Yazarlardan edebiyat öğretmenlerine, akademisyenlerden eleştirmenlere dev jüri, ‘İnce Memed’i Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en kıymetli eseri olarak saptadı. ‘İnce Memed’in geçilmezliğinin sırrı Yaşar Kemal’in edebi gücünde. Peki bu edebi gücün yaslandığı, hem yazarı hem kahramanı İnce Memed’i var eden, onu insanların zihnine bir roman kahramanı değil gerçek bir kişi gibi yerleştiren coğrafya ne âlemde? Bir Yaşar Kemal’in daha çıkması zor, peki ‘İnce Memed’ gibi bir roman bir daha yazılabilir mi? Edebi güç bir kenara, insanıyla toprağıyla o dünya kaldı mı? İnsana, doğaya ve topluma Yaşar Kemal’in baktığı pencereden, Çukurova’dan bakmaya çalışıp, ‘İnce Memed’i var eden unsurların peşine düştük.

Haberin Devamı

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Yıllar evvel, Sarıkeçili göçerlerin kadın lideri Pervin Savran’dan, Toroslar’da bir kıl çadırın içinde yanan ateşin başında duymuştum: ‘İnce Memed’ bir daha yazılamaz. Yaşar Kemal de yazamaz. İnce Memed’i saklayan, yaralandığında iyileştiren Saçıkaralı göçerleri akrabamdı. Onlar göçerliği bırakalı çok oldu. 13 oba kaldı göçen. Zaten göç edecek Toroslar da kalmadı. Her derenin üzerinde HES, tepesinde maden var. Devlet de göç etmemizi istemiyor. İnce Memed bir daha dağa çıkamaz.”

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

(Fotoğraf: İbrahim Yurtbay)

Haberin Devamı

Çukurova değişirken

Su kanalları ne pamuk tarlası ne de İnce Memed’in belalısı ‘çakırdikeni’ için bitecek bir karış boş toprak bırakmış. Apartmanlar bir zamanlar pamuk tarlalarının olduğu yerde boy gösteriyor. İş makineleri, Toroslar’ı her geçen gün biraz daha eritiyor.

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Toroslar’daki o kıl çadırda duyduklarım aklıma takılmıştı. Sonradan Yaşar Kemal’in kendisinin de benzer düşündüğünü öğrenecektim. Hasankeyf’in ve köyünün hemen yanındaki Kırmıtlı Kuş Cenneti’nin yok olmaması için yürütülen kampanyalara destek veren dev yazar, bir sohbette bunu doğrulamıştı. Zaten yıllar önce “İnce Memed şehre inmeyecek” diyerek bunu ilan etmişti. Onu endişelendiren konuların başında insanlığın doğa üzerindeki yıkıcılığı yer alıyordu. Çünkü romanlarında doğa, olayların geçtiği bir fon, mekân olmaktan çıkıp karaktere dönüşüyordu. Büyük usta ‘İnce Memed’in daha ilk sayfasında şöyle anlatıyor:

“Üstleri ağır kokulu mersin ağaçlarıyla kaplı tepeler geçildikten sonradır ki, kayalar birdenbire başlar. İnsan birden ürker. Kayalarla birlikte çam ağaçları da başlar. Çamların birer billur pırıltısındaki sakızları buralarda toprağa sızar, ilk çamlar geçildikten sonra, gene düzlüklere varılır. Bu düzlükler boz topraktır. Verimsiz, kıraç... Buralardan Toros’un karlı dorukları yanındaymış, elini uzatsan tutacakmışsın gibi gözükür.”

Haberin Devamı

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Yaşar Kemal’in Çukurova’daki köyü Hemite.

1’E 50 VERMEYE HAZIR TOPRAK

Bugün Çukurova’da İnce Memed’in izini sürmek, Yaşar Kemal’in Çukurova’sıyla bugünün Çukurova’sını, insanını daha yakından tanımak için yoldayız. Çünkü Hürriyet Pazar’ın üç hafta önceki dev soruşturmasından biliyoruz ki, ‘İnce Memed’in yankıları halen devam ediyor. Yazarlardan edebiyat öğretmenlerine, akademisyenlerden eleştirmenlere dev jüri, ‘İnce Memed’i Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en kıymetli eseri olarak saptadı. Halen okunuyor, halen konuşuluyor ‘İnce Memed’.

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Haberin Devamı

Çukurova’ya tepeden bakan Anavarza Kalesi, Yaşar Kemal’in söylediği üzere ‘sessiz sedasız başında rüzgârı eksik olmayan bir gemi gibi’ ilerlemeye devam ediyor

Osmaniye’yi geçip İslahiye’ye doğru eski yoldan ilerliyoruz. Burada Çukurova ve Toroslar ‘İnce Memed’de anlatılandan artık çok farklı. Bataklıklar kurutulalı çok olmuş. Öbek öbek evler dağın eteğindeki tarlalara, orman içlerine dağılmış. Üzeri mersin ağaçlı tepelerde, devasa gövdeleriyle yaklaştıkça heybeti artan rüzgâr panelleri var artık. Yaşar Kemal’in anlatımına göre ‘1’e 40, 1’e 50’ vermeye hazır’ toprakların ortasından otoban geçiyor ve üstüne de boru hattı yapılıyor. ‘İnce Memed’ bugün yazılsa, ustanın “Elini uzatsan yakalayacaksın” dediği zirvelere varmak için önce devasa viyadükleri geçmesi, sonra mermer ya da taşocaklarını aşması lazım.

Haberin Devamı

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Roman bugün yazılsaydı, İnce Memed Toroslar’ın zirvesine ulaşmak için viyadükleri aşmak zorunda kalacaktı.

İNCE MEMED’İN ÇUKUROVA’SI ERİYOR

“Ve Çukurova’yı Toroslar yaratmıştır. Çok eskiden Akdeniz Toroslar’ın tam eteğinden başlardı. Sonra Ceyhan, Seyhan, sonra öteki irili ufaklı dereler, çaylar Toroslar’ın tüm bereketli topraklarını taşıyarak denizi doldurdular, ortaya Çukurova çıktı. Ova güneşle, ışıkla doldu. Sular şakırdadı. Toprak bereketten deniz gibi taştı.”

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

İnce Memed’in mekânlarından Vayvaylı Köyü’nün bugünkü sakinleri, yeni sıkıntı olarak bankaları gösteriyor.

Haberin Devamı

Uçsuz bucaksız dümdüz Çukurova neredeyse tamamen mısır ekili. Seyhan ve Ceyhan nehirleri üzerindeki barajlar son 30 yılda ovanın tarım desenini tamamen değiştirdi. Ceyhan üzerinde kaynağından denize doğru 11 baraj bulunuyor. Seyhan Nehri’nin üzerindeki baraj sayısı ise 8. Bunun anlamı şu: Nehirlerin binlerce yıl Toroslar’dan taşıdıkları toprağı denize bırakmasıyla var olan Çukurova artık aynı nehirlerin taşıdığı toprak, barajlara takılı kaldığı için metre metre eriyor. Doğa Araştırmaları Derneği Başkanı Osman Erdem özellikle nehir ağızlarının bulunduğu bölgede erimenin yılda 40-50 metre kadar olduğunu, denizin ovayı yuttuğunu söylüyor. Erdem son 35 yılın bilançosunu ise denizin yaklaşık bir buçuk kilometre içeri girmesiyle açıklıyor.

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Her taraf mermer ocağı

Adana’da çok büyük bir çoğunluğu HES ve baraj olmak üzere 50’ye yakın enerji üretim santralı bulunuyor. Başka bir deyişle Toroslar’dan inen sularla ovaya taşınan bereket artık ovaya ulaşmıyor. Bölgede aynı zamanda dağın kalbine dek uzanan çok sayıda mermer ve maden ocağı bulunuyor. Dağlara giden her yolun başında önce bir mermer ocağıyla karşılaşılıyor.

O KÖYLÜLER KALMADI  ARTIK

‘İnce Memed’de anlatılan, doğanın doğası, insanın doğası ve toplumun doğasıdır. Üçünün Yaşar Kemal’in zihninde harmanlanarak yazıya dökülmesi, kitabı evrensel bir destana dönüştürür. Ama bölgede beş-altı farklı noktada İnce Memed’in mezarının olması, adına ağıtlar yakılıp şiirler yazılması onu bütün roman kahramanlarından farklı kılar.

Hem kitapta anlatılan insan ve toplumun doğasını hem de bugünkü Çukurova insanını anlamak için ilk durağımız Yaşar Kemal’in köyü ‘Hemite’. Daha köye girer girmez kendimi Büyük Usta’nın romanlarından birinin içinde gibi hissediyorum. Ceyhan, köyün hemen yanında genişleyerek, durgunlaşarak büyük bir dinginlikle karşılıyor bizi. Nehrin etrafındaki söğüt ağaçlarının tepesinde beyaz balıkçıllar telaşsız bir halde kocaman birer yumak pamuk gibi duruyor. Aynı sükûnet köye de hâkim. Köy kahvesinde altmışlı yaşlarda 6-7 kişiyle sohbet ediyoruz: “Bilemedik biz Yaşar’ın kıymetini, dünya bildi biz bilemedik” diye söze başlıyorlar. Kimse ‘İnce Memed’i okumamış ama herkes onu biliyor ve hatta kendilerini de bir şekilde bu destanın içinde görüyor. Kimisi dedesinin, kimisi bir akrabasının romanın karakterlerinden biri olduğunu söylüyor. Kimsenin kitaptaki İnce Memed’in gerçekliğinden şüphesi yok. ‘İnce Memed’de anlatılan Çukurova köylüsünden ve cefakâr insanlarından verdiğim örnekleri önce şaşkın bakışlarla karşılıyorlar, ardından ya gülümsüyorlar ya da sesli gülüyorlar. “Öyle bir köylü kalmadı. Bizim buraların insanları rahatlığı sever. Makine toprağa tohumu atıyor, makineler suluyor, makineler biçiyor...” 

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Romanda geçen Akçasaz, bugün neredeyse tamamiyle kurutulmuş ve içindeki canlı yaşamı sona ermiş.

UÇSUZ BUCAKSIZ ANAVARZA OVASI

Çukurova’ya tepeden bakan Anavarza Kalesi, Yaşar Kemal’in söylediği üzere ‘sessiz sedasız, başında rüzgârı eksik olmayan bir gemi gibi’ ilerlemeye devam ediyor; onun anlattığından bu yana biraz daha hırpalanmış olsa da... Anavarza Ovası’na bir kartal gibi tepeden bakan görkemli kalenin kimi duvarları ‘dokunsan yıkılacak’ durumda.

Ben de kaleden uçsuz bucaksız Anavarza Ovası’na bakıyorum. İnce Memed’in zaferinden sonra köylüler tarafından ateşe verilen karaçalılıktan eser yok mesela. Usta’nın anlattığı bütün renkler de çalılıkla yok olup gitmiş, yerini mısırın, başka bir deyişle paranın yeşil rengi almış. 

Dönüş yolunda kendi kendime kitaptaki Çukurova ile bugünkü arasındaki farklılıkları düşünüyorum. İnsan da dahil üzerinde yaşayan tüm canlıların uyum sağlayabileceğinden hızlı bir değişim, küçücük bir zaman dilimini kapsayan insan ömründe dahi gözden kaçırılamayacak kadar belirgin artık. “Çukurova’da İnce Memed’in bir daha dağa çıkmayacağı kesin” diye geçiriyorum içimden. Ama Yaşar Kemal’in anlattığı sorunlar ortadan kalktı mı? Onu da yeni bir Yaşar Kemal yazsın artık. Bu topraklardan yeni bir Yaşar Kemal çıkarsa...

CEYLANLAR NEREDE?

“Anavarza Kalesi’nden Vayvay altına, Vayvay’dan Hacılar’a, Dumlu altına, oradan Ceyhan kıyısına vurup, gece gündüz dolaşırlar. Anavarza’da hiçbir yaratık, yılan çıyan, alıcı kuş, kartal, insan, kurt, çakal, köpek, hiçbir yaratık bu cerenlere dokunmaz. Onlar Anavarza Ovası’nda son kutsal yaratıklar gibi özgür, istediklerince gezerler” diye yazıyor Yaşar Kemal, ‘İnce Memed’de.
Ceylanların 1980’lerden bu yana bölgede kaydı yok. Yaşam alanlarının yok olması nedeniyle bugün Hatay’ın Suriye sınırında gittikçe daralan bir alanda yaşamlarını sürdürüyorlar.

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

(Fotoğraf: Selçuk Şamiloğlu)

DÖRT CİLTLİK BİR DESTAN

32 yıllık bir zaman diliminde yazılan dört ciltlik roman ‘İnce Memed, düzene başkaldıran, ağanın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan köylü Memed’in, dahası insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova’nın öyküsüdür. Yaşar Kemal’in söyleyişiyle “içinde başkaldırma kurduyla doğmuş” bir insanın, “mecbur adam”ın romanıdır.

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

(Fotoğraf: Muhsin Akgün)

YENİ AĞA BANKALAR

Son yıllarda borçları nedeniyle toprağını satıp savanlarla yoğun bir göç veren, ‘İnce Memed’de de geçen Vayvaylı Köyü’nde 80 hane kalmış. Köylüler, romandaki ağanın yerini bankaların aldığını anlatıyor. Bu konuyu Adana Merkez Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen’e soruyorum: “Çukurova’da bankalarla çalışmadan üretimi sürdürmek mümkün değil. Bankalardan ise arazinizi ipotek ettirmeden kredi almak olanaksız. Sadece küçük değil ortalamanın üzerindeki arazi sahipleri de aynı durumda. Öte yandan çiftçinin aldığı riskle kazancı doğru orantılı değil. Bu nedenlerle çiftçi sayısında ve ekili alan miktarında azalış var. Geçen yılki TÜİK rakamlarına göre dört milyon dekarlık arazinin başta imara açılması ve yapılaşma olmak üzere tarım dışı amaçlara kaydığı görülüyor.”

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

Yaşar Kemal’in çocukluk arkadaşı Ahmet Koşar.

KEMAL DE KORKARDI AĞALARDAN

Ahmet Koşar... Namı diğer ‘Sarı Ahmet’. Yaşar Kemal’in köyünde hayatta kalan son iki çocukluk arkadaşından biri. Kulakları artık biraz ağır duysa da 97 yaşındaki birine göre zihni oldukça berrak. Daha Yaşar Kemal’in adını duyar duymaz “Aboo...” diye karşılıyor bizi. “Bir tek içtiğimiz ayrı giderdi” diye anlatıyor çocukluk yıllarını. Akşama kadar birlikte 30 kuruşa kazma salladıkları, Ceyhan’ın suyundan çıkmadıkları yılları büyük bir heyecan ve gözlerinde okunan özlemle anıyor. Çukurova da insanı da artık ona yabancı. Yaşar Kemal’in kendisinin de ağalardan çok çektiğini anlatıyor. Köyünden, ardından da öğretmenlik yaptığı Kadirli’den ağaların bir araya gelerek “Çocuklarımıza kötü şeyler anlatıyor” gerekçesiyle kovulduğunu söylüyor ve ekliyor: “Korkmaz mıydı, Kemal de ağalardan korkardı. Kim korkmazdı ki o zamanlar...”

İnce Memed’in tarlaları apartman, dağları taşocağı olmuş

İnce Memed’in ikinci cildi, Sezgin Burak’ın çizgileriyle, 1968 Aralık’ından başlayarak Hürriyet’te tefrika edildi.

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!