Güncelleme Tarihi:
*Oyunculuk yapmaya başlamadan önce gemi makineleri işletme mühendisliği okumuşsun. Nereden esti bu bölüm?
Dedelerim, babam, amcalarım ve kuzenlerim; hepsi denizle ilgili. Benim de hayalim babam ve abimle, babamın şirketinde çalışmak ve onun mirasını geliştirmekti. O yüzden eğitimimi de bu yönde aldım.
*Sonra ne oldu?
Sonra işler buraya geldi (gülüyor).
*Hayalin tanınmak ve şöhret olmak mıydı?
Hayır, aslında akışına bırakmıştım.
*2014’te Best Model yarışmasına katıldığını biliyorum...
Evet, sektöre bu yarışmayla girdim. Hem okuyup hem çalışan gruptandım. 2017’de mezun oldum, bu arada gelen teklifleri de değerlendirdim.
*Oyunculuk nereden çıktı?
Menajerimle Best Model’dan önce tanışmış ve “Devam edeceksek oyunculukla devam ederiz” diye konuşmuştuk. Yarışma benim için bir deneyim ve basamaktı. Menajerimin benimle ilgili hayalleri çok büyüktü. Açıkçası oyunculuk veya tiyatro yapmak gibi büyük hayallerim pek yoktu. “İyi bir şey gelirse değerlendiririz” diyordum. Biraz şanslıyım da galiba bu konuda.
*Kaç yıl oldu?
Yedinci yılım.
*Hakkında bilinen en büyük yanlış ne?
Soğuk olduğumu düşünüyorlar.
*Değil misin?
Tanısan seversin. Soğuk değilim. Sadece belli mesafeler içinde iletişim kuruyorum. Bu mesafe zaten sohbet ettiğimizde yok oluyor.
*En son ne için ağladın?
Ağlamak çok rahatlatıcı... Geçen gün bir sahne sırasında ağladım. Canlandırdığım karakterin annesi kanser oluyor. Sahnede bana öyle bir gerçeklik geldi ki ağlamaya başladım. Ama tabii sahne kesilince o durumdan çıktım.
*Bir yemek masasında tarihten üç kişiyle yemek yiyeceksin. Kimleri seçerdin?
Bir filozofla oturmak isterdim; Sokrates olsun. Diğeri Bill Clinton... Çok çalkantılı bir dönemde başkanlık yapmış, “Bu hayat sana neler yaptı” diye sormak isterdim. Üçüncüsü de Michael Jackson olurdu... Üçü de dönemsel olarak inanılmaz şeyler yaşamış. Üçüne ‘’Arkadaşlar, siz ne yaşadınız’’ derdim.
*Yaparken yakalandığın ve en utandığın şey nedir?
Olmamam gereken bir yerde bulunup fotoğraflandım. Olduğum yeri farklı söylemiştim.
*Bir ünlüyle yaşadığın en unutulmaz anın...
İki ünlü arkadaşımla birlikte, kendimizi kendi kontrolümüz dışında bir yerde bulduk.
*Nasıl yani?
Sohbet ederken bir baktık, garip bir türkü barın ortasındayız. Halaylar ve türküler...
*Bir adadasın ve yanında sadece bir kişi olacak. Kimi seçerdin?
Yanımda Hafsa (sevgilisi Hafsanur Sancaktutan) olsun isterdim. Çünkü biz birlikte çok iyi zaman geçiriyoruz. O adayı kendi evimiz yaparız.
Yakışıklı olduğum için setlerde önyargılarla karşılaştığım oldu. Bu durumu çok yadırgamıyorum ama.
Şöhret de hayat gibi, her an sonlanabilecek bir şey...
*Oyunculuğun sendeki karşılığı ne?
İşim ve bütün hayatım.
*Oynamazsan ölür müsün?
Ölmem ama sürünürüm. İşini iyi yapıp beğenildiğinde insan bir tatmin yaşıyor. Sürekli olmasa da zaman zaman bunu yaşamak istiyorsunuz. Hayatta bir işe yaramak önemli ve psikolojiyi ayakta tutan bir şey. O yüzden oynamasam üzülürdüm.
*28 yaşındasın. Her yeni işin başladığında sosyal medyada gündem oluyorsun. Havalanıyor musun?
Yok. Belki de alıştığımız için... Ailemde uzun zamandır görmediğim insanlarla karşılaştığımda aslında tanındığımı, izlendiğimi ve benimle zaman geçirmek istediklerini fark ediyorum. Bunlar bende şükür duygusu uyandırıyor. Sevilmek güzel bir şey.
*Şöhretin en zor yanı ne?
Sonsuz bir durum olmadığını algılamak ve buna göre yaşamak biraz zor. Şöhret de hayat gibi, her an sonlanabilecek bir şey... Bu sebeple şöhrete büyük anlamlar yüklememek lazım.
Ameliyat videoları izledim
*‘Romeo ve Juliet’ oyunun devam ediyor. Sahneye çıktığın ilk günü hatırlıyor musun?
Hem uçaktan atlamış hem de ateş üzerinde yürümüş gibi hissettim. Ellerim, dizlerim titredi. Heyecan kotamı doldurdum. O ilk günden sonra daha da sakin bir insan oldum galiba. O kadar insan beni canlı canlı izledikten sonra kamera karşısına geçmek daha az heyecanlandırdı.
*Romeo bir tarafın var mı?
Var. Evde biraz daha fazla... Hafsa’yla baş başa kaldığımızda daha enerjiğim. Güzel ve büyük iltifatlar yapıyorum, iltifat konusunda Romeo’yum.
*Bir yandan da ‘Kasaba Doktoru’ dizin devam ediyor. Karakterini nasıl anlatırsın?
Kasaba doktorlarından birini canlandırıyorum. Asi ve adapte olmaya çalışan bir karakter. Ciddi çocukluk travmaları var. Doktor olma hikâyesi de babasını hastane koridorunda kaybetmesiyle başlıyor.
*Role nasıl hazırlandın? Doktor dizileri, filmleri mi izledin veya doktorlarla vakit mi geçirdin?
Ameliyat videoları izledim. Çok garip ve insanüstü bir durumdu. Doktorlara saygım katlanarak arttı, inanılmaz zor bir meslek.
*Her gün yeni bir oyuncu hayatımıza giriyor. Sen nasıl ayrışıyorsun?
Kendimi ayrıştırma mücadelesine girmiyorum. Sanırım bununla biraz farklılaşıyorum. Diğer türlü bir mücadele yorucu ve sıkıcı geliyor. Biraz daha akışında yaşıyorum.
*Ensende kimin nefesi var?
Benim yaşıtım olan çok iyi oyuncular var. Oyuncular için iş imkânı dijital seçeneklerle çok arttı. O yüzden yan yana, bir hilal şeklinde ilerliyoruz.
*Beş yıl sonrası için hayalin ne?
Doğa belgeseli çekmeyi çok istiyorum. Yürüyeyim dağlarda...
Tanıdıkça âşık olanlardanım
*Hafsanur Sancaktutan’la bir dizinin çekimleri sırasında tanışıyorsunuz ve aşk başlıyor... Dizide yazılan senaryonun etkisi miydi bu?
Birçok iş yaptım; romantik sahneler çektim, çekiyoruz... Ama âşık olmuyorum. Ben tanıdıkça âşık olanlardanım.
*Sette bir ilişkiye başlamak zor mu yoksa sürekli birlikte olmak konfor mu?
Hafsa’yla işimizde profesyonelliği bozmayalım diye dizi zamanı aşkımızı erteledik.
*“Birbirimizi seviyoruz ama şimdi başlamayalım” mı dediniz?
Evet, öyle oldu. Flörtümüz devam etti. Sevgimizi bakışlarımızla ifade ediyorduk. Kelimelere çok dökmüyorduk. Bu çok da eğlenceliydi aslında.
*Dizi final yaptı ve ilişkinizi yaşamaya mı karar verdiniz yani?
Evet, özgürce yaşamaya başladık. Çünkü aynı işteyken hangisi özel hayat, hangisi iş, ayırt edemiyorsun. Bu da hem özel hayatına hem işine zarar veriyor. Bu yüzden biraz daha kontrollü olmak istedik.
Bazen içimden maçoluk çıkıyor
*Aşk seni nasıl biri yapıyor?
Daha da bilinçli ve sakin... İçimde heyecanım oluyor ama hayata, geleceğe daha kontrollü, planlı bakıyorum.
*Maço bir tarafın var mı?
Bazen içimden çıkıyor. Ama hemen yerine geri tıkıyorum.
*Kıskanç mısın?
Yarı zamanlı kıskancım.
*Mesela bir senaryo geldi, sevişme sahneleri var. “Oynama” der misin?
Demedim. Yaşandı bu.
*Nasıl bir ev sizinki, sanat odaklı mı?
Yok, öyle değil. Beraber ezber yapıyoruz. Dizileri birlikte izliyoruz. İyi bir iş geldiğinde onları izliyor, yorumlarımızı yapıyoruz. Ama sürekli sanat konuştuğumuz bir ev değil bizimki.