Güncelleme Tarihi:
Resmi verilere göre Türkiye’nin ormanları son 30 yılda artış eğiliminde. Orman Genel Müdürlüğü’nün 2017 yılı verilerine göre 22 milyon 342 bin hektarla yüzölçümümüzün yüzde 28.7’sini kaplıyor. Bu alan, yüzde 30.6 olan dünya ortalamasının altında olsa da biyolojik çeşitlilik açısından dünya ortalamasının çok üstünde canlıya ev sahipliği yapıyor.
Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Ormancılık Politikası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Atmış, konuyu 81 ilde tek tek araştırdı. Elde edilen veriler, uluslararası bilimsel yayın International Forestry Review’da yayımlandı. Prof. Dr. Atmış’a göre rakamlar doğruyu gösteriyor ama altında yatan gerçekler bilinenden çok farklı.
Atmış anlatıyor: “Türkiye’de orman alanı miktarında görülen artışın nedeni, yapılan ağaçlandırmalardan çok, 1970’li yıllardan bu yana kente göç nedeniyle terk edilen köylerin, kullanılmayan meraların ormanlık alana dönüşmesi.”
Sonuçlara biraz daha yakından bakmak istiyoruz. “Araştırmamız ormanlık alanların 60 ilde arttığını, 19 ilde azaldığını, iki ilde de değişmediğini ortaya koydu. Ağaçlandırmalar bu artışın sadece yüzde 35’ini kapsıyor. Başka bir deyişle ormanlarımızın yüzde 65’ini, üzerindeki baskı kalkınca, doğa kendisi yapmış durumda” diyor Atmış.
Peki ormanlık alanı azalan illerde durum ne? Atmış, “Bunların göç alan, sanayisi gelişmiş iller olduğunu görüyoruz. Örneğin Marmara Bölgesi’nde Bilecik, Sakarya gibi birkaç yer dışında tüm illerdeki orman varlığında ciddi bir azalma var” diye özetliyor.
**Ormanların alanı artsa da nitelikleri çok hızlı azalıyor. Bu nedenle Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından ciddi bir servet kaybı yaşıyor.**
Büyük bütünlük bozuluyor, nitelik yok oluyor
Prof. Dr. Atmış, ormanlık alanlar artsa da niteliklerinin çok hızlı azaldığının da altını çizerek, Türkiye’nin biyolojik çeşitlilik açısından ciddi servet kaybı yaşadığını belirtiyor.
Türkiye’de sadece madenlere tahsis edilen alanların toplam büyüklüğünün 2016 itibariyle 673 bin hektar olduğunu vurgulayarak şunları söylüyor:
“Bizim ormanlarımızın Avrupa’dakilerinden farkı, yüzde 90’ından fazlasının doğal olması. Bu nedenle muazzam bir çeşitliliğe ev sahipliği yapıyor. Ancak ne yazık ki sanayi sektörümüzde ve kamu yönetiminde ormanlarımızı hem alan hem de ucuz hammadde olarak kullanmak yönünde bir eğilim var.”
Atmış konuyla ilgili rakamlar da veriyor: “2003’te ormanlarımızdan kullanılan odun miktarı 15 milyon metreküp civarındaydı. 2015’te 22 milyon metreküp oldu. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ‘Türkiye Ormancılık Sektörü’ buluşmasındaki açıklamasına göre bu rakam bugün 31 milyon metreküpe ulaşmış durumda.”
Atmış’a göre Kaz Dağları, Fatsa ve İstanbul’un kuzeyinde olduğu gibi ormanlık alanlardaki parçalanmışlık da orman sağlığı ve niteliği açısından çok ciddi bir sorun. Bunu da “Ormanlar paramparça ediliyor. Büyük bütünlük bozuluyor, nitelikleri yok oluyor” diyerek açıklıyor.
Bir ağaç neler yapabilir?
1 hektar kayın ormanı yılda 68 ton, 1 hektar çam ormanı yılda 30-40 ton toz emiyor.
Ormanlar aynı iklim koşullarına sahip çıplak toprağa kıyasla yüzeysel akışı 15-20 kat, erozyonuysa 350 kat azaltıyor.
Ormanlar yaz sıcağını 5-8 derece azaltırken, kış sıcaklığını 1.5-2.8 derece artırıyor.
100 yaşındaki bir kayın ağacı, 1 saatte 40 kişinin çıkardığı 2.35 lt karbondioksiti yok ediyor ve saatte 1.5 lt oksijen üreterek havayı temizliyor.
1 hektar iğne yapraklı orman yılda 30 ton, geniş yapraklı ormansa yılda 16 ton oksijen üretiyor.
1 metreküp ağaç yılda 30 kg karbon emerken, 1 metrekarelik asfalt yol yapımı 100 kg karbon salımına neden oluyor. 1 metreküp çimento dökmenin neden olduğu karbon emisyonuysa 500 metreküp.
1 saat çalışan bir iş makinesinin neden olduğu karbon salımı 90, kamyonunki 20 kg.