Güncelleme Tarihi:
Küçücük yaşına önemli başarılar sığdırmış bir break dansçı Ceylin Han Çinkitaş (14). Sadece geçen yıl katıldığı uluslararası yarışmalarda bir birinciliği, bir ikinciliği ve bir de dördüncülüğü var. Onunla Tolga Han Dans Kursu’nun stüdyosunda buluşuyoruz. Burayı seçmemizin elbette özel bir nedeni var; o da babasının Türkiye’ye dansı sevdiren isimlerin başında gelen Tolga Han olması. Babasına ait bu dans stüdyosu da Ceylin’in belki de evinden sonra en çok vakit geçirdiği yer. Türkiye Dans Sporları Federasyonu Başkanı olan Tolga Han birçok dansçı genç gibi Ceylin’in de
en büyük destekçisi...
- Dansla nasıl tanıştın diye sormuyorum. Çünkü hem baban hem de annen (Tanya Çinkitaş) dansçı.
Dansın içine doğdum. Doğduğumda zaten evimin içinde bir sürü insan dans ediyordu. 2 yaşımda baleyle başladım. Dört yıl devam ettim. Tütülü kıyafetler hoşuma gidiyordu. Sonuçta kız çocuğuyum. Kim sevmez baleyi!
- Sonra ne yaptın?
Modern dansa geçtim ama ilk yıl beni pek sarmadı. Bana ilham verecek bir tarz bulmam gerekiyordu. İşte o sıralar hip-hop’la tanıştım.
- Ailen seni seçimlerinde özgür bırakıyordu o zaman...
Hiçbir zaman beni kısıtlamadılar. Sadece baleye onlar başlattı. O da kas gelişimim için önemliydi. Sonrasında ne seçeceğime hep ben karar verdim. 6 yaşımda freestyle denilen doğaçlama türü ilgimi çekti. O sıralar hip-hop kültürü nedir bilmiyordum. Dansa hep sportif açıdan bakıyordum. Tabii sonra öğrendim. Ve şunu anladım; dansa sanatsal bir açıdan da bakmak gerekiyordu.
- Birçok insan break dansı bir gençlik hevesi olarak görüyor...
Bu kültürün içindeki insanlar inanın ki hayatlarını buna adamışlar. Ben de o insanlardan biri olmak istiyorum ve öyle olduğumu düşünüyorum. Çünkü babam da bu işe kendini adamış. Rock&roll’u breaking’e benzetir. Diskoyu da
hip-hop’a... Annem benimle birlikte başladı break dansa.
O da benim için bir ilham kaynağı çünkü çok çalışıyor.
- İlk dereceni ne zaman aldın?
6-7 yaşımdayken ilk kez takım yarışmasına girdim. İkinci olduk. 2019’da ilk yurtdışı yarışmama International Dance Organization’da (IDO) katıldım. Sonra pandemi başladı, her şey durdu, kurslar kapandı. Ama dans açısından pandeminin bana yararı oldu. O dönem annem, eğitmenlerim ve internetten öğrendiklerim bana çok şey kattı.
‘Türkiye’de yaşıtım olan dansçılar gerçekten iyi ve aralarında rakip diyebileceğim isimler var.’
- Birçok derecen var. Yurtiçinde ve yurtdışında birincilikler, ikincilikler... Peki, sen kendini nasıl görüyorsun?
Açıkçası Türkiye’de yaşıtım olan dansçılar gerçekten iyi ve aralarında rakip diyebileceğim isimler var ama ben kendimde en çok yaratıcılığa ve müzikaliteye dikkat ediyorum. Çünkü tekniğim, müzikalitem çok iyi olsa, müziği çok iyi dinlesem bile yaratıcı olmadığım takdirde bütün dansçılarla aynı dansı ediyorum gibi hissediyorum.
- Yurtdışında kamplara ve yarışmalara katılmak sana ne kattı?
Bu kültür beni daha da içine aldı. İçimde öyle bir tutku
var ki; breaking’i gerçekten çok seviyorum. Damarlarımda akıyor gibi hissediyorum.
- Yarışmalarda dereceye girmek neden önemli senin için?
Kendimi ispatlamak istiyorum. Çünkü yurtdışında Türkiye’yi küçümseyen bir kitle var. Ülkemi temsil etmek, İstiklal Marşı’nı okutmak çok güzel bir his. Kaybedince de aslında kaybetmiyorsun, öğreniyorsun.
- Paris Olimpiyatları’nda bu yıl ilk kez break dans da branşlar arasında. Olimpiyatlara katılma hayalin var mı?
İlk olarak 2026’da gerçekleşecek gençlik olimpiyatlarına katılma hedefim var. Breaking’in olimpiyat branşları arasında olduğunu öğrendiğimde şunu anladım: “Ben bu kültürün içinde olmak, devam etmek zorundayım.”
‘BABAM HER ZAMAN YANIMDA’
- Günde kaç saat antrenman yapıyorsun? Zorlandığın oluyor mu?
Okulda derslerim yoğun olduğu için çarşambadan pazara antrenman yapıyorum. Kadınlar breaking gibi türlerde erkeklere kıyasla zorlanabiliyor. Çünkü anatomimiz farklı. Güç gerektiren hareketler oluyor. Zorlandığım, bırakmak istediğim oluyor. Sonra neler yapabileceğimi hatırlayıp devam ediyorum.
- Biz sohbet ederken yanımıza gelenler senin köpeğin ve kedin mi?
Dört köpeğimiz, bir kedimiz var. Onlarla vakit geçirmeyi seviyorum.
- Başka neler yapıyorsun?
Seyahate çıkmayı çok seviyorum. Arkadaşlarımla zaman geçirmeyi de…
Profesyonel olarak değil ama yüzmeyi de seviyorum.
mPeki, Tolga Han nasıl bir baba?
Küçükken beni çok şımarttı. Ne istiyorsam yapıyordu. Her zaman yanımda oldu. Beni salsa yarışmalarına götürdü. Dansın içinde olmamı sağladı. Arkadaşlarım da babamı çok seviyor. Kendisi herkes için bir rol model olabilir açıkçası.
TOLGA HAN KIZI CEYLİN’İ ANLATIYOR:
“Ceylin için ne desem çok zor benim için. Çünkü ne de olsa babasıyım. Ama 2 yaşından beri içgüdüsel davranışlarla dans etmeye başladığını biliyorum. Bu bir Allah vergisi. Biraz genetik de olduğunu düşünüyorum. Kendisini çok küçük yaşlarda ispatlayan bir sporcu yaşamı var. 13 yaşında Avrupa şampiyonu, 14 yaşında dünya şampiyonu oldu. Bu gerçekten büyük bir başarı. İleride Türkiye’ye dans sporları bağlamında çok katkı sağlayacağını düşünüyorum. Onunla gurur duyuyorum.”