Güncelleme Tarihi:
Hülya Şellavcı (52), kendisine ait işyerinde kulağının arkasından tek kurşunla vurularak öldürüldü. İddiaya göre 5,5 aylık eşi Kaffar Yeğin ruhsatsız silahıyla vurdu Şellavcı’yı. Yeğin ifadesinde “Boğuştuk, silah aniden patladı” dedi. Yeğin’in yargılandığı ceza davası devam ediyor. Ceza davasının yanı sıra avukat Ensar Aktürk kolluk güçlerinin, aile mahkemesinin ihmalleri sebebiyle İçişleri Bakanlığı’na Şellavcı’nın ailesi adına bir tazminat davası açtı. Dava mayıs ayında sonuçlandı ve aileye toplam 2,5 milyon lira manevi tazminat ödenmesine karar verildi. Bu dava tıpkı geçen ay sonuçlanan, eşi tarafından hakkında koruma kararı olmasına rağmen öldürülen Serpil Erfındık’ın davası gibi emsal niteliğinde. Erfındık davasında iki kamu görevlisi ihmalleri nedeniyle ceza almıştı. Hülya Şellavcı’nın aynı zamanda damadı olan avukat Aktürk, olayı ve süreçte yaşanan ihmalleri anlattı.
◊ Kayınvalideniz boşanma kararını size nasıl açıkladı?
Zanlı Almanya’dan gelmişti, orada çalıştığını söylüyordu. Tek kusurlu hareketini görmedik. Tanıştıktan 2,5 ay sonra evlendiler ve 5,5 ay evli kaldılar. Sonra “Anlaşamıyoruz” dediler. Boşanmayı ilk olarak zanlı istedi. Katil zanlısı çalışmıyordu, kayınvalideminse kendisine ait 20 yıllık bir işyeri vardı, ayakkabı aksesuarı üretiyordu. Zanlı bunun ezikliğini yaşıyordu. “Parayı nereden buluyorsun, nereden getiriyorsun” gibi imalarda bulunmuş. Kayınvalidem dik bir kadındı. Bu imaların altında kalmak istemedi.
◊ Olay günü neler oldu?
Geç saatlere kadar kayınvalideme ulaşamayınca tedbir kararlarını uygulamakla yükümlü olan Karabağlar Aile İçi Şiddetle Mücadele Birimi’ne gittik. Durumu izah ettim ve şüpheliyi aramalarını istedim. “Biz niye arayalım” dediler ama aradıklarında ulaşamadılar. Burada çok garip bir şey yaşandı. Karakol dedi ki: “Bu benim işim değil, sizin anneniz kayıp durum-
da, kayıp büroya gitmeniz lazım.” O saatte Karabağlar’da başka bir karakola gönderdiler. Gittik, ihbarda bulunup ifade verdik. En son “Kapalı ama işyerine gidelim” dedik. Ve maalesef kayınvalideme ulaştık, ölüsünü bulduk. Öldürüldükten 5 saat sonra...
◊ Manevi tazminat davası açmaya nasıl karar verdiniz?
Süreçte kolluğun çok ciddi hataları var. Mesela şüphelinin ifadesini alıyor, savcılığa iletmiyor, bir hafta bekletiyor. 8 ve 10 Ekim’de iki ihlal karakola bildiriliyor. Bu iki ihlale ilişkin 11 Ekim’de ifadesi alınıyor şüphelinin. 11 Ekim’de ayrıca bir üçüncü ihlal bildiriyor Şellavcı. 16 Ekim’de de dördüncü ihlal bildirimini yapıyor. Son iki bildirimin ifadesi karakolda 18 Ekim’de alınıyor. Üçüncü bildirimden sonra bir hafta bekleniyor yani. 18 Ekim’de alınan ifade 21 Ekim gecesi Şellavcı öldürüldükten sonra sabaha karşı 3.00-4.00 saatlerinde savcılığa gönderiliyor. Bu ihmallerden biri. Memurun açıklaması şu şekilde: “Biz şüpheliyi aradık, şehir dışında olduğunu söyledi, ikna olduk.”
◊ Başka bu tür ihlaller var mı?
Kolluk beş kez, iki farklı karakolda şüphelinin ifadesini almış. Ve bir kez bile şüpheliye adres sorulmamış. “Nerede yaşıyorsun” dememişler. Sistemden adresi çekiyorlar, kayınvalidemin ev adresi! Orada arıyorlar şüpheliyi! Şüphelinin yaklaşması yasaklanan yer, adresi görünüyor yani. Ve bunu bir memur bile sorgulamıyor. Hem tanığın hem kayınvalidemin ifadesi var; silahı var diye. Ama bir kere bile silahın nerede diye sormuyorlar. Bu bir hizmet kusuru. Yakalandığında üzerinden iki sahte kimlik çıktı. Bu da kusur. Bunlara dayanarak önce İçişleri Bakanlığı’na tazminat için başvurduk. Bakanlık süresinde yanıt vermedi. Biz de İçişleri Bakanlığı aleyhine dava açarak eşim, kayınvalidemin annesi, oğlu ve iki kardeşi adına 2,5 milyon lira tazminat talebinde bulunduk.
◊ Süreç nasıl işledi?
İzmir 3. İdare Mahkemesi’nde 2023’ün sonlarına doğru dava açıldı. 24 Nisan’da duruşma vardı, yapıldı. Mayıs ayının sonunda kabul kararı açıklandı. Mahkeme devletin sorumluluğu olduğunun, yükümlülüklerini yerine getirmediğinin ve kusurlu olduğunun altını çizdi. Mahkeme ciddi ölüm tehlikesi olmasına rağmen bunun dikkate alınmadığına, devletin hizmet kusuru işlediğine ve bu nedenle manevi tazminat ödenmesine
karar verdi.
‘KAN PARASI DEĞİL’
◊ Emsali var mı kararın?
Çok alışılmış bir karar değil. Tabii İçişleri Bakanlığı itiraz edecektir. Kararın onanacağını düşünüyoruz, belirgin ihmaller var. Bozulursa itiraz ederiz. Bu emsal bir dosya, sürecin başından beri bir avukat olmasına ve süreçte bütün hukuki prosedürün tamamlanmasına rağmen bu kadar ihmal olan bir dosya bu.
◊ Bu manevi tazminat ‘kan parası’ gibi bir şey mi sizin için?
Kan parası olarak bakmıyorum. Bu insanlığa bir fayda. Eşimin, değil 2,5 milyon, 2,5 milyar verseler acısını, sisteme duyduğu öfkeyi bir gram azaltamazlar. Amacımız Hazine’ye zarar vermek değil, bu tazminatın sorumlulardan tahsil edilmesi. Bir kısmı bile dahli bulunan memurlara rücu etse, inanın o memurlar bir daha görevlerini ihmal etmez. Derdimiz Hazine’ye zarar vermek değil.
◊ Avukat olarak tüm süreci takip ettiniz ama olanların önüne geçemediniz...
11 Ekim’de İzmir Cumhuriyet Başsavcısı, İzmir 16. Aile Mahkemesi’nden tedbir kurallarına uymayan şüpheli için 3-30 gün tazyik hapsi uygulanmasını istedi. Mahkeme “Şüphelinin ifadesi alınmadı, tazyik hapsi veremem” diye bir ara karar verdi. Yazılı beyanda bulundum, tazyik hapis kararının uygulanmasını talep ettim. Mahkeme reddetti. Ama şüpheliyi dinlemek için 65 gün sonraya duruşma verdi! Aynı gün ikinci dilekçemi yazdım. “Kararınızdan dönün, çok ciddi ölüm tehdidi var” dedim.
Bu talebim de kabul görmedi.
“Aile mahkemesi 24 Ekim’de ölü bir kadını korumak için 30 gün tazyik hapsi kararı verdi.”
◊ Kolluk güçlerini de şikâyet ettiniz, değil mi?
Tedbir kararlarını uygulayacak olan kolluk olduğu için onların ihmali İçişleri Bakanlığı’nı bağlıyor. 12 polis hakkında şikâyetimiz vardı, hepsi beraat etti. O karar şimdi Anayasa Mahkemesi’nde, inceleniyor. O polislerin tekrar yargılanacağına inanıyorum. Aile mahkemesi hâkimi hakkında da şikâyetimiz var; 1,5 yıldır devam ediyor. Ne yaptı, biliyor musunuz? Kayınvalidem 21 Ekim akşamı öldürüldü. Ve 24 Ekim tarihinde ölü bir kadını korumak için 30 gün tazyik hapsi kararı verdi. Dalga geçer gibi... Şikâyet ettik, o da bizi şikâyet etti. Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) bünyesinde soruşturma devam ediyor. Daha vahimi bu sürede emekli oldu ve noter olarak işe başladı.
◊ Peki, Hülya Hanım nasıl öldürülmüş?
Tek kurşun, kulağının arkasından, bence infaz. Adli tıp buna değinmemiş raporunda ama açıkça infaz. Yerde oturur vaziyette, sırtı duvara dayalı bulundu.
◊ Ceza davası hangi aşamada?
Ağır ceza mahkemesinde sürüyor. Savcılık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Almanya’da yaşadığı dönemde işlediği bir suç var. Nitelikli yaralama ve kasten adam öldürmeden ceza almış görünüyor. Bu ilam Almanya’dan istendi. 9 aydır bekleniyor. Berlin Büyükelçisi’nden aldığımız bilgiye göre Ankara’ya gönderildi.
‘BU KARARLA ANNEMİN ADI YAŞAYACAK’
Buse Aktürk-Hülya Şellavcı’nın kızı
“Annem yaşamak için çok mücadele etti. Ama sesi hiçbir devlet mensubu tarafından duyulmadı. Annemin yaşama hakkının elinden alınmasıyla birlikte hayallerimiz, umutlarımız, beraber yaşayacağımız güzel günlerimiz çalındı. Bu kararın maddi kısmı bunların hiçbirini karşılayamaz ama sonucunda belki de birilerinin ders çıkarmasına sebep olacak. Bu karar sayesinde kadınlar ölmeyecek, devlet tedbirleri uygulayacak. Annemin adı da bu sayede yaşayacak.
‘TAZMİNAT, SORUMLULARINDAN TAHSİL EDİLMELİ’
Canan Güllü, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı
- Hülya Şellavcı kararı idarenin sorumluluğu adına örnek bir karardır. Özellikle mahkemelerin cezasızlık kararlarını sıkça duyduğumuz; ölenin öldüğü, yakınlarının acı içinde kaldığı ülkemizde, bu karar kamuoyunu memnun etti.
- Kocasından defalarca darp, tehdit, hakaret gördüğü için kolluğa şikâyet ettiği halde önlemler alınmamıştır.
- İdare, 6284 sayılı yasa (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) kapsamında adına memur dediğimiz kişilerle bu mekanizmaların hayata geçmesini temin etmiştir. Bu görevi ihlal eden, kusuru yapan o günkü kolluk görevlileridir. Tazminat ve yasal faizi, koruma süreci sorumlularından tahsil edilmeli. Bu başarısızlığın bedelinin vatandaşın vergilerinden oluşan Hazine tarafından karşılanmasına itiraz ediyoruz.
‘6284 NO’LU YASAYA SAHİP ÇIKACAĞIZ’
Esin İzel Uysal-Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu temsilcisi, avukat
- Kadına yönelik şiddetin bütün türlerinde asıl sorumluluğun devletin üzerinde olduğunu söylüyoruz.
Hayatını kaybeden her kadının arkasında benzer hikâyeler var. Yetkililer görevini yapmadığı için kadınlar hayattan koparılıyor.
- Hülya Şellavcı’nın ölümünün arkasında çok ciddi bir ihmal var. Ve tazminata hükmediliyor. Bu emsal bir karar. Kadınlara ‘Şiddete uğradığınızda görevini yapması gerekenler var’ı hatırlatıyor. Umut veren bir karar.
Evet, bakanlık sorumludur.
- Kadınlar artık haklarının farkındalar. 6284 çok önemli bir yasa ve ona sahip çıkmaya, her yerde anlatmaya devam edeceğiz.
ADIM ADIM ÖLÜME GİTTİ
Nisan 2022: Hülya Şellavcı ve Kaffar Yeğin evlendi.
25 Eylül: Kaffar Yeğin, damat Ensar Aktürk’ü arayarak boşanmak istediğini söyledi.
27 Eylül: Boşanma davası açıldı.
1 Ekim: Kaffar Yeğin, Şellavcı’nın işyerine gitti ve boşanmak istemediğini söyledi. Çıkan tartışmada Şellavcı darp edildi. Şellavcı Bornova Devlet Hastanesi’nden darp raporu aldı ve Bornova Aile İçi Şiddetle Mücadele Büro Amirliği’ne başvurdu. Karakol tedbir kararları aldı ve onaylaması için aile mahkemesine sundu.
3 Ekim: Evrak, İzmir 16. Aile Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme tedbir kararlarını daralttı.
5 Ekim: Karar Kaffar Yeğin’e tebliğ edildi.
6 Ekim: Karar Hülya Şellavcı’ya tebliğ edildi.
8 Ekim: Yeğin, Şellavcı’nın işyerine gitti fakat görüşemedi. Çalışanlardan birine “Beni görmedin, gelmedim” diyerek ayrıldı. Bu ilk ihlal. Şellavcı karakola giderek ihlal bildiriminde bulundu. Kolluk kuvvetlerinden kendisini eve bırakmalarını istedi fakat talebi kabul edilmedi.
10 Ekim: Şikâyet edildiğini öğrenen Yeğin tehdit mesajları gönderdi. Hülya Hanım bu kez oturduğu yerdeki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadele bürosuna gidip şikâyette bulundu.
11 Ekim: Şüphelinin 8 ve 10 Ekim ihlalleriyle ilgili ifadesi alındı. Tehditler devam ettiği için Şellavcı tekrar karakola gitti ve üçüncü ihlali bildirdi. Aynı gün Ensar Aktürk, Yeğin’in kendisini de tehdit ettiğini söylüyor.
12 Ekim: Bu kez hem Hülya Şellavcı hem avukat Ensar Aktürk savcılığa suç duyurusunda bulundu.
15 Ekim: Yeğin tekrar Hülya Hanım’ın işyerine geldi fakat onu bulamadı. Komşular geldiğini görüp haber verdi. Tehdit mesajları atmaya devam etti.
16 Ekim: Şellavcı tekrar karakola gidip ihlal bildiriminde bulundu. Bu son başvurusu oluyor Hülya Hanım’ın.
21 Ekim: Kaffar Yeğin, Hülya Şellavcı’nın Bornova’daki işyerine arka kapıdan gizlice girdi ve iddiaya göre ruhsatsız silahıyla onu öldürdü. Şellavcı’nın telefon, cüzdan, çanta gibi eşyasını da alarak işyerini terk etti. Çıkarken elektrik şalteri ve kepenkleri indirerek, işyerine kapalıymış süsü verdi. Yeğin’in işyerinden ayrıldığını gören tanıklar ve kamera görüntüleri mevcut. Aynı gece saat 00.30 civarında Şellavcı’nın cesedi ailesi ve arkadaşları tarafından bulundu.