Güncelleme Tarihi:
Oyuncu, şarkıcı Şevval Sam ve efsanevi futbolcu Metin Tekin’in oğlu, sesiyle kuşakları büyüleyen Leman Sam’ın torunu... 24 yaşındaki oyuncu Taro Emir Tekin, aileden aldığı genetik mirası eğitimiyle de pekiştirmiş. Kanal D’de yayımlanan ve son dönemin en popüler yapımlarından biri olan ‘Sadakatsiz’ dizisinde takıntılı, öfkesini kontrol edemeyen bir karakteri canlandırıyor.
‘Kötü’ bir karakterle tanındınız. Bu avantaj mı, değil mi?
Bir aktör olarak daha çok formsuz bir yerde durmaya çalışıyorum. Ben bir hikâyenin fonksiyonu olarak o projede bulunuyorum. Benim üzerime hayal kurabilen insanlarla çalışmayı tercih ediyorum. Hayal kuran insanlar da beni tek bir tip rolün oyuncusu olarak düşünmez diye ümit ediyorum.
Rolünüzle ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Şimdiye kadar hiç negatif tepki almadım. Bu hayat gibi, hayatta da dualite var. Hikâyenin iyisini ortaya çıkarmak için bir de kötüye ihtiyaç duyuluyor. Ben
o kötü fonksiyondayım.
MÜKEMMELİYETÇİYİM
Kendi yaşamınızda rolünüzdeki gibi takıntılarınız, olmazsa olmazlarınız var mı?
İş konusunda biraz obsesif olabilirim. Mükemmeliyetçiyim fakat hırslı değilim. Genelde sürecim kendime meydan okumakla geçmiştir. Oyunculuğun bir etkisi de yargısızlıktır. Bu da ister istemez insanın günlük hayatında sürdürdüğü bir alışkanlık oluyor. Takıntılara karşı farkındalık geliştiriyorsun. Aslında obsesif kompülsif potansiyeli olan biriyim. Babam da öyleydi fakat bizim gibi performans içerikli mesleklerle uğraşan insanlarda bu bir artıya dönüşebiliyor. Obsesyon bende araştırma güdüsü olarak ortaya çıkıyor.
Oyunculuk eğitimi almaya ne zaman karar verdiniz?
Akademik anlamda çok kötü bir öğrenciydim ve bir sürü şey yapmaya çalışıyordum. Annem beni yönlendirdi. Pera Güzel Sanatlar’da tiyatro eğitimi almaya başladım. Lisenin ikinci senesinde de İngiltere’ye gittim. Londra’daki University of the Arts’ta kompozisyon, caz tarihi, ışık, sahne sanatları, ses, nefes gibi kapsamlı eğitim aldım. İkinci senemden sonra bilgilerimin demlenmesi için boş sene hakkımı kullandım. Sonra Royal Academy of Dramatic Arts’ın hazırlık eğitimine katıldım. Ardından Oxford School Of Drama’da bir senelik eğitim aldım. Türkiye’ye geldim ve son iki senede de oyunculuğa başladım.
15 yaşında gitmişsiniz İngiltere’ye. Okurken çalıştınız mı?
Garsonluk ve bulaşıkçılık yaptım. Haftanın iki-üç günü okul sonrası çalışıyordum. Bu şekilde çok fazla insanla tanışıp sohbet etme fırsatım oluyordu. Restoranda çalışmanın sevdiğim tatlı taraflarından biri de milkshake yapmayı öğretmişlerdi ve bütün gün içiyordum.
Bir aktör olarak kimlerden ilham aldınız?
Yargılanmayı umursamadan kendini ifade eden insanlar bende hayatım boyunca karşılık bulmuştur. Al Pacino’dan etkilendim çünkü o kendi parmak izini bulabilmiş bir aktör. Joaquin Phoenix değerli bir oyuncu. Paris’te tanıştık ve sohbet ettik. Tilda Swinton ve William Dafoe’ya da hayranım.
Sosyal medya paylaşımlarınızda neredeyse bir profesyonel gibi piyano çalıyorsunuz...
Nota okumayı bilmiyorum fakat çok seviyorum piyano çalmayı. Gelen herkesin üzerine bir şeyler yazdığı ufak bir keyboard’um var. Çocukluğumdan beri müzikle çok iç içeyim ve kulağım fena değildir. Piyano çalıp şarkı söylemeyi seviyorum.
Leman Sam ve Taro Emir Tekin
AİLEM KENDİMİ BULMAM KONUSUNDA BANA ÇOK YARDIMCI OLDU
Anneannenizden (Leman Sam) öğrendiğiniz en önemli şey ne oldu?
Birçok şey... Anneannemin dürüstlüğüne ve düşündüğünü söyleme haline çok saygı duyuyorum. Ağaçlara, hayvanlara karşı bende çok büyük şefkat ve farkındalık yaratmıştır. Ailem hep enteresan hayatlar yaşamış ve kendini bulmuş insanlardan oluşuyor. Anneannemin o sağlam duruşu her zaman beni çok etkiliyor.
Annenizle ilişkiniz nasıl? Oyunculuğunuza eleştiri yapıyor mu?
Anneannemin kızı annemde de o dürüstlük var. Rolümde beğenip beğenmediği yerleri çok net söylüyor. Ben ona filmler izletiyorum. Çocukluğumdan beri çok güzel müzikler dinletti bana. Birbirimizi çok besleriz. Chopin’le, Mozart’la, caz müzikle, rap’le tanıştırdılar beni. Annem bana 4-5 yaşındayken Cartel albümü almıştı. Çok iyidir aile ilişkilerimiz. Annemle babamın ilişkisi de çok tatlıdır, anneannemle babamın da...
Babanız Türk futbolunda çok önemli bir isim. Futbolla aranız nasıl?
Hiçbir zaman ilgili olmadım. Hiç anlamıyorum ve kabiliyetsizim. Ayaklardan ziyade eller konusunda biraz daha kabiliyetliyim. Fakat koyu bir Beşiktaşlıyım. Beşiktaş’ın ruhuna da duruşuna da âşığım. Bir gün yurtdışından arkadaşlarımla Beşiktaş Müzesi’ne gittik. Babamın müzedeki formasını görünce çok etkilenmiştim. Onun bir camia için ifade ettiklerini gördüğünüz zaman çok saygı ve onur duyuyorsunuz. Her şeyden önce muhteşem bir babadır. Yargısızdır, demokrattır, çıkar için kendisini değiştirmez. Dürüsttür ve çok şefkatlidir. Babamın ikinci evliliğinden bir kardeşim de var. Hepimiz birbirimize âşığız. Babam çok sık okula gelirdi. 19 Mayıs’larda Rıdvan Abi, Şifo Mehmet, Gökhan Keskin’le birlikte, okuldaki hocalara karşı maç yaparlardı. O dönem arkadaşlarım babamdan imza isterdi (gülüyor).
Geçenlerde annenizin karavanıyla ilgili bir haber çıkmıştı...
Rahmetli oyuncu Kamran Usluer, vefat etmeden önce “Sen bak artık” diyerek verdi Prenses’i. Annemin en büyük hayaliydi karavan. 2002 model olmasına rağmen çok iyi bir kondisyonda olduğu için yeniledi. Üstü açılabilen, çok tatlı bir şey oldu. Bu yaz bir tatil yapacağız annemle...