Güncelleme Tarihi:
Bu ay oyunseverlerin merakla beklediği bir oyun piyasaya sürüldü: ‘God of War: Ragnarök’. Oyun dünyasıyla aranız çok iyi olmasa da metro giydirmelerinde, billboard’larda denk gelmişsinizdir…
2005’te başlayan seri, bir dizi oyundan sonra 2018’de yeni kimliğine kavuşmuş, Yunan Mitolojisi’nden İskandinavya’ya uzanmıştı. 2018’deki bu kabuk değişimi oyunseverleri etkisi altına almış olacak ki
bu oyun toplamda 23 milyon kopya sattı. Geçen hafta yayımlanan ‘God of War: Ragnarök’ün ise ilk gün satışlarında 2018’deki oyunu bile geride bıraktığı söyleniyor.
Bir istatistik de Twitch’ten vereceğim:
‘God of War: Ragnarök’ PlayStation özel oyunları arasında çıkış gününde Twitch’te en çok izlenen ikinci oyun oldu. İlk gün oyunu tam 478 bin 14 kişi izledi. Bir de bunun YouTube ayağı var. Yani, o ya da bu sebepten ötürü oyunu alıp oynayamayan ama hikâyeden, yeni grafiklerin cazibesinden, kahramanımız Kratos’un yeni yeteneklerinden bihaber olmak istemeyenlerin sayısı neredeyse milyona dayanıyor.
Burada şu soruyu sormak çok mantıklı gelebilir: Oynamadıktan sonra, başkalarını oynarken seyretmenin ne anlamı var? Kendimden yola çıkarak açıklayayım... Ben iki nedenden ötürü YouTube oyuncularının videolarını izliyorum. İlki, diğer oyuncuların benim geçemediğim bölümlerle, yenemediğim düşmanlarla nasıl başa çıktığını görmek için. İkincisiyse, sadece oyunun hikâyesini merak ettiğim için. Çünkü uzun bir süredir video oyunları bir hikâye anlatmanın en etkili yollarından biri. Konsol oyunlarından sinemaya uyarlanan hikâyeler başlı başına bir janr oluşturmuş durumda zaten. Yakın gelecekte de ‘Last of Us’ (2013) başta olmak üzere birçok oyunun beyazperdeye ya da ekranlara uyarlandığını göreceğiz.
‘God of War: Ragnarök’ün başına oturduğum zaman tabii ki grafiklerden, oyunun sunduğu dünyadan, düşmanların çeşitliliğinden, kahramanımızın dövüş kabiliyetinden etkilendim. Ama beni asıl etkileyen oyunun hikâyesi ve bunun bize sunuluşu oldu. 2018’de yayımlanan oyunda kahramanımız Kratos şiddet dolu geçmişini geride bırakmış, İskandinavya’da bir aile kurmuştu. Eşini kaybedince, küllerini diyardaki en yüksek dağdan serpmek için küçük oğlu Atreus’la bir yolculuğa başlamış, bizi de bu maceraya çekmişti. Yeni oyun hem bu maceranın kaldığı yerden devam ediyor hem de artık bir ergen olan Atreus ile babası Kratos’un arasındaki gelgitli ilişkiyi gözler önüne seriyor. Bu yazıda sürprizbozan (spoiler) yok ama hemen oyunun başında eski dost-yeni düşman Freya’nın, Thor’un ve Odin’in kapımızda belirdiğini söylemekte bir sakınca görmüyorum.
Oyun çıktıktan sonra yayımlanan haberlere göre sadece ana hikâyede yaklaşık dört saatlik sinematik sahneler var. Üstelik karakterler ve geçmişleri hakkında bilgi almaya bir yerden diğerine giderken ya da oyunda bir bilmece çözerken devam ediyoruz. İskandinav Mitolojisi, hele de anaakım sinemada devam eden etkisiyle sakız tadı vermiş olabilir. Ama oyunlardaki farklı bakış açısıyla bir kez daha dinlemeye değer bence.