Güncelleme Tarihi:
2023 yılı ödül törenini takip etmek için dünya genelinden 10 kadın gazeteciyle geçen hafta Finlandiya’da buluştum. Finlandiya 1906’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan, dünyadaki ilk ülke. Şu an parlamento üyelerinin yüzde 46’sı, 19 bakanınsa 11’i kadın. Çalışanların yüzde 49’unu ve girişimcilerin 3’te 1’ini kadınların oluşturmasına rağmen bu konuda hâlâ çalışmaları gerektiğinin altını çiziyorlar. Öyle ki Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanlığı’na bağlı bir Çalışma ve Cinsiyet Eşitliği Dairesi var. Bakanlıktan ve bu departmandan sorumlu bakan Sanni Grahn Laasonen’le tören arasında söyleşi yapma şansımız oldu. Laasonen cinsiyet eşitliğinin Finlandiya hükümeti için temel bir değer olduğunu, sadece insan hakkı olmadığını, aynı zamanda barışın, refahın ve sürdürülebilir kalkınmanın da önkoşulu olduğunu söyledi. Laasonen dünyada cinsiyet eşitliğine karşıt hareketin yükselişinin endişe verici olduğunu ifade ederek bu yıl düzenlenen ödül töreninin her zamankinden daha önemli olduğunun da altını çizdi.
Ödül için bu yıl 500’ün üzerinde başvuru olmuş. Uluslararası isimlerden oluşan jüri 300 bin euro’luk ödül için bu yıl Nobel Barış Ödülü’ne de aday gösterilen Mahbouba Seraj isminde karar kıldı. Seraj adı açıklandığında sahneye bitmek bilmeyen alkışlarla yürüdü. Bir an durdu, izleyicileri selamladı, yürümeye devam etti ancak alkışlar giderek arttığında tekrar tekrar durarak tüm salona şükranlarını iletti. O sırada gözünden dökülen yaşlar 75 yaşındaki Seraj’in belki de Taliban’a karşı verdiği mücadelenin sembolüydü.
Aktivist ve gazeteci Seraj 28 yaşındayken ülkesinde meydana gelen askeri darbe sonrası hayatının 25 yılını Amerika’da ‘sürgünde’ yaşadı. Bu sırada Afganistan’da neler olduğuna dair yayınlar yaptı. 2001’de Taliban’ın el çekmesiyle Seraj ülkesine döndü ve Afgan kadınların sözcüsü oldu. Taliban yönetime yeniden el koyunca, Seraj “Daha önce ülkemden uzakta kaldım, gitmeyeceğim” diyerek birçok aydının aksine Afganistan’da kalmayı tercih etti. 2018’de kurduğu Afgan Kadın Beceri Geliştirme Merkezi’nde o günden bu yana kadınların becerilerini geliştirmeleri ve ekonomik olarak güçlenmeleri için çalışıyor.
Ödülünü Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo’nun elinden alan Seraj “40 yıldan fazla süren savaşlar nedeniyle ülkemde tahminen 3,5-4 milyon dul kadın var. Taliban iktidara geldikten sonra kadınlar çok sınırlı bir şekilde ya da hiç çalışamıyorlar. Taliban’a bu kadınların ailelerinin geçimini sağlayanın bir tek onlar olduğunu, çalışmaları için evlerinden çıkabilmeleri gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Kadınların her şeyden önce yeni becerilere ihtiyacı var. Dokuma, dikiş ve mücevher yapımı gibi geleneksel Afgan el sanatları iyi bir çıkış yolu. bu ürünler dünyada talep görüyor. Yalnızca dışarıdan yardıma güvenemeyiz. Bu, insanları hızla dilenciye dönüştürüyor” dedi.
'O kadınlar için iki seçenek var; evden kaçmak ya da intihar’
Seraj’ın anlattıklarına göre Afganistan’da kadınların, kocaları ya da kayınpederleri tarafından gördükleri şiddet yüzünden iki seçeneği oluyor; evden kaçmak ya da intihar. Giderek daha fazla kadın ikincisini tercih ediyor. Taliban yaklaşık iki yıl önce iktidara geldiğinde Afgan kadınlarla yaptığım farklı söyleşiler Seraj’ın bugün anlattıklarıyla bire bir örtüşüyor. O günlerde kız çocuklarının artık okula gidemediklerini ve Taliban’ın yeniden gelmesiyle kadına yönelik şiddetin artacağını anlatmışlardı. Taliban öncesi dönemde ülkede 28 sığınma evi varken artık sadece bir tane ev mevcut. Mahbouba Seraj’ın kuruluşuna ait bu evde Seraj, evlatlık iki kızı, 68 kadın ve onların çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Sığınma evinin yanı sıra STK’ya bağlı ülkede sekiz ilde faaliyet gösteren aile merkezleri var. Burada tehlike altında olan kadınlara ve ailelere koruma sağlanıyor.
‘Her birinizle gurur duyuyorum, kız kardeşlerimsiniz’
Mahbouba Seraj tüm yaşananlara rağmen yine de en iyi çözüm yolunun Taliban’la geliştirilecek diyalog olduğunu söylüyor. Ülkesinde yeni bir iç savaşı asla savunmadığının altını çizen Seraj, konuşma fırsatı bulduğumuz kısa sürede dünyada kadın haklarının korunması adına önemli açıklamalarda bulundu. Sözü ona bırakıyorum: “Hiçbir baskıcı sistem sonsuza kadar sürmez. Taliban değişmemiş olabilir ama Afgan kadınları değişti. Daha eğitimliler ve kendi seslerini buldular. Dünyadaki diğer kadınlarla ağlar kuruyorlar ve bu ağların desteğiyle 20 milyon Afgan kadının sesi güçlü bir şekilde duyuluyor. Taliban kurduğum merkezi desteklemiyor olabilir ama önemli değil, dünya bizi destekliyor. Sizler de 10 farklı ülkeden gelen kadın gazetecilersiniz. Her birinizle gurur duyuyorum, kız kardeşimsiniz. Sadece Afganistan’da değil başka yerlerde de işler kadınlar için kötüye gidebilir, Ukrayna’da olduğu gibi... Şimdi kadınlar birbirine destek olmazsa sonra bir şeyleri değiştirmek için çok geç olabilir.”
‘Cinsiyet eşitliğinde ilerleme yok’
Finlandiya eski cumhurbaşkanı Tarja Halonen
Törenden birkaç gün sonra Finlandiya’nın ilk kadın cumhurbaşkanı Tarja Halonen’le Hükümet Sarayı’nda bir araya geldik. Halonen cinsiyet eşitliğine dair yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Dünyanın hiçbir yerinde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ilerleme sağlanmadığını söyleyen eski başkan “Muhafazakâr partiler ve popülist hareketler, cinsiyet eşitliği açısından sorunsuz görülen ülkelerde kürtaj hakkını ve cinsel azınlıkların haklarını kısıtlamayı başardı. Ana akım toplumsal cinsiyet eşitliğini öne çıkarırken gelişmeyi ters yöne çeviren karşı akımlar da mevcut.
Bu tür akımların ciddiye alınması gerekiyor çünkü bir sonraki gerilemenin ne zaman olacağının garantisi yok” diye konuştu.