Güncelleme Tarihi:
Çarşamba sabahı geç kalkmıştım; hem ramazanın verdiği rehavet, biraz da gece uzatılan sahur sohbetinden olsa gerek. Bir de ne göreyim koridorda çocuklar tarafından amansız bir çalışma yürütülüyor. Evet, bugün o gündü, iki aydır evde oturan çocuklara birkaç saat de olsa sokağa çıkma izni verilmişti. Bizim çocuklar da durumu epey ciddiye almışlar. Sokakta oynanabilecek ne varsa kapının arkasında hazırdı! Hatta komşu çocuklarıyla koordineli çalışılmış, herkesin nasıl bir katkıda bulunacağı önceden ayarlanmıştı. Derken saat geldi ve her kapıdan çocuklar, “Heyyyyoooooo” diye sokağa saçıldı. Birden mesafe falan kalmadı tabii ortada! Biz anne-babalar olarak durumu düzeltip korumaları gereken mesafeyi ayarladıktan sonra oyuna devam ettiler. (Neden sokak derseniz, bizim oralarda maalesef park yok. Çocuklar sokakta oynuyor.)
Biz de büyükler olarak ne zaman normalleşeceğimiz üzerine sohbet etmeye başladık. Bir taraftan konuşulanları dinliyordum, bir taraftan da kendime, “Ben nasıl katılacağım yeni normal hayata” diye soruyordum. Çünkü maalesef ben özen göstersem de sorgusuz sualsiz bana dokunanlar var. Onlar ne olacak? Salgından önce de böyleydi bu durum; düşünün markete giriyorum, hop kolumdan içeri çekiyorlar. Üstüne üstlük, “Lütfen bana dokunmayın” dediğimde de alınıyorlar. Metrobüse binmeye çalışırken beni araca taşımak isteyenler mi istersiniz, bastonuma yapışıp “Beni takip et” diyenler mi! Merak ediyorum sokakta size bu kadar çok dokunuluyor mu?
Bir de sosyal mesafe var tabii… Benim için daha zor takdir edersiniz, açıkçası dokunmadan nasıl yaşayacağımı bilmiyorum henüz, öğreneceğiz bir şekilde ama bu noktada asıl iş size düşüyor. Hani derler ya; her şerde bir hayır vardır diye. Biz de yeni normalleşme sürecinde toplum olarak görmeyen birine temas etmeden iletişim kurmayı öğrenebiliriz belki. Yapmanız gereken çok basit; söyleyeceklerinizi yüzünüz bize dönük olarak söylemeniz yeterli. Açıkçası benim yeni normalleşmeden öncelikli beklentim bu. Eminim hepimize iyi gelecek.