Güncelleme Tarihi:
Yıllardır sektördesiniz ama ilk kez bir proje için bir aradasınız. Sizi buluşturan bu filmin konusu ne?
Engin Akyürek: Filmde, Umut karakterinin bir gece köpeğini dışarıya çıkarması ya da çıkarmaması üzerine alacağı karar sonrası gelişen bir olay örgüsü var. Umut’un Deniz’le karşılaştığında hayatında neler olduğunu veya karşılaşmasa neler olmayacağını görüyoruz. İyi bir roman, iyi bir film hayatın basit anlarına dokunur ya, bu filmi izlediğinizde de onu yaşayacaksınız.
Aşk hayatı tersyüz edip tümden değiştirebilir
m Fragmanda ”Hayatı büyük olaylar yönlendirir derler. Oysa hayat aldığımız küçük kararların toplamıdır” diye bir cümle var. Küçük kararlar hayatlarımızı ne kadar etkiliyor?
Engin Akyürek: Küçücük kararlar hayatımızın bütün yönünü değiştiriyor. Film de bunu çok güzel anlatıyor.
Sizin hayatlarınızı değiştiren kararlarınız oldu mu?
Engin Akyürek: Ankara’da yaşarken buraya gelmek gibi bir hayalim yoktu. Ama İstanbul’a gelip televizyonda oyunculuk üzerine düzenlenen bir yarışma programına katıldım. Hayatım değişti.
Bergüzar Korel: Ben ufak bir karar anından sonra buradayım. Konservatuvarda öğrenciydim. Oyuncu olmak istiyordum ama televizyon dünyası ya da tanınmakla ilgili derdim yoktu. Hayatımı geçindirecek kadar para kazanıp oyunculuk yapmak istiyordum. Hiç iş düşünüp değerlendirme yapamayacağım bir gün gelen bir teklif ve verdiğim “Evet” cevabıyla bütün hayatım değişti. O yüzden küçük sandığım kararlara çok kafa patlatıyorum. Bunu seçtim ama diğer yolu seçseydim hayatımda ne olurdu diye düşünüyorum.
Bu kararları vermeseniz bugün nerede olurdunuz?
Engin Akyürek: Bilmemek daha iyi. Yoksa hayat çok tatsız tuzsuz olurdu. Mesela kafamda yazmak istediğim bir hikâye var: Yolda giderken çatılardan atlayıp intihar eden insanları görüyoruz. Meğer herkes 30 yıl sonraki bir fotoğrafını görüyor ve kimse gördüğü fotoğraftan memnun olmuyor. İçinde yaşarken belki bir şeyleri kabulleniyoruz ama bence geleceği bilmek hiçbir zaman sizi mutlu etmeyecektir.
Biz aslında birbirimize benziyoruz
Filmin fonunda güçlü bir aşk hikâyesi var. Aşk size ne ifade ediyor?
Engin Akyürek: Aşk birbirini tamamlama meselesi. O kişi geldiğinde eksik olduğun bir şeyine dokunuyor sanki. Aynı zamanda hesabın kitabın olmadığı bir şey. Hayatta her şeyi aklımızla hesaplayarak bulmaya ve onun doğrultusunda ilerlemeye çalışıyoruz. Ama aşk bunları devre dışı bırakıyor. Gizli saklı ne varsa her şey dökülüp saçılıyor.
Bergüzar Korel: Vücudun bütün dengesini bozuyor, aşk güdüsel bir şey.
Filmde aşk Umut karakterinin hayatını değişiyor. Aşk gerçekte hayatı ne kadar değiştirir?
Bergüzar Korel: Aşk hayatı ters yüz edip tümden değiştirebilir. Aşkla birlikte hiçbir şeyden korkmayarak, her şeyi yapabilecek gibi hissedersiniz.
Filmde “İnsan sevilmek mi yoksa sevmek mi ister?” diye bir laf var. Sizce?
Engin Akyürek: Hepimizin şu sıralar fazlasıyla sevilmeye ihtiyacı var.
Peki, sizden nasıl bir ikili oldu. Birbirinizi nasıl anlatırsınız?
Bergüzar Korel: Engin’in yanında insan kendini rahat ve güvende hissediyor. Engin size hep anlatsın, siz de ona hep bir şeyler anlatın istiyorsunuz. Çünkü biliyorsunuz ki o hep dinler ve karşısındakine bir şekilde yardımcı olur. Hayata dair hep naif ve umutlu cümleleri vardır. Onunla çalışmak ve arkadaş olmak çok güzeldi.
Engin Akyürek: Biz aslında birbirimize benziyoruz; kafa yapımız, işe bakışımız... Bergüzar’ın hayatla ilgili o kadar kıymetli duyarlılıkları var ki... Bunları da çok içten yaşıyor.
***Hayatta her şeyi aklımızla hesaplayarak bulmaya ve onun doğrultusunda ilerlemeye çalışıyoruz. Ama aşk bunları devre dışı bırakıyor.
BERGÜZAR KOREL: Tir tir titrediğim her an daha da güçlendim
30’larınızın ortasındasınız. Hayat muhasebesi yaptınız mı?
- 30’ların ortasına dair söyleyebileceğim en önemli şey, 35 yaşında yaşadığım aydınlanma diyebilirim.
Bu aydınlanma sizde neleri değiştirdi?
- Kendimi daha çok sevmeye başladım. Kendi değerimin birinin beni ne kadar takdir edip sevdiğiyle değil benliğimle alakalı olduğuna ikna oldum. İçgüdülerim ve duygularıma, ne istediğime, kendime daha fazla değer veriyorum.
Kendinize dair nelerle yüzleştiniz?
- Korkularımla çok fazla yüzleşip hepsinin üzerine gittim. Tir tir titrediğim her an daha da güçlendim. Artık kimse bana istemediğim hiçbir şeyi yaptıramaz, “Hayır” demeyi öğrendim.
Nelere özlem duyuyorsunuz?
- Sosyal medyanın olmadığı, kameralı cep telefonlarının anlarımızı ele geçirmediği, özel günlerde kart attığımız günleri. ‘Bir Başka Gece’ programını beklediğimiz, ‘Süper Baba’ ile duygulandığımız cumaları. Daha sakin ve zamanın çok daha ağır ama çok daha enerjik olduğu 90’ları çok özlüyorum.
Hayatı yıllardır sürekli izlendiğini bilerek yaşamak nasıl bir şeydi sizin için?
- Zor bir şey ama bunun zorluğunu ne kadar anlatmaya kalksam cümle içinde anlamını ve değerini yitiriyor. Oyunculuğun temelinde olan oyun, sahne, izleyici üçgenine zıt bir söylem oluyor.
Bu işi yapıp göz önünde yaşarken çektiğiniz en büyük sancı neydi?
- Bir insan ve kadın olduğumu unuttukları, bunu bana hissettirdikleri, empatiden ve saygıdan yoksun cüretkar olan her an.
Kimseyi umursamadan yaşamayı becerebiliyor musunuz?
- Hayır tabii ki. Ama o “kimsecikler” çok elendi, halka küçüldü artık.
Saçlarınızı değiştirdiniz. Kadınlar mutsuzken saçlarıyla oynar derler. Sizin için de öyle bir dönem miydi?
- Ben yıllardır saçlarımı kestirmek istiyordum, beni tanıyan herkes bilir. Tam tersi mutsuzluk değil bir yenilenme, arınma ve mutluluk göstergesiydi.
Bu saçlarla daha zıpır görünüyorsunuz. Oysa yıllarca hep daha ağır, durgun bir havanız vardı. Siz hangisisiniz?
- Bergüzar bu saçlar gibi bence, çok da ruhuma denk bir saç, karmakarışık, doğal, eğlenmeyi seven ama bir yandan da her şeye uyum sağlayan. Ağır olan ben değildim, canlandırdığım kadınlardı ama biraz benim de o bahsettiğim korkularla, biraz izleyicinin tercihiyle öyle bir kadın oldum herkesin gözünde sanırım. Sizin beni en durgun gördüğünüz zamanlarda da ben yine böyleydim aslında.
Sosyal medya çok acımasız, çok cüretkâr ve vahşi
Yıllardır dizi sektörünün en önde gelen isimlerindensiniz. Bu sektörü nasıl özetlesiniz?
Bergüzar Korel: Ben özetlemem, kimseyi benim başıma sarma Hakan! Bunun için 20 yıla daha ihtiyacım var.
Engin Akyürek: Sektör bir noktaya kadar geldi, artık kendine yeni bir yol, liman bulmalı. Bakış açısı ve vizyon geliştirmek zorunda. Hayatın ritmi, insanların duyguları değişti. Hikâye anlatıcılığı ve işlere bakış açımız değişmeli.
İşlerinizde bir öpüşme ya da sevişme sahnesinin her şeyin önüne geçip gündem olmasına kızıyor musunuz?
Bergüzar Korel: Bence tüm dünyada ikiyüzlülüğü bırakmak gerekiyor. Samimi olmalıyız. O hikâyenin, sahnenin aslında söylemek istediği kıymetli şeyi anlamaya çalışmak, empati kurmak, biraz daha iyi niyetli olmak gerek.
Sosyal medyada attığınız her adım, paylaştığınız her şey etkileşim sağlıyor. Bu platformda şiddet ve kutuplaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bergüzar Korel: Sosyal medya çok acımasız, çok cüretkâr ve vahşi. Çünkü gerçek hayatla sanal dünya birbirine karıştı. Sürekli herkesin kendini gösterme hali var. Yetişkinler için artık söylenebilecek bir şey yok. Ama çocukları korumalıyız.
***Ağır olan ben değildim, canlandırdığım kadınlardı ama biraz benim de o bahsettiğim korkularla, biraz izleyicinin tercihiyle öyle bir kadın oldum herkesin gözünde sanırım. Sizin beni en durgun gördüğünüz zamanlarda da ben yine böyleydim aslında.
ENGİN AKYÜREK: iç dünyamdaki sesin peşinden gitmeyi seviyorum
Ankaralısınız. Nasıldır Ankaralı olmak?
- Ankara memur şehri. Son dönemde çok ciddi göç aldı ve o memur kimliğini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Babamın söylediği bir laf vardı bize: “Arkadaşının babası ne iş yapıyor? Eğer memursa o zaman sorun yoktur.” Aslında bu Ankara’yı çok güzel tanımlayan bir cümle.
Dizileriniz çok izleniyor, filmleriniz gişe yapıyor ama siz ortalarda yoksunuz. Nedir sebebi?
- Hiçbir zaman gizli saklı bir dünya kurayım ve içinde yaşayayım gibi bir çabam olmadı. Zaten öyle bir çabayla yaşarsanız bu sizi sıkar. Biraz Anadolu Yakası’nda yaşamış olmanın verdiği kapalılık oluyor. Benim orada kendime ait bir dünyam var.
O dünyadaki adamı biraz anlatır mısınız?
- Kendi hislerimin ve iç dünyamdaki sesin peşinden gitmeyi seviyorum. Anadolu Yakası’nda kardeşimle birlikte yaşıyorum. Orada bir aidiyet duygusu olduğunu hissediyorum.
Latinler de bizim gibi duygularını saklamayı sevmeyen insanlar
Türkiye ve dünya gündemine dair dertleriniz neler?
- Bu soruya eskiden samimiyetsizlik diye cevap verirdim. Ama şimdi açgözlü insanlar beni rahatsız ediyor.
Biraz açar mısınız?
- Sahip olduğu şeyle mutlu olamayan insanlarla iletişim kuramıyorum, onlara öfkeleniyorum.
Günümüzde ne kadar açgözlü olduk?
- Fazlasıyla. Zaten dünyadaki bu çirkinliği yaratan da insanların açgözlülüğü değil mi?
Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya uzanan bir ününüz var. Bu ilgi ne hissettiriyor?
- Önceleri sosyal medya üzerinden algıladığım bir şeydi. Bu yaz Çağan Irmak’la beraber çektiğimiz film vesilesiyle Arjantin’e, Peru’ya ve Şili’ye gittim. Orada Türk dizilerinin ve oyuncularının bir karşılığı olduğunu gördüm.
Neden Türk işlerini kendilerine yakın buluyorlar?
- Farklı kültürler, dinlere sahibiz ama aslında çok benziyoruz. Dertlerimiz biraz ortak, kadının orada yaşadığı süreç aynı, Latinler de bizim gibi duygularını saklamayı sevmeyen insanlar. Bir de bizim aşkı anlatma biçimimizi çok sevdiklerini söylüyorlar.
İzleyici arkadaki lambayı tutan çıplak heykelden etkilenecekse vay halimize!
Dijitalle yabancı diziler daha çok hayatımıza girdi. Orada hikâye anlatırken sınırlar yok. Burada ise içki kadehi buzlanabiliyor. Bu size ne hissettiriyor?
Engin Akyürek: 10 yıl önce bunlar vardı, gösteriliyordu, şimdi yok. Bir şey yanlışsa, topluma, insanlara kötü örnek oluyorsa zaten ortadadır.
Bergüzar Korel: Korkudan ziyade akılcı bir yöntem bulunması lazım. Yeni nesli korkuyla, yasakla değil, eğitimle yönlendirmeliyiz. İzleyici eğer arkadaki lambayı tutan çıplak heykelden etkilenecekse vay halimize!