Güncelleme Tarihi:
Futbolda Süper Lig şampiyonluk yarışı, basketbolda Fenerbahçe ve Anadolu Efes’in ‘Final Four’ mücadelesi spor gündeminin ana konularıyken, 20 Nisan Cumartesi günü sporumuzda bir ilk yaşandı: Türkiye ve Estonya Ragbi Milli Takımları karşı karşıya geldi ve bu maç televizyondan canlı yayımlandı. Türkiye mücadeleyi 61-20 kazandı, rövanş 25 Mayıs’ta Estonya’da.
1823’te İngiltere’nin Rugby kentinin aynı isimli okulunda doğan bu spor 1945 yılında Fenerbahçe öncülüğünde Türkiye’ye geldi ancak televizyondan ilk naklen yayın bu seneyi buldu. Haliyle kitleleri sürükleyen sporlarımızdan biri olamadı...
Şimdi bu spora izleyici seviyesinde ilgi duyan ve oynayanların dışında antrenman tesislerinin bulunduğu Ankara-Kızılcahamam’da bütün ülkeye bir spor kültürü aşılanmaya çalışılıyor. Tabii bu biraz da bize özgü yöntemlerle yapılıyor. Hevesli bir grup insan imkânlar ölçüsünde çabalıyor. Devleti yönetenlerin, “Tamam aklımıza yattı, yapalım bu işi” demesini bekliyor. Mesafe kat edildi ancak alınacak yol çok. Türkiye Ragbi Federasyonu, çatısı altında ülkemizde pek tanınmayan sporları barındırıyor. Bunlar beyzbol, softbol (kadınlar beyzbol diyebiliriz) ve korumalı futbol (Amerikan futbolu).
Dünyada birçok ülkede anaakım olan ama bizde alternatif spor kategorisindeki bu branşlarda neler oluyor peki? Bu spor kültürünü oluşturabilecek miyiz? Şimdiden söyleyelim, durum fazlasıyla ümit verici...
Çok sert değil mi, sakatlanmıyor musunuz?
Burcu Kebiç, 29 yaşında. 18 yıl serbest güreş yaptı, aynı zamanda beden eğitimi öğretmeni. Şu anda Kadın Ragbi Milli Takımı antrenörlerinden. “Ragbi ciddi anlamda dayanıklılık, kondüsyon ve patlayıcı kuvvete gereksinim duyan bir branş. Bu anlamda kondüsyon ve dayanıklılık antrenmanları yapıyoruz” derken, bu ciddi koşulları sağlayabilecek oyuncu bulup bulamadıklarını, “Ragbi okul sporları arasına girdiğinden beri altyapı sağlanmış oldu. Artık sporcu sıkıntısı çekilmiyor” diye anlatıyor.
23 yaşındaki Ebru Güdek de Kadın Ragbi Milli Takımı antrenörlerinden. Gündelik hayatta ilgilendikleri sporu anlatmaları kolay olmuyormuş: “Genel olarak ‘o ne’ diyen insanlar oluyor. Ama son yıllarda bilen sayısı arttı ve branş olarak ragbi denildiğinde ‘Çok sert değil mi, sakatlanmıyor musunuz’ gibi tepkiler alıyoruz.”
Milli takım oyuncularından Nazlıcan Erdoğan ve Elif Çınar, sporun Türkiye’de fazla bilinmemesinin heveslerini kırdığını belirtirken, ragbinin olimpik spor olmasına rağmen gereken maddi desteği alamamasının altını çiziyor...
Üniversiteliler çok seviyor...
ürkiye Ragbi Federasyonu Başkanı Murat Pazan güreş geçmişi olan bir eski sporcu. Almanya’da profesyonel olarak güreş yapmış: “2005 yılında Almanya kulüplerinden 50 Anger takımına Türkiye'den transfer oldum. Almanya Bundesliga’da (1. Güreş Ligi) yer alan güreşçilerden biri oldum, sonrasında Türkiye’ye döndüm ve spordan kopmadım.”
1984 doğumlu Pazan, yaptığı çalışmalarda Spor Bakanlığı’na kadar ulaşınca oluşturduğu projelerin daha geniş bölgede uygulanmasını sağlamış. Şimdi Ragbi Federasyonu olarak kısa vadede bu sporları tüm ülkeye tanıtmayı hedefliyor. Ümit verici bir bilgi aktarıyor: “Samsun'da okullar arası Türkiye şampiyonası yapılacak. Katılımcı ekip sayısı kaç biliyor musunuz? 110 takım. Şu an üniversiteliler arasında bizim branşlarımız 62 federasyon arasında en fazla sporcu barındıran ilk üç federasyondan biri.”
Türkiye Ragbi Federasyonu Başkanı Murat Pazan, eski bir güreşçi.
Medya desteği buldukları sürece daha çok tanınacaklarından federasyon olarak beyzbol, softbol, ragbi, korumalı futbol branşlarını daha ileriye taşıyacaklarından emin olan Murat Pazan, söz konusu sporların Türkiye’deki durumunu şöyle bir diyalogla aktarıyor:
“X kişisi: Ne iş yapıyorsun?
Ben: Ragbi Federasyonu Başkanıyım.
X: Ragbi?
Ben: Hani var ya Amerikan futbolu, onu düşün, işte onların kullandığı korumalıklar yok, top geriye pas verilerek ilerleniyor. Topu da yamuk.
X: Hım, tamam.
Ben: Bu arada Amerikan Futbolu da bizim federasyonumuz çatısı altında yer alıyor.
X: Aaa. Türkiye’de bu sporlar var mı?
Ben: Tabii ki var. Hatta iyiyiz aslında.
X: Güncel nerelerde var?
Ben: Sıralıyoruz isim isim ve hatta beyzbol var ya her Amerikan filminde vardır, mutlaka işitmişsinizdir.
X: Evet evet, sopayla topa vurma.
Ben: Ya, işte o bile var. Hatta onun kadınlar versiyonu olan softbol, o bile var.”
Survivor’da ragbi tanıtımı
Survivor izleyenlerin aşina olduğu Mustafa Kemal Kurt, Erkek Ragbi Milli Takımı oyuncularından. Onun bu sporla tanışması tam olarak sporumuzun durumunu özetliyor: “İngiltere’de ‘Erasmus’ yapmış bir arkadaşım, günün birinde üniversite kantinine elinde ragbi topuyla geldi ve bu sporun yurtdışında çok popüler, keyifli bir spor olduğunu ve okulda takım kurmak istediğini söyledi. Ben de yeniliklere açık bir sporcu olarak merak ettim. O gün denemeye başladığım rugby, şu an hayatımın büyük bir bölümünü kapsıyor. Fransa’ya transferim gerçekleşti ve bu ragbide Türkiye’nin ilk ve tek profesyonel transferi oldu.”
Kurt, Survivor yarışmasında kendisini ragbi sporcusu olarak lanse etmeye çalışmış, fırsat buldukça ve bu şekilde tanıtımı artırmayı hedeflemiş.
Erkek Ragbi Milli Takımı antrenörü Cheroke Sylvain Ngue (kendisi Fransız) de Türkiye’nin bu sporda potansiyeli olduğunu anlatırken, zamanla bir seviyeye ulaşabileceğimizi söylüyor: “Bazı kişilerle ragbi hakkında konuşurken, Türkiye’de ragbi olmasına şaşırdıklarını söylüyorlar. Amatör sporcuların ilgisini çekebiliyoruz ama profesyonelleri Türkiye’ye getirmemiz şu aşamada zor. İyi sonuçlar ve daha fazla görünürlük sayesinde bunu aşabiliriz. Gelecek 10 yılda başarabiliriz.”
Kadın sporcular hiç şikâyet etmiyor, çok çalışıyor...
Porto Riko asılllı softbol koçu Luis Perez de ülkemizde softbol kültürünü oluşturmanın zor olmadığını ama çok çalışmak gerektiğini söylüyor. “Türkiye’deki kadın sporcular iyi atlet ve güçlü kadınlar. Çok çalışmaktan şikâyet etmiyorlar ve daha iyisi için tüm çabalarını sergiliyorlar.” Peki nereye kadar gidebilirler? Perez’e göre önümüz açık: “Beş yıl içinde iyi yerlere gelinebilir. Avrupa’da ‘İlk 25’ arasına girilebilir, oradan gidelebilecek yeri ise kim bilebilir ki? Her şey çok çalışıp antrenmanları aynı düzeyde sürdürmelerine ve turnuvalara katılmalarına bağlı.”
Hep aynı soru: Türkiye’de beyzbol oynanıyor mu?
30 yıldır aktif olarak sporun içinde yer alan Güngör Doğanay, beyzboldan sorumlu Asbaşkan. “Son süreçte beyzbolla tanışmam herkes gibi filmlerden ve TV ekranlarında gördüklerimle oldu” diyor. Onun da en çok işittiği cümle “Türkiye’de beyzbol oynanıyor mu?” oluyormuş: “Sokakta herhangi bir kişiye ‘Türkiye’de hangi sporlar yapılmaktadır’ diye sorduğunuzda futbolla başlayıp güreş, yüzme gibi bir çırpıda 10, en fazla 15 branş sıralayabilir. Oysa ülkemizde 65 spor federasyonu var ve bunlara bağlı 120’den fazla branş icra edilmekte.” Yani anaakımın dışında kalan sporlarda hatırı sayılır bir mücadele ve çalışma var ancak hiç biri elbette futbol kadar şanslı değil.
Binlerce genç beyzbol oynarsa...
Beyzbol antrenörü Daniel Blewett, birinci jenerasyon oyuncuları yetiştirip onların oluşturacağı kültürün geriden gelenlere örnek teşkil edeceğini anlatıyor. “Kültür daha yaşlı, deneyimli oyuncular ve koçların oyunu öğretmesiyle oluşur” diyor. YouTube kanalında Türkiye’deki antrenörlük macerasını da videolarla anlatan Blewett, Türkiye’deki sporcuların seviyesiyle ilgili, “Diğer ülkelerdeki atletlerle aynı seviyedeler ama onları beyzbol oyuncularına dönüştürmek zaman alacak bir şey” ifadesini kullanıyor. “Türkiye’de beyzbol için bir gelecek var” derken, “Amerika’da milyonlarca genç beyzbol oynuyor, yüzde biri kolej, yüz binde biri de profesyonel sporcu seviyesine geliyor. Türkiye’de binlerce genç beyzbol oynamaya başlarsa bu spor da ilerleyecektir. Şimdilik oyunu öğretmek, genç oyuncuların oyundan zevk almalarını sağlamak, genç sporcuları beyzbola çekecektir” diyor.
Beş yıl içinde geleceğimiz seviyeyi de şöyle anlatıyor: “Genç oyunculara ulaşabilirsek, junior seviyede uluslararası olarak mücadele edebilecek seviyeye geliriz. Yetişkinlerdeyse bu 10 yıldan uzun sürebilir...”