Güncelleme Tarihi:
Adını anmaktan dahi çekindiğimiz kanserle yıllardır mücadele ediliyor. Tıptaki ilerlemelere rağmen ortadan kaldırılabilmiş değil. Peki bu hastalık bir gün tamamen bitecek mi? Uzun yıllardır meme hastalıkları ve meme kanseri konularında çalışan Dr. Sevil Öz yeni çıkan ‘Anti Kanser Yaşam ve Beslenme’ adlı kitabında iklim krizi başta olmak üzere gezegeni tehdit eden tüm tehlikelerin kişisel sağlığımız üzerindeki etkilerini ele alarak sağlığımızı nasıl koruyabileceğimizi anlatıyor. Öz, kitabın her yaştan okura ulaşmasını diliyor ama özellikle gençlerin okumasını istiyor.
*Kanseri neden bir türlü önleyemiyoruz?
İnsanlık yüzyıllardır bulaşıcı hastalık salgınlarıyla uğraştı, sonunda başarılı da oldu. Oysa yarım asırdır kanser, diyabet, yüksek tansiyon gibi bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadelede başarılı değiliz.
*Neden kaynaklanıyor bu durum?
En önemli nedeni, kanseri de akut hastalık reflekslerimizle alt etmeye çalışmamız. Ancak bu hastalıklarla mücadele için kendimizi, yaşadığımız alanları sağlıklı hale getirmemiz, alışkanlıklarımızı köklü ve kalıcı şekilde değiştirmemiz gerekiyor. Üstelik bu değişikliklerin yaygın olması da şart çünkü siz tek başınıza sağlıklı yaşamaya çalışsanız da çevre çok sağlıksız olunca yeterli olmuyor.
*Bir de genetik yönü var, değil mi?
Evet, bu hastalıkların bir bölümünde kalıtım da önemli bir rol oynuyor. Ayrıca toplumda büyük korku var. Oysa yapılmış bilimsel çalışmalar, sağlıklı yaşam şekilleri ve sağlıklı ortamla bu risklerin ortadan kaldırılabildiğini gösteriyor.
*Kanser demekten bile çekiniyor insanlar...
Bunu tam olarak ben de çözemedim. Sanırım en önemli nedeni önyargı. “Kanser eşittir acı çekerek ölmek.” Eskiden böyleydi ancak tıptaki gelişmeler bunu engelledi. Kansere yakalanmaya engel olunamadı ama erken safhada teşhis edilebilirse tedavi edilebilen bir hastalık. Batıl inançlar da etkili. Bunu topluma ne kadar çok anlatabilirsek korkumuz da o oranda azalacaktır. Kanseri yenmek istiyorsak her türlü bilgilendirmeye açık olmalı ve bu batıl korkudan arınmalıyız.
*İklim krizi ve kanserin ortak noktaları neler?
Her noktası ortak. Bugün küresel ısınma nedenlerinin başında fosil yakıtların kullanımı, savaşlar, yediğimiz hayvanları beslemek için ormanları keserek oluşturduğumuz meralar, başta plastikler olmak üzere çevreyi mahveden atıklarımız geliyor. Bunlar da kanser yapıyor. Bacalardan çıkan dumanlar, ormanların yok edilişi, sanayi ve endüstriyel tarımla sularımızın kirlenmiş olması, bol bol et yememiz, plastikler kanserin en önemli nedenleri.
*Başka nasıl faktörler var?
Üstüne bir de sedanter (hareketsiz) hayat, şeker ve kimyasallarla tadı güzelleştirilmiş gıdalar, sigara, stres gibi faktörler de eklenince kanser olmamak mucizeye dönüşüyor. Bizi kanser yapan her şey küresel ısınma, küresel ısınmaya sebep olan her şey kansere neden oluyor.
*Beslenmenin kanser önleme üzerinde nasıl etkisi var?
Doğrudan ilişkili. Sadece beslenme alışkanlıklarımızı değiştirip bir de buna biraz hareket ekleyebilirsek doğadaki bu bozulmaya rağmen kanser riskimizi yüzde 40-50 oranında azaltabiliyoruz. Bu birçok bilimsel çalışmayla kanıtlandı.
“Sadece beslenmemizi değiştirip buna biraz hareket ekleyebilirsek kanser riskimiz yüzde 40-50 azalıyor.”
*Kanser son yılların en önemli pandemisi diyorsunuz. Aşısı olacak mı?
Kanser aşıları üzerinde çalışılıyor ve bulunuyor da. Ancak kanser hücresi çok akıllı, aşıyı hemen tanıyıp kendini değiştiriyor. Pek çok başarılı yöntem de geliştirildi. Bugün erken vakalarda tamamen iyileşme şansı yüzde 100’e yakın.
*‘Etsiz pazartesi’ye karşı ‘etli pazar’ kavramınız var...
‘Et proteini şart’ diyenler var, bilimsel olarak şart değil. Hayvanlara acı çektiriyoruz. Onları antibiyotikler, hormonlarla dolduruyoruz. Etsiz pazartesinin amacı insanları et yemekten vazgeçmeye teşvik etmek. Ben de etten vazgeçemeyenler için ‘etli pazar’ kavramını ortaya attım. Pazar günleri dilediğiniz gibi et yiyin. Sonra bütün hafta sebze, meyve, baklagiller, tahıllar ve tohumlarla beslenin.
‘Herkes rahatlıkla evinde yoga yapabilir’
Et, şeker, doymuş yağlar ve özellikle margarinler ve kimyasal katkı maddeleri kanser riskimizi çok arttırıyor.
En önemli nokta: Çeşitlilik. Günlük olarak bol çeşit tüketmemiz gerekiyor. Size önereceğim en pratik çözüm Akdeniz mutfağı: Yani bizim mutfaklarımızdan biri!
Etiketleri okuyun. Gıdaların üzerinde ‘Hiçbir koruyucu madde içermez’ yazısı ‘Hiçbir katkı maddesi yoktur’ anlamına gelmiyor.
Yapabileceğimiz en iyi şey tüketmekten vazgeçmektir. Sadece yaşam için gerekli kalemleri ve bunların sağlıklı, doğal, etik olanlarını tüketmek...
Plastiklerden de bir an önce kurtulmalıyız. Tek kullanımlık plastik malzemeleri hiç kullanmamak en kolay çözüm.
Doğal olarak yapılmış ve kokusuz losyonlar, sabunlar ve diğer ürünleri tercih edin.
Yoga binlerce yıldır yapılıyor. Hem ruha hem bedene faydasını kanıtlamış. Herkes rahatlıkla evinde yapabilir.
Hiçbir şey yapmasanız bile sadece sigarayı bırakın.
‘Sağlıklı yerli yaşamdan vazgeçildi’
*Kitapta ‘sağlıklı yerli yaşam’ diye bir kavramdan bahsediyorsunuz…
Bu terimi ben üretmiş olabilirim. Yerli yaşam çok önemli ama sağlığımızı korumamız için yeterli değil. İdeal olan; sağlıklı yerli yaşam. Bu, bulunduğumuz coğrafyada üretilen gıda ve mallarla yaşamı sürdürmek demek. Tabii sadece yerli olması, sağlıklı yaşam için yeterli değil, bu malların doğal yöntemlerle, çevre ve dolayısıyla bizim sağlığımıza uygun olarak üretilmesi de çok önemli.