‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

Güncelleme Tarihi:

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’
Oluşturulma Tarihi: Şubat 06, 2022 07:00

Sorunlarla mücadele ederken ‘neden’ sorusuna takılıp kalmak, değersiz hissetmek ve kendini suçlamak, çevrimiçi çalışma günlerinin kâbusu ‘her an ulaşılır olmak’ baskısı, yetmedi bir de varoluş kaygısı… Kendimizle ve çevremizle ilişkilerimizi sağlamlaştıracak ipuçları veren ‘Yeni Hayat İçin Bir Anahtar: Seçim Gücünü Eline Almak’ adlı bir kitap yazan klinik psikoloji uzmanı Miray Şaşıoğlu’nun kolaylaştırıcı önerileri var: “Neden yerine nasıl değiştirebileceğinizi sorun; hayaller o anki ihtiyaçlarınızdır, kaygı duymak da sinyaldir, iyi dinleyin.”

Haberin Devamı

SORGULAMAK
‘Neden böyle oldu yerine nasıl değiştirebilirim demek önemli’

Kendimizi dinlemek, sorularla bazı şeyleri fark etmek çok kıymetli olsa da ‘Neden’ sorusunda, kendini suçlama, değiştiremeyeceğin şeyler için kaygı ve pişmanlık gibi sonuçlar çıkabiliyor. Bunu önlemek için soruları dönüştürün. ‘Neden böyle oldu’ yerine ‘Bunu nasıl değiştirebilirim’ demek mesela… Dilsel farkındalık da bu nedenle önemli. ‘Seçiyorum, istiyorum’ gibi dönüşümler üzerinde biraz daha çalışmamız gerekiyor. Ne yaşadığının yanı sıra o yaşadıklarını nasıl ifade ettiğin, ruh halini etkiliyor. Tabii bunu yaparken gerçekçi olmak da önemli bir kriter. Defalarca ‘Ben çok değerliyim’ diye tekrarlamak ve kendine henüz ikna olmadığın bir şey söylemek yerine ‘Ben şu an değerimin farkında değilim, bunu değiştirmek için ne yapmam gerekir’ şeklinde dönüştürmek, işlevsel olmanın yanı sıra yol gösterici de oluyor.

Haberin Devamı

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

Miray Şaşıoğlu

SORUMLULUKLAR
‘Kendimize kıymet vermek sanılanın aksine yanlış değil’

Sorumluluk deyince görevlerimiz, ebeveynlik gibi şeyler geliyor aklımıza… Farkındaysanız bunların hepsi ismimizin önüne gelen sıfatlar ve yine hepsi dış dünyayla ilgili. Bazen dış dünya sorumluluklarını üstlenmekten iç dünyamızın sorumluluklarını ihmal edebiliyoruz. Bu iki sorumluluk arasında şefkatli ve adil bir denge kurulmalı. Bu da bazen şuna gönüllü olmaktan geçiyor; ‘Zaman zaman kimilerine göre sorumsuz ya da güvenilmez olabilirim’, ‘Her an ulaşılabilir olamam’ gibi… Bunları kendimize hatırlatmanın ve dile getirmenin hakkımız olduğunu bilmek çok önemli, hepimizin buna ihtiyacı var. Aksi halde sürekli bir şeyin peşinde koşan robotlara dönüşebiliyoruz. ‘Önce ben’ demek, kendimize kıymet vermek sanıldığının aksine yanlış değil. Hatta kendimizi hesaba katarak hareket etmek uzun vadede çevremiz için yapabileceğimiz en iyi hizmet.

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

Yeni Hayat İçin Bir Anahtar: Seçim Gücünü Eline Almak Psikonet Yayıncılık

Haberin Devamı

ÖZŞEFKAT
‘Bedenin ihtiyacına kulak vermek öğrenilen bir şey’

Duygular ve beden bize sinyaller veriyor. Bazen tükenmişlik duygusuyla, bazen kendini zorladığın hissiyle, bazen de ‘içim sıkışıyor’ dedirten nefes alış verişinde değişiklikle… İlk etapta bunları izlemeyi öğrenmek, beden ve duygularınla yeniden bir iletişim kurmayı sağlamak önemli bir sorumluluk. Böylece aslında ihtiyaçlarımıza kulak vermiş oluyoruz. Kendimizle konuşmaya ‘Birilerini memnun etmek için istemediğin bir şey mi yapıyorsun’ gibi arkadaşça bir yerden başlayabiliriz. Hani başka birinden duyunca rahatladığımız şeyler vardır ya, bunları kendimize söylemek ve şefkatle yaklaşmak en büyük sorumluluk. Beden ve duygularla iletişim kurmak. Kulak vermek, dinlemek, özen göstermek. Bu öğrenilen bir şey. Şefkatli olmak öğrenilebilir. Genelde kendimize ve bedenimize acımasız davranabiliyor ya da duyarsızlaşabiliyoruz; halbuki kulak versek bir şeylerin akmadığını fark edebiliriz. Kapıyı çalan sinyaller bize ‘Bir şeyi değiştir’ diyor. Kendinizi yalnız bırakmayın.

Haberin Devamı

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

SINIRLAR
‘Teflon tava olma çalışmaları yapılabilir’

Çeşitli durumlarda ya da farkına varamadığımız nedenlerle göğsümüze bir ‘öküz’ oturabiliyor. Çoğu zaman da başkalarının kaygılarının sorumluluklarını alabiliyoruz. Ekonomi, politik sorunlar, doğaya yapılanlar… Bunları hissettiğimiz için duyarlı insanlarız aslında. Fakat bu kaygılar, işlevselliğimizi engelleyen boyuta geliyorsa “İnsanlar açken ben yemek yiyemiyorum, kafamı oradan alamıyorum” deyip depresif bir hal yaratıyorsa orada ‘teflon tava’ olmayı öğretme çalışmaları yapılabilir. Temas ettiğimiz herkesin duygusunu alıp hissedebilme becerimiz var fakat teflon tava olmak sınırlarımızı bilmek anlamına geliyor. Olanı görelim, fark edelim ve ben ne yapabilirim, elimden ne gelebilir diye düşünerek gerçekçi bakalım. Bu hem kaygıların azalmasına hem de somut adımlar atılmasına yardımcı olabilir. Kaygının üzerimize yapışan faydasız bir kısmı var. Onu bırakmak önemli, bu da öğrenilebilir bir şey.

Haberin Devamı

HAYAL KURMAK
‘Tam şu an neye ihtiyacımız olduğunu söyler’

Hayallerimiz kimi zaman akşam yemeğimiz, kimi zaman da kariyerimiz gibi görece daha büyük şeyler içerebilir. İsteklerimize ulaşmak için yönlendirir ve adım atmamıza vesile olurlar. Hayal kurmaktan vazgeçmek çeşitli sebeplerle yaygın. ‘Zaten olmaz’ ya da
‘Her şeyi isteme’ gibi yaklaşımlarla soğumuş, korkmuş olabiliriz. Böyle durumlarda, hayallerimizin değişebileceğini hatırlamamız gerek. Bu konuda esnek olmak gerekiyor. Hayal kurmaya devam etmek önemli çünkü hayalini kurduğumuz şey anın ihtiyacını söyler bize. Gerçekleşse de gerçekleşmese de şu an hayalini kurduğumuz şey, tam olarak bu anın ihtiyacı.

Haberin Devamı

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

ERTELEMEK
‘Senin de bir bildiğin ve güvendiğin var’

Kimi durumlarda ertelemeyi bir kusur olarak görebiliyoruz fakat bu isteğe sahip çıkmak da önemli. Belli ki o işi o an yapmayacaksın, o zaman bunu yük edinmek yerine bu geçen zamanda kabullenip sorumluluk almayı hatırlamak lazım. Sabah alarmı ertelemek mesela, demek ki o an bedenin bunu istiyor. O anın öncelikli ihtiyacı başka. Senin de bir bildiğin ve güvendiğin var, kısa sürede yetişebileceğini bildiğin için belli bir noktaya kadar erteleyebiliyorsun. Ertelerken bile buna izin veren bir bilginin olduğunu fark etmek, ona güvenmek çok rahatlatıcı olabilir. Ancak ertelediğin şeyler de senin için bir sorun teşkil etmeye başlarsa o zaman öncelikli ihtiyaçları bir sıraya sokmaya, yine şefkatli bir plana programa ihtiyacın olabilir. Arkadaşlarını da gör, teslim etmen gereken işlere de çalış. Hepimizin aynı zamanda uygulanabilir çerçevelere ihtiyacı var. Yoksa eğlenirken suçlu hisseder, çalışırken de odaklanamama sorunu yaşayabiliriz.

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

KAYGI
‘Bu bir sinyal ve harekete geç diyor’

Kaygı da bir sinyal. Bir yerde kaygı varsa orada donanımsız, desteksiz hissettiğimiz bir durum vardır. Bilmeme hali kaygı getirir. Kaygıyı varoluşsal ve nevrotik diye ikiye ayıran anlayışı temel alıyorum. Varoluşçu kaygı “Anlamlı bir yaşam süremiyorum ya da kendimi gerçekleştiremiyorum” demek ve bu sağlıklı bir şey, kendimizi suçlamamıza gerek yok. Çünkü burada aslında bir davet var. Özne bir bilgiye ve harekete geçme arzusuna sahip. Aynı şekilde bütün kaygılar bir sinyal. Kaygılarımız nerelerde, nasıl dayanaklara ihtiyacımız olduğunu söyler.

‘Hem bedenimizle hem duygularımızla iletişim kurmalı, kendimize şefkatle yaklaşmalıyız’

KENDİNİ SUÇLAMAK
‘Yeni düşünme biçimleri yaratın’

Kontrol edemediğimiz şeyleri kabul etmek yerine kendimizi suçlamayı seçiyoruz. Kendimize adil davranıp beden sinyallerini takip etmeyi öğrenebiliriz. Psikoterapi desteği ya da meditasyonla kendimize yeni düşünme biçimleri yaratabiliriz. Beynin kimyasını anında değiştiren etkili yöntemler var. Mesela kendi bedenimize dokunmak, oksitoksin hormonunun salgılanmasına neden oluyor, bunun da sakinleştirici bir etkisi var. Farkındalıklı nefes de aynı şekilde. Hemen tepkisel hareket yerine bir an sakin bir nefes alıp durmak sandığımızdan daha büyük etki yaratabiliyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!