Güncelleme Tarihi:
Upuzun, incecik, çok güzel bir kız Zei. Üstelik çok da güler yüzlü. Hintlerin dinginliğiyle Türklerin heyecanlı yapısını aynı potada eritmiş, kendine özgü bir karakter oluşturmuş. Kendiyle barışık olması farklılıklarını avantaja çevirmesini sağlamış. Önce hayat hikâyesini dinliyoruz, sonra da müzikteki hedeflerini...
- Zei, Zeynep’in kısaltılmışı mı?
Evet, ismim Zeyneb, sonu ‘b’ ile bitiyor. Yurtdışında okunuşu kolay olsun diye bu şekilde kısalttım. Bir de ismimi seviyorum, kaybetmek istemedim. Tam Türk ismi. Gittiğim her yerde ismimi söylediğimde “Türk müsün” diye soruyorlar. Hoşuma gidiyor, bana kimlik katıyor.
- Anne Hint asıllı Singapur vatandaşı, baba Türk. Nasıl tanışmışlar?
1997’de internet üzerinden tanışıyorlar. Babam ODTÜ makine mühendisliği mezunu. Annem sekreterlik okumuş ama çalışmıyor. Babam atlayıp Singapur’a gidiyor, âşık oluyorlar birbirlerine ve orada evleniyorlar, büyük cesaret. Ben gidemezdim dünyanın bir başka ucuna. Güzel bir aşk hikâyesi ama 2007’de boşanıyorlar. Arada kültür farkı var. Ve ben de 7 yaşımda, benden iki yaş küçük kız kardeşim ve babamla Türkiye’ye geliyorum.
- Anne-babanın boşanmaları seni zorlamadı mı?
Bu durumu direkt olumluya çevirdim. İşime geliyordu ayrı olmaları. Sürekli iki ülke arasında git-gel. Eğlenceli bir çocukluk geçirdim. Biraz delikanlı kız olarak yetiştim.
- İzmit’e gelmişsiniz, ilk gittiğinizde nasıl karşılandınız orada?
Bizi babaannem büyüttü. Depremzedelerin oturduğu Dünya Bankası Konutları’ndaydık. Herkesin hayatında bir yerinden yaralı olduğu... Ağustos çocuğuyum ama çok doğum günüm kutlanmadı.
- 17 Ağustos depremi yüzünden...
Aynen. 8 Ağustos’ta doğdum. Sevdiğim, güvenli bir yerde büyüdüm. Sokaklardaydım hep. Ben lisedeyken babam, Ukraynalı Sasha ile evlendi. Üç kardeşim daha oldu. Karman çorman bir aile (gülüyor).
- Annen tekrar evlendi mi?
Evet, bir tane de Pakistanlı kız kardeşim var.
- Yurtdışındaki akrabalarınla buradakileri karşılaştırır mısın?
Türkiye’de başka bir bağ hissediyorum. Oradaki kuzenlerim de beni çok seviyor ama burada bana bir masa hazırlıyorlar, önüme öyle yemekler konuyor ki çıldırıyorum. Bizimkiler beni havaya fırlatıyor, babaannem ağlıyor. Yurtdışındaki akrabalarım daha sessiz, sakin. Dedem bazen “Niye bu kadar yüksek sesle konuşuyorsun” diyor.
- İstanbul’a ne zaman, niye taşındın?
Bahçeşehir Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği bölümünü kazanınca. Ama inşaat mühendisliği bana göre değildi.
- Hip-hop kültürüyle üniversite döneminde mi tanıştın?
Müziğe daha çocukken meraklıydım. Babamın çok sevdiği bir türkü vardı: ‘Mihriban’, ilk şarkı söyleme çabam o şarkıylaydı. Bir de Erol Evgin’in ‘Bir Şarkısın Sen’ diye bir programı vardı. Oraya çıkacağım diye tutturmuştum. Ama babam müziğe yönelmemi pek istemedi. Bütün aile mühendis bu arada. Benim de mühendis olmamı istediler. “Sanatı hobi olarak yaparsın” diyorlardı. Rap dinlemeye lisede başladım. Gazapizm, Sansar Salvo, Joker, Allame, Murda... Üniversitedeyken bir gün sokakta freestyle atan bir gruba rastladım. Onlarla takılmaya başladım. Hip-hop kültürüyle böyle tanıştım. Müzikle zaten ilgileniyordum, bunu rap’e çevirmek istedim. R&B hem de pop rap şarkılar yapmaya hız verdim. Kendini ifade etmek isteyen herkes rap yapabiliyor.
- Şarkılarını kendin yazıyorsun değil mi?
Evet, kendim yazıyorum.
- Yeni şarkın ‘Lucifer’ın düzenlemesini kim yaptı?
Can Kiremitçi yaptı.
- Sosyal medyayı aktif kullanıyorsun...
İnsanlar dinledikleri isimleri yakından tanımak, etkileşimde bulunmak istiyor. Mesela Singapur’dayken geleneksel kıyafetlerimizi giyip video çektiğimde insanların çok hoşuna gidiyor. Ben de bu farklılıkları daha sık kullanıyorum. Yeni şarkı yaptığımda bir bölümünü sosyal medyada paylaşıyorum.
- Müzikte hedefin nedir?
Önce Türkiye’de, sonra Asya’da bir noktaya gelebilmek. Singapur’da da çok iyi rap’çiler var. Onlarla işbirliği yapıp lokalde kendimi tanıtabilirim. Ya da Hint bir R&B sanatçısı bulurum, şarkılar yaparız. Zaten Türkler Hint kültürünü seviyor.
HİNT DİNGİNLİĞİ VE TÜRK HEYECANI
Zei içinde büyüdüğü kültürleri harmanlamış; şimdi bir ayağı Türkiye’de, diğeri Singapur’da.
‘DEDEME TÜRK YEMEĞİ PİŞİRDİM’
- Bir süredir hem Türkiye’de hem de Singapur’da yaşıyorsun değil mi?
Evet, Beşiktaş’taki evimden çıkmam gerekiyordu. Türkiye’de yeni bir eve taşınmakla yurtdışında sıfırdan bir hayata başlamak aynı paraya denk geliyor. Ben de atladım, Singapur’a gittim. Orada dedemle çok güzel bir evde yaşıyorum. Dedem ultra keyifli bir adam. Bir meyveyi çok sevdiğimi gördüğünde ertesi gün aynı meyveden 10 kasa alıp geliyor. Ben de ona Türk yemeği pişirdim, domates çorbası. Tabii ki “Bunun baharatı yok” dedi. Acısını da fazla atmıştım oysa (gülüyor).
‘HERKES KENDİ BAHÇESİNDE OYNUYOR’
- ‘Lucifer’ın tanıtım videoları ilgi gördü mü?
Evet, bir baktım TikTok’taki şarkı için yapılan içeriklerin çoğu kadınlar tarafından çekilmiş. Bu çok büyük bir artı benim için. Müzik artık böyle ilerliyor. Yoksa ben de influencer’cılık oynamak istemiyorum.
- En çok kadınlar video çekiyor dedin. Rap dünyasındaki kadınlar arasında dayanışma var mı?
Hiçbir şey yok. Herkes kendi bahçesinde oynuyor.
- Birtakım rap oluşumları var. Onlara dahil misin?
Hayır, ama hepsiyle aram iyi. Çoğu arkadaşım. Ama ben kendimi bir yere ait hissetmiyorum. Bu oluşumların Asya versiyonunu yapmak istiyorum.