Güncelleme Tarihi:
Hazal Kaya’yla uzun yıllardır tanışıyoruz. Ama evlenip çocuk sahibi olduktan sonra ilk kez karşılaştık. Karşımda üç buçuk aylık oğlu Fikret Ali’nin video ve fotoğraflarını gösterirken gözlerinin içi parlayan bir kadın buldum. Gündeminde bir de son zamanlarda kurduğu ekiple yazdığı senaryolar varmış. Röportajdan önce uzun uzun bunu konuştuk. Söz tabii eşi, oyuncu Ali Atay’a ve evdeki yeni anne-babanın komik hallerine geldi: “Fiko gaz çıkarıyor, birbirimize sarılıyoruz. Aşı oldu, ateşi çıkmadı diye küçük kutlamalar yapıyoruz...”
◊ Türkiye’de kadın olmak ne demek?
Büyük bir çabayla hayatta kalmaya çalışmak demek. Her alanda var olmaya çalışmak, varlığını kanıtlamaya uğraşmak demek. Çektiğin acının da, kazandığın başarının da görmezden gelinmesini kabullenmeni bekleyen herkesle çatışmaya hazır olman demek. Elinde kalkanların hazır beklemek demek işte.
◊ Nedir o kalkanlar?
Ekonomik özgürlük, sürekli olarak zihnini, yeteneğini bileme gücü.
Mesele, gücü bölüşmek istememekle ilgili...
◊ Siz bu saydıklarınıza sahipsiniz. Erkekler kadar özgür müsünüz?
Değilim elbette. Hem de hiçbir alanda.
◊ Neden?
Çünkü erkeklerin aksine benim özgürlüklerim tartışmaya açık. Ne yapacağımdan nasıl yapacağıma, ne giyeceğimden nereye-nasıl gideceğime, nerede konuşup nerede susacağıma ve hatta nerede güleceğime kadar belirlemek isteyen bir sistemle karşı karşıyayım. Aynı sistem nasıl görünmem gerektiğine dair de filtreler üretiyor. Döve döve ‘olunması gereken kadın’ kalıbına sokarken dışında kalanları farklılığından vurmaya çalışıyor. Bu şartlar altında özgürlükten bahsedebilir miyiz?
◊ Google aramalarına bakıyorum, kadın oyuncuların isminin başında hep ‘öpüşme, sevişme sahnesi’ başlıkları çıkıyor. Çekilen bir sahnenin kadın oyuncu üzerinden konuşulmasına ne diyorsunuz?
Bir kadın oyuncu olarak ses getiren haberlerin tamamında faturanın kadına kesileceğini, o olaydaki erkeğin isminin bile hatırlanmayacağını bilerek ve bundan hep çekinerek yaşıyoruz. Bu çok korkunç. Benim anladığım, ortada cüretkâr bulunan bir öpüşme eylemi var. Ama bu erkek oyuncunun değil, kadın oyuncunun cüreti olmalı ki haber kadın oyuncunun ‘cesareti’ üzerine yapılıyor. Aslında aynı mesleği yapıyoruz ama kadınınki mesleğe dair bir şey olmaktan çıkarılıyor.
◊ Bunları yaşadıktan sonra otosansür uyguladığınız oluyor mu?
İster istemez... Çünkü hoyratça atılan başlıklardan ve bakışlardan çekiniyorum. Her gün aynı güçte hissetmiyorum kendimi ve evet, zaman zaman boyun eğiyorum.
◊ Erkeklerin kadınlarla alıp veremedikleri ne?
Ortada güce sahip olmakla ilgili bir dert var. Alıp verememek değil de o gücü bölüşmek istememek... Kadın, hem fiziksel hem zihinsel olarak daha dayanıklı, daha güçlü bir yaratık. İnsanoğlunun fili zincirleyip gezdirmesi gibi kendinden daha güçlüyü alt etmek, çaresizliği öğretmek büyük tatmin demek ki.
◊ “Feminist bir kadın tarafından, anaerkil bir ortamda büyütüldüm” demişsiniz. Feminizmi nasıl anlatırsınız?
Feminizm, kadınla erkeğin sosyal, politik ve ekonomik olarak eşit olması gerektiğine inanmak ve savunmak... Dolayısıyla bir erkek de feminist olabilir. Böyle sağlam bir inancı erkeklerden nefret eden kadınlara indirgemek de bu hak arayışını aslında yok saymak.
◊ Siz feminist misiniz?
Evet, elbette!
◊ Nasıl bir evdi sizinki?
Annem (Ayşegül Kaya) ve babam (Serhat Kaya) ben yedi yaşındayken boşandılar, ben hafta içlerini annemle, hafta sonlarını babamla geçirdim. Annem aktivist bir avukattı. 1990’ların başında ben daha minicikken kadın hareketine dahil oldu. Annem sağ olsun, ‘Mor Çatı’da tanımaktan gurur duyduğum, güçlü ve cesur kadınlarla büyüdüm.
◊ Ayşegül Hanım nasıl bir figürdü?
Annem beni 26 yaşındayken doğurmuş. Aynı evin içinde iki güçlü karakter çarpışa çarpışa büyüdük. Evde demokrasi ortamı hâkimdi; ev işlerini bir gün o yapardı, bir gün ben... Kararları bana sormadan almazdı. Hep iyi bir ekiptik. Annemin bende hayranlık uyandıran, enteresan bir gücü vardır. Bilmeyende, ‘güvendiği biri, bir şey var herhalde’ hissi uyandırır. Şimdi anlıyorum; o güç, bekâr bir anne olarak bir kız çocuğu yetiştirme sorumluluğundan geliyormuş.
Yaralayıcı şey yazılmasın diye giymediğim çok kıyafet var
◊ Şiddet hikâyelerine şahit oldunuz mu?
Evet ama yanlışlıkla. Dilekçe okumayı çok severim, annemin ofisinde yanlışlıkla okuyup çok etkilendiğim öyküler oldu.
◊ Bunlar ilişkilere bakışınızı etkiledi mi?
Olumsuz etkilemedi çünkü benim önümdeki erkek model yani babam, dünyanın en naif, en tatlı insanı.
◊ Size hiç “Eve şu sokaktan dönme”, “Oraya giderken şunu giyme” gibi şeyler söylendi mi?
Ailem kendimi nasıl koruyacağımı öğretti. Başıma bir şey geleceğini hissedersem kimi arayacağımı, nasıl davranacağımı biliyordum. Ama hiç kimse hiçbir şey demese de hayata karışınca, sokakta bu söylediklerinin hepsini, tacize uğraya uğraya öğreniyorsun.
◊ Hazal Kaya da olsanız bunları yaşıyor musunuz?
Tabii. Hem de ben bunu çoğu zaman herkesin gözü önünde yaşıyorum. Sosyal medyada uğradığım şiddet, bazen atılan yıpratıcı başlıklar gibi... Yaralayıcı bir şey yazılmasın diye giymediğim çok kıyafet var. Israrla üstüne gidip aşmaya çalıştığım, yanlış anlaşılma, yanlış değerlendirilme fobim var. Bunlar da hep kadına ait endişeler maalesef.
Uluslararası başarı elde etmişiz ama erkeğin yaptığı sayılıyor, benimki sayılmıyor
Hiç çekinmeden yıllar önce sette takoz kullandığınızı söylediniz. Sonra uzun dönem, “Sette takoz kullanıyor” haberlerine maruz kaldınız...
Takoz, sette kullanılan teknik bir malzeme olmaktan çıkıp benim boyumla dalga geçme, aşağılama malzemesine dönüştü. O zaman da saçma ve komik bulup üstüme alınmamıştım, hâlâ da aynı şeyi hissediyorum. Bugün gelip “Best Model’e gidiyorum” dersem tartışabiliriz ama oyunculuğumu boyum üzerinden sorgulayamazsınız. Benim bütün bu saçmalıkta canımı sıkan şey, yaptığım işin başarısından, çabamdan, emeğimden bahsedilmeyip bunlardan bahsedilmesi.
◊ İçinde bulunduğunuz sektörde kadına ayrımcılık ya da şiddet uygulanıyor mu?
Tabii, hem de çok ciddi bir ayrımcılık var. Hakkını arayan kadınlar arıza veya deli olarak nitelendiriliyor
◊ Hollywood’daki kadınlar maruz kaldıkları tacizlerden hareketle #MeToo hareketini yarattı. Sizin bir #MeToo itirafınız var mı?
Açıkçası öyle ciddi bir cinsel tacize uğramadım. Ben daha çok ayrımcılıktan mustaribim.
◊ Ne gibi bir ayrımcılık?
Hakkını arayan, yaptığı işe titizlenen, sorgulayan kadınlar genelde arıza veya deli olarak nitelendiriliyor. Erkek oyuncu sete geç kalır, gülümseyerek, “O hep geç kalır ya” derler. Kadın oyuncu geç kalınca yapımcı menajerini arar. Bir erkek oyuncunun tek bir başarılı işi onu efsane yapabilir. Aynı sonuç için bir kadın oyuncunun beş iş yapması gerekir. Yakın zamanda olan bir şeyi anlatayım. Çağatay (Ulusoy) benim kardeşim gibidir. En son ‘United Talent Agency’ye kabul edildik. Kocaman bir haber çıktı, “Çağatay Ulusoy UTA’e kabul edildi” diye. Yanında küçücük bir kutucukta benim fotoğrafım, “Hazal Kaya da...” yazıyor. Uluslararası başarı elde etmişiz ama erkeğin yaptığı sayılıyor, benimki
sayılmıyor.
◊ Peki erkek oyuncular kadın oyunculardan daha mı çok kazanıyor?
Evet, bu Türkiye’de de dünyada da böyle. Ama benim partnerlerim benden çok kazanmıyor (gülüyor). Yıllar içinde çok çalıştım, işlerim de iyi gitti ve söke söke o eşitliği aldım. Söylemezsem olmaz, elbette ki patronum da (Fatih Aksoy) sağ olsun bu konuda çok adaletliydi.
Doğurmazsak yeterince kadın değilmişiz gibi bir hal var
◊ Anne olmak nasıl bir şeymiş?
Benim yaşamayı çok istediğim bir duyguydu. Vücudum da izin verdi,
her şey yolunda gitti. Tabii diğer yandan çok zor ve meşakkatli bir süreç. Ben hep annelikten bahsederken çekiniyorum.
◊ Neden?
Çünkü anne olmak da kadınların üstünde büyük bir baskı. Sanki sadece yapabiliyoruz diye doğurmak zorundaymışız gibi, doğurmazsak yeterince kadın değilmişiz gibi bir hal var. Söylediklerim bu baskıya destek olsun istemiyorum. Anne olmayan her kadın da benim kadar kadın çünkü.
◊ Peki bebeğin hayatınıza etkisi ne oldu?
Büyük huzur ve mutluluk getirdi. Çok âşığız kendisine. Evlenirken hamile değildim ama olabilirdim, bu kimseyi ilgilendirmez
◊ O dönem hamile kaldığınız için evlendiğiniz de yazıldı...
Buna çok kızgınım. Evlenirken hamile değildim ama olabilirdim. Bu kimseyi ilgilendirmez. Nasıl uluorta konuşulabiliyor bunlar, nasıl sorgulanabiliyor anlamıyorum. Bak yine başa dönüyoruz. Böyle mutlu olaylarda bile dönüp dolaşıp konuştuğumuz şeye bak!
◊ Oğlunuz Fikret Ali üç buçuk aylık. Onu nasıl yetiştirmeyi planlıyorsunuz?
Saygılı, merhametli, sevgi dolu, haddini bilen, çalışkan biri olsun isterim. Duygularını özgürce ve rahatlıkla ifade edebilen bir çocuk olması da ayrıca çok önemli benim için. O yüzden sürekli çocuk gelişimi okuyup öğrenmeye, onun için en uygun ortamı yaratmaya çalışıyorum.
◊ Aşk, evlilik ve çocuktan nasıl etkileniyor?
Aslında son iki buçuk sene bizim için zordu. Annem hastalandı, o iyileşti, teyzem hastalandı. Sonra teyzemi kaybettik. Büyük mutluluklarımızın arasında büyük hüzünler yaşadık. İlişkimiz çok sınandı. Çocuktan sonra ilk zamanlar da zordu tabii ama hep gördük ki bizim yol arkadaşlığımız çok güçlü. Birbirimize duyduğumuz sevgi de öyle.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR