Güncelleme Tarihi:
Hem çok neşeli, hem ağırbaşlı hem de çok duyarlı... Çocukça bir merakı, gözlerindeyse hiç eksik olmayan bir ışıltı var. Kadın meselesine karşı duyarlı duruşuyla umut veriyor. Ali Atay’a olan aşkını ve oğlu Fikret Ali’ye sevgisini içtenlikle dile getiriyor. “Hayatta en sevdiğimiz canlıyı birlikte önce hayatta tutmaya çalıştık, şimdi de ona büyük mutlulukla eşlik etmeye çalışıyoruz” diyor. Kendisiyle yaptığım söyleşiyi yayına hazırlarken COVID-19 testinin pozitif çıktığını öğreniyorum. Umarım bu süreci sağlıklı bir şekilde kısa sürede atlatır. Ona ve ailesine geçmiş olsun diliyorum.
20’leri devirdin. Kendini nasıl hissediyorsun?
Yaşla ilgili mi bilmiyorum ama kendi içimde daha özgür ve daha mutlu hissediyorum. 20’li yaşların yorucu sorgulamaları geçti gitti diye de mutluyum. Ne yapsam, nereye gitsem dibine kadar yaşamaya odaklandım. Ağır duygulardan da daha az korkmaya çalışıyorum. Bu duruma keyifli bir öğrenim süreci diyebilirim.
Hakkında şimdi ne söylesen şaşırırız?
Bir şeye çok odaklandıysam, izliyorsam, okuyorsam, dinliyorsam falan başka bir şey duymuyorum. Bağırsan duymam, o kadar diyeyim.
Aa, gerçekten ilginçmiş...
Yeni fark edenler için rahatsız edici olabiliyor ama alışıyorlar.
Seninle ilgili hep bir ‘hanım kız’ duruşu var kafamızda... O kadar hanım hanım mısın?
Hanım kızımdır tabii. Hanım kızlar da yüksek sesli, eğlenceli olabilirler. Öyle değil mi?
O zaman en büyük haylazlığını, çılgınlığını anlatsana...
Bir kere skydiving yapmaya kalktım ama uçaktan atlayamadım. En büyük çılgınlığım bu. Zaten bir daha da tövbe adrenaline...
TEK SAYI SEVDAM VAR
Hayattaki kırmızı çizgilerin neler?
Saygısızlık, terbiyesizlik ve sınır ihlali.
Peki, nelerle derdin vardır? Nelere karşı durursun?
Haksızlığa, sevgisizliğe... Biliyorsunuz bunları bence artık...
Birinden seni soğutan nedir?
Statü sevdası.
İlginç takıntıların var mı?
Çok var.
En öne çıkanı hangisi?
En belirgini tek sayı sevdam.
Defoların neler?
İnsanım, defom çok. Say deyince söyleyemedim. Bazen fazla düz konuşup kırıcı olabiliyorum. Endişelendiğim zaman çevremdekileri çok darlayabiliyorum.
Hayatının en büyük hayal kırıklığı neydi?
Hiç bilemedim böyle sorunca. Galiba güç sahibi olanların o sırada güçsüz olanla ilgili herhangi bir sorumluluk almak zorunda hissetmediğini anladığım ilk an. Artık normal geliyor.
BENDEN GADDAR PATRON OLMAZ
‘Benden Ne Olur?’ cuma vizyona giriyor. Film, Aslı Kızmaz’ın kitabından uyarlandı. Kitabı okumuş muydun?
Okumaz olur muyum! Kitabı ilk okuduğumda ne tatlı bir film olur diye düşünmüştüm. Meğer o sırada hakları Medyapım tarafından çoktan alınmış. Bir süre Sertab’ı kim oynar diye Aslı’ya yalandan birtakım fikirler verdikten sonra “Aslında ben oynamak isterim” dedim ve süreç başladı.
MASABAŞI İŞİ YAPAMAM
Bilmeyenler için nasıl bir hikâye ve nasıl bir karakter bizi bekliyor?
Kendisi için biçilmiş hiçbir kalıba uymayan, uymakla bir derdi de olmayan, düşe kalka kendini ve hayatı keşfetmeye çalışan, cesur, eğlenceli, hassas, şapşal bir kadının; Sertab Bal’ın hikâyesi. Ben okurken de oynarken de Sertab’ın hata yapmakla ilgili kendini bu kadar özgür hissetmesinden çok etkilendim. Merakla ve zevkle peşinden koşuyor hayatın, şartlar el vermiyorsa başka bir yolunu buluyor mutlaka. Çok seviyorum Sertab’ı.
Bu hikâyede seni kendine çeken, farklı gelen ne oldu?
Daha önce böyle bütün zaaflarıyla sahip çıktığımız, ne yapacağını merak ettiğimiz ve kaderini bir erkeğin varlığına bağlamadığımız bir kadın karakter yazıldığını görmemiştim. Ya da o senaryo bana hiç gelmedi.
“Senden ne olur?” Bu soruya hayatta çok maruz kaldın mı?
‘Senden şu olmalı’ dendi daha çok, fikrim sorulmadı. Bir süre ciddiye alsam da bir şekilde dar geldi o çizilen alanlar, dinlemekten vazgeçtim. Şimdi de benden ne olup ne olmadığını keyifle yaşayıp görüyorum aslında. Hata yapmaktan daha az korkuyorum galiba, bir de kontrol edemeyeceğim şeylerle ilgili daha az endişeleniyorum. Rahatlamamın sebebi bu.
O halde senden neler olmaz?
Benden gaddar patron olmaz, takım işi değil de bireysel çalışmak zorunda olduğum hiçbir mesleği yapamam. Masabaşı iş yapamam. Benden bunlar çıkmaz.
Hep oyuncu mu olmak istedin?
Hep dediğin 16 yaşından beri bilfiil içinde olduğum bir meslekten bahsediyoruz. Heyecan verici bulduğum, öğrenmek istediğim anda içine dalmışım. Şükür ki doğru bir kararmış.
Peki, ne umdun ne buldun?
Üstüne düşünmek, öğrenmek, izlemek, çalışmak bitmiyor. Yine olsa buna benzer bir süreci olan, zevkine doyamadığım bir meslek seçerdim.
Mesela?
Mesela aşçılık (gülüyor).
Filmde başrolü Onur Tuna’yla paylaşıyorsun. Onun boyu 1.98. Sen daha minyonsun. Çekimde zorluk yaşadınız mı?
Yani tabii bu duruma uygun tekniklerimiz var Allah’tan. Zorluk yaşamadık ama çok eğlendik.
Filmde Sertab’ın hayali bir arkadaşı var, onu da Enis Arıkan oynuyor. Senin hayali arkadaşın, arkadaşların oldu mu?
Çocukken filan olmuştur eminim ama hatırlamıyorum hiç. Ben galiba Sertab’a göre daha gerçekçi biriyim.
ÇİÇEK ÇOCUKLARLA TAKILMAK İSTERDİM
Diğer bir işin ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’... Oradaki karakterin nasıl?
Bunu ayrıca konuşuruz bence (gülüyor). Gurur ve mutluluk duyduğum bir proje. Hâlâ otelin önünden geçtiğimde içeri girsem de ekip orada olsa diyorum.
Dizide karakterin Pera Palas’tan açılan bir kapıyla 1919’a geçiyor. Zaman yolculuğuna çıkma şansın olsa hangi yıllara gitmek isterdin?
60’larda çiçek çocuklarla takılmak isterdim... 1926’da Pera Palas’taki ilk yılbaşı kutlamasına bir uğrar, yine aynı dönem Paris’te Gerda Taro’yla (Alman fotoğrafçı) bir kahve içebilirdik. 70’lerde New York’un diskolarına ve ballroom’larına gidip eğlenebilirdim...
HİÇ GÜVENDE HİSSETMİYORUM
En son iki yıl önce 8 Mart Kadınlar Günü vesilesiyle buluşmuştuk. O günden bugüne kadına şiddet, kadın cinayetleri haberlerini duymaya devam ediyoruz. Neler hissettiriyor bu haberler?
Öfke hissediyorum. Umudumu yitirmemeye çalışıyorum ama çok zor. Bu konuda yapılabilecek şeylerin yapılmıyor olduğunu görmek acı veriyor. İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden sonra, ki uygulandığı da söylenemezdi, her gün bu haberlerin gelmesine doğal olarak şaşırmıyorum. Şaşırmamak da öfkemi, üzüntümü katlıyor. Durum bu.
‘Ünlü’ bir kadın olarak kendini ne kadar güvende hissediyorsun?
Hiç güvende hissetmiyorum.
Yıllardır sektördesin. Kadın oyuncu olmanın zorluklarını yaşadın mı?
Yaşamayan yoktur sanırım. Çok konuştum bu konuyla ilgili. Başka kadın oyuncu arkadaşlarım da birbirinden cesur açıklamalar yaptılar. Şu an konuşabildiklerimiz, ifade edebildiklerimizle ilgili hepimizle gurur duyuyorum. Bu birlik sayesinde konuşulabilir oldu bunlar. Bir şeyler değişebiliyorsa biz birbirimize güç verdikçe olacak.
YIL OLDU 2022, HÂLÂ MI?
Mesela filminizin fragmanı yayımlandı ve ‘Hazal Kaya’nın öpüşme sahnesi damga vurdu’ haberleri çıktı. Neden erkek oyuncuların değil de kadın oyuncuların öpüşme, sevişme sahnelerini konuşuyoruz? Bu seni bir kadın oyuncu olarak rahatsız ediyor mu?
Bence duygusal olarak aştık bunları; ama bu, yapılan yanlışı kanıksadığımız anlamına gelmesin. Bu haberleri yazanlar neden hâlâ buradan çıkar sağlamaya çalıştıklarını düşünmeliler bence. Yıl oldu 2022, hâlâ mı gerçekten?
Bunları nasıl aşarız?
Konuşanları, konuşulanları dinleyerek, dünyada bu konuda olup biteni dikkatle takip ederek ve en önemlisi hassasiyet geliştirerek aşacak bence yazılı basın bunu.
BAŞARISIZLIK BU İŞİN DOĞASINDA VAR
2006’dan beri ekrandasın. Birçok sinema filmin de oldu. Ama dizilerle tanındın, sevildin. Nasıldır dizi sektörü?
Zordur, acımasızdır, yüksek güvenlik önlemi gerekebilir ama zamanla alışıyor insan.
Dizi oyuncusu olarak anılmanın zorlukları var mı? Mesela oyunculuğun kendi içinde sınıflandırmaları oluyor mu?
O ayrım herkesin kendini ifade gücü arttıkça yok oldu bence. Günün sonunda herkes ürettiği daha çok insana ulaşsın istiyor. Görülmek, duyulmak istiyorsun ve bu çok doğal. Herkes de zaaflarını görüp kabul ettikçe kalkıyor bu bariyerler.
Verilen emekler ve reyting canavarı dengesi hakkında yıllardır ekrana iş yapan bir oyuncu olarak neler söylemek istersin?
Elbette çok emek veriyoruz, heyecanlanıyoruz, daha çok anlatma hevesimiz oluyor ama başarısızlık bu işin doğasında var. Her yaptığımızın olması mümkün değil. Bunu kabul etmemek hem kendimize hem de ürettiğimiz ürüne anca zarar verir. Söylenecek pek bir şey yok o yüzden. Bu bir gerçek.
ŞOK DİYETLER YAPTIM, BEDENİMLE İLİŞKİM BOZULDU
Sosyal medyadan bahsedersek... Kadın oyuncuların özellikle fizikleri üzerinden psikolojik baskılara maruz kalmaları seni nasıl etkiliyor?
Yaşaması zor zamanlar bahsettiklerin. Kendimi tekrarlayacağım ama o kadar şahane bir dayanışma var ki bu manada kadınlar arasında. Artık çok eskidi bence bu baskılar. Negatif etkileşimle beslenenler devam ediyor hâlâ ama bir geçerliliği kalmadı artık.
Sen bunu yaşadın mı? Bu yüzden rejime girdiğin ya da estetik yaptırdığın oldu mu?
Elbette, şok diyetler yaptım, bedenimle ilişkim bozuldu vs. Ama bu duyguyu paylaşarak çok rahatladım. Seninle de konuştuk bunları hep yıllar içinde. Hepimiz yaşadık ama yaşamaya devam etmek zorunda olmadığımız bir noktaya yavaş yavaş geldiğimizi görmek mutlu ediyor.
ALİ’NİN BABALIĞINA DA KOCALIĞINA DA AYRI ÂŞIK OLDUM
Eşin Ali Atay’la beş yıldır birliktesiniz. Üç yıldır evlisiniz. Biraz geçmişe dönsek. Sizinki ilk görüşte aşk mıydı?
Benimki öyleydi, evet.
Neydi Ali’de seni çarpan?
Ne kadar parlak bir zekâ olduğuyla, birikimiyle, başarısıyla, o güne kadar yaptıklarıyla asla ilgilenmiyordu. Bunları ciddiye almadan ama bunları kullanarak yapmak istediklerinin, hayattan zevk almanın peşindeydi. Hadi gel çarpılma!
Evlilik ve imza neleri değiştiriyor?
Manitalıktan çıkıp bir kuruma dahil olma hali başta bir sarssa da manitalığa tekrar dönmek toparlıyor ilişkiyi.
Peki çocuk olduktan sonra ilişkide neler etkileniyor?
Hayatta en sevdiğimiz canlıyı birlikte önce hayatta tutmaya çalıştık, şimdi de ona büyük mutlulukla eşlik etmeye çalışıyoruz. Neresinden baksan zor bir süreç. Çok da tatlı atlattık o ilk adaptasyon sürecini. Birbirimizi hiç anne-baba olarak görmemiştik haliyle, bu görevin bize getirdiklerini de büyük bir özenle anlamaya çalıştık. Günün sonunda ben Ali’nin babalığına da kocalığına da ayrı âşık oldum.
Ali’ye olan aşkını nasıl anlatırsın?
Anlatamam, içmem lazım!
İkiniz de oyuncusunuz. Aranızda planlama yapıyor musunuz? Biri çalışırken biri çalışmayacak gibi...
Öyle bir planımız yok. Yapmak istediklerimizle ilgili birbirimizi destekliyoruz. Fiko’nun programını da buna uyduruyoruz.
İki kişi aynı işi yapınca ilişkinin merkezinde de mesleğiniz mi oluyor?
İzlediklerimiz üzerine ya da birbirimizin işleriyle ilgili konuşuyoruz tabii ama o kadar. İzlediğimize inanamayacağınız reality show’lar seviyoruz filan. Bomboş geyik yapmak favorimiz.
KARDEŞLE BÜYÜMESİNİ ÇOK İSTİYORUM
Fikret Ali 2 yaşında. ‘Anneliğin kutsanmasından rahatsız oluyorum’ diye bir yorumunu okudum. Neden?
Anne olmak bedenimizle, hayatımızla ilgili bir tercih olmalı diye düşünüyorum, ama maalesef öyle değil. Anne olmayı tercih etmeyen ya da isteyip de olamamış kadınlardan, bunu tercih etmiş biri olarak ben niye daha kutsal olayım, anlayamıyorum. Kadına görev tanımı yapıp yerine getirmez ya da getiremezse kendince daha aşağı bir ‘seviyeyi’ layık gören zihniyeti kabul etmiyorum. Niye edeyim?
Fikret Ali sana neler öğretti?
Nasıl anlatabilirim bunu bilmiyorum. Binlerce duyguyu aynı anda hissediyorum.
Pimpirikli, evhamlı ya da çocuğun geleceğini şimdiden planlayan annelerden misin?
Çok endişeli ve evhamlı olurum sanıyordum, tam tersi oldu. Burada Ali’nin yerine de konuşmuş olacağım ama bire bir aynı yerden bakıyoruz mevzuya. Fikret’le ilgili planladığımız hiçbir şey yok. Nasıl mutlu olacaksa öyle yaşasın, meraklarının peşinden koşsun, kendine sınırlar koymasın, hep yanında olduğumuzu bilsin yeter.
Fikret Ali’nin babasının kopyası olması sosyal medya gündeminden düşmüyor. Bu benzerlik sana ne hissettiriyor?
Biz de aramızda geyiğini çok yapıyoruz bunun. Valla o kadar çok seviyorum ki onları, çok tatlı, bazen de komik geliyor benzerlikleri.
İkinci kez anne olmak istiyor musun?
Evet ya, çok istiyorum kardeşle büyümesini.
DEHŞETE DÜŞTÜĞÜM, KORKU ATAKLARI GEÇİRDİĞİM DE OLDU
Geçen aylarda koronaya yakalandın. Oğlunla ikiniz o süreci nasıl geçirdiniz?
Biz COVID-19 olduğumuzda daha aşı filan yoktu ortada. Virüsün de çok vahşi olduğu bir zamandı, o yüzden gerçekten çok korktum. Aynı anda annem ve Fikret’in bakıcısı, canımız Ann de benim yüzümden korona oldular. Hasta olmak değil, bulaştıran olmak vicdani anlamda kötü etkiledi beni. Elbette elimde değildi ama korkunç bir his. Zordu ama çok şükür Fiko çok hafif atlattı, biz de.
Pandemi, karantina, korona... Bunlar seni nasıl etkiledi? Sana neler öğretti?
Ben zaten lohusaydım pandemi başladığında. Evden de çok çıkmayı sevmeyiz zaten. Virüsün yarattığı o berbat korku olmasa hayatımızda bir değişiklik olmayacaktı. Sonra sonra ölümler yaşandı çok yakınlarımızda; bu virüs yüzünden dehşete düştüğüm, korku atakları geçirdiğim de oldu. Bir virüsten kaçıp hayatta kalmaya çalışmak, özellikle yakalandıktan sonra hayata dair endişelerimi azalttı. Çok aciz yaratıklarız, kontrol edemediğimiz bir hayat, dünya, evren var. Endişeye, korkuya kapılıp kaçırdıklarımıza yazık diye düşündüm sonradan...