Güncelleme Tarihi:
Sokak hayvanları hassas noktamız. Onların tüyüne bile zarar gelsin istemiyoruz. Yine de ‘nasıl olsa kendine bakar’ diye her gün onlarca hayvan sokaklara, parklara terk ediliyor. Bir yandan da barınaklar doluyor. Oysa 1.389 belediyemizin sadece 189’unda hayvan bakımevi var. Sokaklarda hayvanlarla beraber nasıl ortak bir yaşam kurabiliriz? İyi bir barınak nasıl olmalı? Bu soruları yıllardır bu konularla ilgilenen kişilere sorduk.
SAĞLIKLI BİR BAKIMEVİ NASIL OLMALI?
Şebnem Aslan, Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu
Eskiden kalma alışkanlıkla hayvan rehabilitasyon merkezlerine (kanunda ‘geçici bakımevi’ olarak da geçiyor) ‘barınak’ diyoruz. Ama buralar hayvanların barınma yerleri değil; kısırlaştırılıp aşılandığı, gerekliyse tedavilerinin yapıldığı ve daha sonra kanun gereği alındığı yere bırakıldığı rehabilitasyon merkezleri. O yüzden buralara kısaca ‘bakımevi’ diyelim.
Belediyeler bakımevi oluştururken buraların fiziki yapılanması ve işleyişiyle ilgili kanunla belirlenen şartları yerine getirmek zorunda. Ameliyathane, karantina, post-operasyon bölümleri gibi... Biz belediyelerin milyonlarca lirayı demir ve betona verdikleri devasa yapıları onaylamıyoruz. Bu yapılar hayvanların etolojilerine uygun değil. Hayvanların doğal koşullarda kalacağı daha küçük ölçekli kısırlaştırma ve tedavi merkezlerini destekliyoruz.
İyi bir bakımevinde hayvanları seven, onlara ‘can’ muamelesi yapacak veteriner hekim ve personel istihdam edilmeli. Personelin vicdanlı ve merhametli olması şart.
Hayvanlar toplanırken tüm yollar denendikten sonra anestezik maddeye başvurulmalı.
‘KANUN UYGULANMIYOR’
Bu topraklarda yüzyıllardır sokak hayvanlarıyla birlikte yaşıyoruz. Ülkemize gelen yabancılardan da çok olumlu dönüşler alıyoruz. Belgeseller bile yapılıyor. Tüm bunlar bir yana, sokak hayvanlarından rahatsız olan ve şikâyet eden bir kesim de var.
Bizler hayvanların yaşam alanlarını daralttık. Suçlu olan, doğaları gereği üreyen hayvanlar ya da onları yaşatmaya çalışan vicdanlı hayvanseverler değil. Kanunu uygulamayarak kısırlaştırma yapmayan, üremenin önüne geçmeyen 1.200 belediye var. Şikâyetçiler bunun hesabını sokak hayvanlarından, hayvanseverlerden değil, belediyelerden sormalı. Temmuz 2021’de çıkan 7332 sayılı kanun, nüfusu 25 bini aşan belediyelere kısırlaştırma merkezi kurma zorunluluğu getirdi.
Son 10 senedir sokak hayvanlarına karşı duyarlılık çok arttı. Bunda insanüstü çabayla bu hayvanların yaşam hakkı için savaşan, onları yaşatmaya çalışan hayvanseverlerin ve sivil toplum kuruluşlarının payı büyük. Hayvanlarla uyum içinde yaşamak için aslında yapılacak şey çok basit: Sokakların sadece insanların değil, diğer canlıların da yaşam alanı olduğunu unutmamak.
‘KISIRLAŞTIR, YAŞADIĞI YERE TEKRAR BIRAK’
Deniz Bayraktutan, @parkkedisi
Açık alanlar (parklar, sahiller) veya kapalı alanlar (barınak, klinikler) toplu yaşanan her yer, sağlıklı hayvanlar için ‘ölüm’ demek. Aynı kaptan yiyip içmek, dar alanda aynı havayı solumak virüslerin yayılması ve hayvanların 3 hafta içinde hastalanması anlamına geliyor.
Sokaktaki canları besleyebilir, kısırlaştırabilir ve tekrar yaşadıkları alana bırakabiliriz. Hayvanlar için bildikleri alanlar onların evi. Bulundukları alanı değiştirmek strese girip bağışıklığının düşmesi anlamına gelir.
İnsanların COVID-19’dan korunmak için almadığı önlem kalmadı. Konu hayvanlar olunca onların yaşama hakkı yok mu? Onları toplu yaşama zorlamak katletmek demek. Hayvanlar için alınacak en doğru karar, toplu kıyım yapmadan doğal seleksiyonla yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak. Çünkü istisnalar hariç çoğu sokak hayvanı maksimum 1-2 yıl yaşayabiliyor.
‘HAYVANLARIN REFAHI SAĞLANMALI’
Barış Kurt, veteriner hekim
Uluslararası ölçekte kabul gören ‘hayvan refahı’ normlarına uygun şartların sağlanması öncelikli hedef olmalı. Bu kapsamda yapılması gerekenler şöyle: Yeterli büyüklükte, ısı izolasyonlu hijyenik, rahat bölümler. Korku, stres ve fiziksel yaralanmalara neden olabilecek dış faktörlerin ortadan kaldırılması. Açlık, susuzluk ve beslenme bozukluğu yaşamayacağı organizasyon yapısının sağlanması...
Tüm canlıların ortak yaşam içgüdüsü beslenmek, barınmak ve neslini devam ettirmektir. Doğal yaşam alanlarını kaybetmiş sokak hayvanlarına bu üç konuda yardımcı olmak biz insanlara düşüyor. Onlara yiyecek, soğuk havalarda barınacakları alanlar sağlamalıyız.
Yeni kanun değişiklikleriyle beraber hayvanlara mikroçip takılması zorunlu hale geldi. Kimliklendirme, tıbbi özgeçmiş, kısırlaştırma ve bölge kontrolü anlamında büyük avantajları olacak bu sistemin. Hızla işlerlik kazanması için ilgili kurumlara yardımcı olunmalı.
Şu da unutulmamalı: Saldırgan evcil hayvan yoktur. Eziyet görmüş, korkutulmuş, sahiplerinin egolarına göre eğitilmiş, yoldan çıkarılmış hayvanlar vardır. Onlarla beraber yaşamanın altın kuralı sadece sevgi...
Avrupa Birliği ülkelerinde hem yerel yönetimlere hem de gönüllülere ait hayvan barınakları var. ABD’deyse eyaletlere göre farklılık göstermekle beraber, hem yerel yönetimler hem de gönüllülük esasına dayalı barınaklar bulunuyor.