Hayvanatçıya kurulana kurulurum

Güncelleme Tarihi:

Hayvanatçıya kurulana kurulurum
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2020 07:00

Sokaklarda ona buna gıcıklanarak hava aldığıma alacağıma pişman oluyorum. Bu hafta da kafayı hayvana, hayvansevere takanlara kuruldum, sinirlenip eve döndüm.

Haberin Devamı

Hayvanat sahipliğinin sıkıcı yanı ne biliyor musunuz? İnsanlar çok kafa ütülüyor. Hanımlar gelip, “Ay ne şirin bir hayvanat, siz de başka bir canlının sorumluluğunu mükemmelen alabilen pek yakışıklı bir kişisiniz” tonundan şeyler söylüyor sanılıyor. Öyle bir şey yok. Genelde yaşlı erkek bireyler salça oluyor. Kendilerinin de köpekçilikten anladıklarını göstermek için onları hayatında daha önce hiç görmemiş olan hayvana “Gel, otur” falan gibi komutlar veriyorlar. Almıyor tabii hayvan. Sonra da anılarını anlatıyorlar uzun uzun. “Ben demiryollarından emekliyim, o zamanlar bizim orada da bir köpek vardı...” gibisinden başlayıp sonsuza uzanan kaç muhabbet dinledim tahmin bile edemezsiniz.

Çayı bıraktım, dert edindim

Daha bunun eşi dostu var, deli teyzesi var, var oğlu var. Misal geçen tüylü ekürimle yine hava alıyoruz. Teyzenin biri geldi, “Sen” dedi, “bu hayvana kötülük yapıyorsun. Bunların özgür olması lazım, böyle tasmayla falan gezdiriyorsunuz, doğalarına aykırı davranıyorsunuz” diye devam etti. Manyağın ‘hayvanları salıver sokağa, takılsınlar, sen ne müdahale ediyorsun’cu versiyonuna ilk defa denk geliyorum. Kaçtım kendisinden.

Haberin Devamı

Öbür türlüsü yani ‘sokakta hayvanın ne işi var’cı derseniz, ondan çok var. Bunu da anlamıyorum, o ayrı; anlamadıkça sinir yapıyorum, o apayrı. Evden çıktım, bir modumuz değişsin diye esnaf çayı seansımızda bizim Ercan’a uğradım. Adam konuya damardan daldı durduk yere. Vay efendim niye sokakta kedi, köpek varmış. “Sakarya’da” dedi, “bir kuduz köpek olsa, o başka bir köpeği, o da bambaşka bir köpeği ısırsa hop bir bakmışsın Bostancı’ya kadar gelirmiş kuduz.” Girdik tabii birbirimize. “Sen bu ‘kuduzlar göçü’ teorisini nasıl edindin kanka, kendi akıl yürütmen mi yoksa değişiklik olsun diye bir yere dayandırmayı falan düşünüyor musun” diye sordum.

Twitter’da bir hesap takibe almış, onu paylaştı benimle. “Bak” dedi, “59 bin kişi kuduz nedeniyle hayatını kaybetmiş.” Ercan, tabii kaynak diye verilen raporu okumamış, ben çayı falan bıraktım, dert edindim, okudum. Sonra bizimkine dönüp, “Oğlum sen niye her işi yarım yamalak yapıyorsun,
59 bin kişi Türkiye’de değil, dünyada. Uganda’daki adamı sırtlan ısırmış, gelmiş tatavasını bizim köpeğe yapıyorsun, oluyor mu böyle” diye çemkirdim. “Aha işte burada var rakamlar, Türkiye’de bir vaka var, onu da ısıran köpek değil büyükbaş” diye devam ettim. Bizimki, attığı gol VAR’dan dönünce iyice ayarını kaçırdı. “Siz bu hayvanları çocuğunuz yerine koyuyorsunuz, ne kadar çocuksuz varsa hayvan diye deli oluyor” diye ağzından köpük saçıyor. Isırsa ısırır, o noktaya geldi.

Haberin Devamı

Ben de siniri artırdım öyle olunca, “Oğlum sen aptal mısın, bu söylediklerini sence hiç düşünmemiş olabilir miyiz, siz karşınızdaki insanla ilgili yaptığınız tespitin, bir yıldır kendisiyle yaşayan o kişinin aklına hiç gelmemiş olacağı özgüvenini nereden bulup da ucuza kapatıyorsunuz” diye giriştim.

Arada bu bana, “Kuduz tehlikesi var” diye bağırıyor, ben ona, “Oğlum raporda harita var, bütün şüpheli vakalar kırsalda ve ağırlıklı olarak büyükbaş hayvanda görünüyor, git sığır sahiplerine çemkir, bana ne anlatıyorsun” diye bağırıyorum.

Hocam sizin bu özgüven nereden?

Belediyenin gelip ikimizi de kuduz şüphesiyle paketlemesine ramak kaldı. Az sakinleşelim diye evlere dağıldık. Kapıdan girdim, bundan mesaj geldi. Adam çakalların elinden yaralı karaca almış. İyi yapmış, kötü yapmış ayrı mesele; o kadar önemli de değil ayrıca. Millet de yağdırmış altında. Siz şöyle salaksınız, böyle bilmem nesiniz, yok çakallara et yememeyi öğretin, madem o kadar doğrucusunuz falan. Bu da bunu bana paslıyor, ibret mi alacağım, artık ne bekliyorsa.

Haberin Devamı

“Sonra bir de ekolojik denge dersiniz, o çakallar taş mı yesin” yazmış arkasına da. “Sen biraz yaşlanıp boş konuşmanın dozunu da iki ton artır, ben sana bu ezber bozan, düşünülmeyeni düşünen, söylenmeyeni söyleyen görüşlerini ifade etmen için kralından bir mecra ayarlayacağım, rahat ol” dedim, telefonun sesini kıstım, attım köşeye.

Şimdi bugün yine dükkâna uğrayıp, “Çakalın evinin ortasından viyadük geçerken neredeydin, sen onu bi desene, ekoloji falan konuşuyorsun da” diye bir tur daha olay çıkaracağım. Varsın bir daha çay vermesin. Kafayı takacak şey arayıp da bula bula hayvanatçıya kurulmak da neyin nesiyse artık. 

 
   

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!