Güncelleme Tarihi:
Sergilediği ikonik performanslarla oyunculuk kariyerinde 40 yılı deviren Sigourney Weaver, çok uzun bir zamandır sinemada güçlü ve yenilmez kadını sembolize ediyor. Bugün 73 yaşındaki yıldız, tıpkı aynı dönemin oyuncuları Bruce Willis, Mel Gibson, Harrison Ford veya Sylvester Stallone gibi kariyer basamaklarını emin adımlarla tırmandı. Belki Hollywood bu saydığımız aktörlere sunduğu ilgiyi ondan esirgedi ama filmlerini izleyenler onu hep çok sevdi.
Weaver ilk günkü heyecanını bugün de hiç kaybetmemiş gibi. Kürtaj yasasına karşı çıkan aktivist Virginia karakterini canlandırdığı ‘Acil Durumda Jane’i Ara’ (Call Jane) 2 Aralık’ta vizyona girdi. Performansı eleştirmenler tarafından çok beğenildi. 16 Aralık’ta gösterime girecek ‘Avatar: Suyun Yolu’ (Avatar: The Way of Water) filminde de onu 14 yaşında, mavi uzaylı Kiri rolünde izleyeceğiz. Hatırlarsanız ilk filmde Weaver’ın canlandırdığı karakter ölmüştü. Filmin yönetmeni James Cameron onu tekrar seriye dahil etmek için yepyeni bir rol yarattı.
‘Şanslı bir dönemdeyiz’
Çok çalışıyor, yorulmuyor ve maceradan maceraya koşmaya devam ediyor. Belki de bu kadar genç görünmesinin sırrı da bu. Hâlâ 40 yaş üstü kadınlar için iyi roller olmadığını iddia edenlere de iki çift lafı var. Elle dergisine verdiği röportajda “Böyle aptalca şeyler söylemeyi bırakmalılar. Dürüst olmak gerekirse, gerçekliğin bunu doğruladığını sanmıyorum. Şu anda eski karakterlerin daha çok duyulduğu, şanslı bir dönemde olduğumuzu hissediyorum” diyor.
Yetenekli oyuncu bugünlere nasıl geldi diye bir bakacak olursak filmlerinde gösterdiği azmin gerçek hayatında da yansımaları olduğunu görüyoruz. Öncelikle gerçek adının Sigourney olmadığını söyleyerek şöyle bir geçmişe doğru yolculuk yapalım. 8 Ekim 1949’da New York’ta Susan Alexandra Weaver adıyla dünyaya geldi. Babası TV yapımcısı Sylvester L. Weaver Jr. tarihe olan tutkusu yüzünden ona Roma İmparatoriçesi Flavia’nın ismini vermek istemişti. Ağabeyine çoktan bir Roma İmparatoru Trajan’ın adını koymuştu. Ama bir İngiliz aktris olan annesi Elizabeth Inglis devreye girdi ve kızına yakın arkadaşı kâşif Susan Pretzlik’in adını verdi.
Sigourney Weaver önce 1961’de The Brearley Girls Academy’e sonra da New York’ta başka bir özel okul olan Chapin School’a gitti. 13 yaşındayken boyu 1.80’e yaklaşmıştı ve sınıf arkadaşlarının çoğundan uzundu. Bu da onun zaman zaman alay konusu olmasına yol açıyordu. 1963’te F. Scott Fitzgerald’ın ‘Muhteşem Gatsby’ (The Great Gatsby) romanındaki ‘Sigourney Howard’ karakterinden esinlenerek adını ‘Sigourney’ olarak değiştirdi.
1969’da Stanford Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okudu ve ardından 1971’de New York’taki Yale Üniversitesi Drama Okulu’na başvurdu. Buradaki sınıf arkadaşlarından birinin Meryl Streep olduğunu hemen söyleyelim. Fakat Weaver okulda zor zamanlar geçirirken Streep hocaların gözdesiydi. Bazı oyunculuk öğretmenleri ondan ‘yeteneksiz’ diye bahsediyor ve komediye devam etmesini tavsiye ediyordu. Yine heybetli boyu yüzünden Weaver’a sürekli fahişe ve yaşlı kadın rolleri biçiliyordu. Ama ünlü oyuncu yılmadı. Amerikalı oyun yazarı Christopher Durang’in de aralarında olduğu Yale’deki arkadaşlarıyla birçok oyunda rol aldılar. 1974’te okuldan ayrılmadan önce, sınıf arkadaşı Meryl Streep’le birlikte Stephen Sondheim’ın ‘The Frogs’ müzikalinin ilk prodüksiyonunda sahneye çıktı.
Antropolog, psikolog...
Waever, 70’lerin ortalarında birkaç TV reklamında ve hatta ‘Somerset’ adlı bir pembe dizide oynadı. Ridley Scott’ın ‘Yaratık’ (Alien-1979) filmindeki efsane ‘Ellen Ripley’ rolüyle çıkış yaptığındaysa herkesi epeyce şaşırttı. Saçlarını kısacık kestirip amansız bir uzaylıya karşı mücadele verdi. 1.80’lik boyu, beyaz iç çamaşırları ve ‘soğuk’ denebilecek karizmatik tavırlarıyla alışılmışın dışında bir profil sergiledi. Çirkin uzaylı yaratıkları teker teker avlamasını zevkle izledik. Ardından gelen ‘Hayalet Avcıları’ (Ghostbusters-1984) döneminin en çok ilgi gören yapımlarından biri oldu ki filmin tema müziği hâlâ hepimizin kulağındadır. ‘Yaratık 2: Yaratığın Dönüşü’ (Aliens) filminin de gişede büyük başarı elde etmesinden sonra ünlü oyuncu rotasını farklı bir yöne çevirdi…
‘Sisteki Goriller’de (Gorillas in the Mist: The Story of Dian Fossey,1988) hayatını Afrika’daki gorilleri araştırmaya adayan bir biliminsanıydı. Genç antropolog Dian Fossey’in gerçek hikâyesine dayanan filmle onun dramda da başarılı olabileceğini gördük. Ardından gelen ‘Çalışan Kız’da da (Working Girl, 1988) eğer isterse nasıl ‘çirkinleşebileceğini’ izledik. Asistanının projesini çalan yönetici rolüyle ünlü aktris oldukça başarılı bir performans sergiledi. Gerilim-polisiye sularında da bir ara yüzen oyuncu, özellikle ‘Kopya Cinayetler’de (Copycat-1995) canlandırdığı psikolog Helen Hudson rolüyle bu türe de hakkını verdi.
Weaver bugüne kadar ‘Yaratık 2: Yaratığın Dönüşü’, ‘Sisteki Goriller’ ve ‘Çalışan Kız’ filmleriyle üç kez Oscar’a aday gösterildi. Umuyoruz ki onu daha uzun yıllar canavarlara pabucunu ters giydirirken ya da seri katilleri enselerken izlemeye devam edebiliriz. Mavi uzaylı macerası da ‘Avatar 3’, ‘Avatar 4’ ve ‘Avatar 5’ olarak 2027’ye kadar devam edecek gibi duruyor. O halde serinin klasikleşen repliğiyle bunu kutlayalım: “I see you”
(Seni görüyorum).