'Havyar yalnız zenginlere yönelik değil!'

İsviçre doğumlu, dünya vatandaşı Peter Rebeiz ismi CV’lerde, Google aramalarında “Dünyanın en büyük havyar üreticisi” olarak geçebilir. Fakat lafa “Ben bir müzisyenim...” ile başlıyor. Müziğe olan düşkünlüğü, bir aristokrat inceliğinde değil, gerçek müzisyen deliliğinde. Besteliyor, çalıyor, Montrö Caz Festivali’ni üstleniyor... “Yaptığım, ürettiğim her şey müzikle ilgili” diyor söyleşinin ana sebebini, elinde tuttuğu havyar kaşığını unuturcasına.

Havyarın müzikle ne ilgisi var?
- Müzik, hayattaki her hikâyenin içinde saklı. Havyarsa, sıradan bir gastronomi ürünü değil; hikâyesi olan, size çok şey söyleyen bir tat. İçinden hikâyesini ve doğasındaki senfonik müziği çıkarın, geriye ne kalır ki?

 

Her söyleşinizde havyarın herhangi bir yemek olarak anılmaması gerektiğini söylüyorsunuz.
- Evet, bu büyük bir yanılgı olur. Yemek, oksijen gibi; yaşamak için zorunlu ihtiyaç. Havyarsa yemekten, oksijenden öte; ruhunuzu besler, onarır.

 

BASILI MÖNÜLERDE TELEFONU YAZIYOR

55 yaşındaki Peter G. Rebeiz gerçekten de havyarın kitabını yazmış bir isim: ‘Havyar, Arzunun Tarihi’. Kitap, Rebeiz’in “Havyar yaşam, kültür ve ün arasındaki tutkulu bir aşkın ürünüdür” cümlesiyle başlıyor.

Hakkındaki en büyük yanılgı ne sizce?
- Sadece zenginlere yönelik bir ürün olması. Doğru değil. Caviar House’ta 10’ar gramlık ‘havyar shot’ların fiyatı 10 Euro (Yaklaşık 33 lira). Karşılığında aldığınız tatla, yüksek kaliteyle karşılaştırırsanız, çok da astronomik bir rakam değil bu.

Basılı her mönüde şahsi numaranızın yazdığını okudum. Tuhaf şikâyet telefonları alıyor musunuz?
- Korktuğum kadar değil. Epey faydalı bir iletişim. Her patron denemeli.

 

HAYVAR DİYETİ DE NE? 

Hayvar hakkında şehir efsaneleri, masalsı hikâyeler çok. Favori hikâyeniz/anekdotunuz?
- Marilyn Monroe’nun formunu havyara borçlu olduğu söylenir ve zamanla Hollywood yıldızları arasında böyle bir diyet doğar: Havyar diyeti. Ekmeksiz. Sade. Denemesi bedava!

Yönetim kurulu üyelerinden, çevrenizden gelen “Neden İstanbul?” sorularına ne cevap veriyorsunuz?
- Bence İstanbul, her markanın olması gereken bir şehir. Herkesin buradan öğreneceği çok şey var. Dinamiği çok farklı.

Neden şimdi?
- Son Sultanahmet olayını baz alarak soruyorsan, aldığın risk her ülkede aynı. Mesele artık İstanbul’dan, Paris’ten çıktı. Dünya, her yerde, herkesin başına gelebilecek felaketlerle dolu. İstanbul, baştan beri istediğim bir şehirdi. Türkiye’deki doğru partnerimizi bulmayı bekledik.