Şeyma Subaşı geçen eylül ayında Ayşe Arman’a verdiği röportajda gelecekte ne olacağını bilemeyeceğinden bahsediyor: “Ayağım burkulabilir, yüzüme kezzap yiyebilirim, ölebilirim...”
Gencecik bir kadın niye ayağının burkulması gibi sıradan bir olayla aynı cümlede, basit bir çağrışım zinciriyle yüzüne kezzap yemekten ölmeye doğru savruluyor?
Bu akışın içinde büyük adaletsizlik saklı. Hiçbir erkek gücünden, şöhretinden, başarısından bahsederken yüzüne kezzap yeme endişesinden bahsetmez. Ayağım burkulabilir diye bile korkmaz.
Şeyma Subaşı daha 28 yaşında. Türkiye’nin en güçlü, medyatik, zengin adamlarından biriyle 9 yıldır beraber. Bu 9 yılın, belki gizli yaşadıkları ilk birkaç ayı hariç her anını küfür, kıyamet, beddua ile geçirdi.
Şeyma’nın tatlı hayatından bir an... Arkada büyüleyici New York silueti, üzerinde ‘trendy’ giysiler. Bu kareye Instagram’da gelen beğeni sayısı: 270 bin. 3 Milyon insan onun neden takip ediyor?Acun Ilıcalı, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde ergen bir tasarımcı/tesadüfen modelken dikkatini çeken Şeyma’yı ‘Var Mısın Yok Musun’a çağırmayı planladığında Zeynep Yılmaz’la evliydi.
Geçen yıl Hülya Avşar’a anlattığına göre ‘Şeyma’yı ilişkiye ikna eden’ oydu. “Çok beğendim, peşinde koştum” dediği sırada eşiyle boşanmamıştı.
Ama hepimizin senelerdir gına gelecek ölçülerde duyup dinlediğimiz üzere bu hikâyenin kötüsü Şeyma. Google’a adını yazıp arasanız sadece mizojini, nefret, gıybet, ‘yuva yıkanın yuvası olmaz’ bulursunuz.
Peki 3 milyon insan bu kadar kötülüğünü istedikleri, iyiliğini isterken, hayranken bile kötü gününden zevk alacakları birini neden takip ediyor?
Madem vasıfsız, öylesine, sadece şansla, azıcık güzellikle, belki cilve, kumpas, plan, programla buralara gelmiş boş bir kız;
Acun Ilıcalı gibi akıllı bir adam bu kızda ne buluyor? Bu klişe soruların hepsinin cevabı varsayımların yanlış olmasında saklı.
Çift, 2009’da Ilıcalı’nın şovu ‘Var Mısın Yok Musun’da tanıştı.Bambaşka bir ligin oyuncusuŞeyma hiç de boş, durgun, plastik bir kız değil.
Üstelik farkında olsa da olmasa da, Acun Ilıcalı’nın hayatında yeni kapılar açan, beklenmedik köprüler kuran biri.
Mesela, evlilikleri kısa sürmüş olsa da, 9 yıl içinde Ilıcalı’ya gerçekten iyi gelmiş görünüyor. Hayatının en başarılı, bereketli zamanları onunla olduğu döneme denk geldi. Acun, muhafazakâr kanat tarafından da seviliyor, takdir ediliyor ama çok akıllıca siyaset konuşmak, kutuplaşmanın ortasına kendini atmak gibi işlere hiç girmiyor. Şeyma olmasa belki de biraz daha farklı bir kitleye hitap edecekti, kim bilir? Çünkü Şeyma Miami hayatı, Coachella’da, Burning Man’de partiler, Kendall Jenner’la moda haftaları filan bambaşka bir ligin oyuncusu, bambaşka bir türün konusu.
O, ACUN'UN EN İYİ ÖĞRENCİSİŞeyma Subaşı bir İdil Fırat, Fahriye Evcen değil. İstanbul’un lüks, hamam dekorlu otellerinde rüküş kınaların peşine düşmüyor. O Bella ve Gigi Hadid’in, Hailey Baldwin’in, Kardashian’ların izinden gidiyor. Evinde piyano olmasıyla övünen Seren Serengil’in 20 yıldır öğrenemediği İngilizceyi şıp diye söktü. Ona sosyal medyada yardımcı olanlar varsa da, belki de Ilıcalı’nın da yardımıyla doğru insanları seçmiş görünüyor. Boşanma davasından en kârlı çıktığı şeylerden biri de aldığı 125 bin liralık nafaka değil. Bebek’teki Healthyish Cafe’yi ve yarattığı markayı kaybetmemek.
Şeyma’nın bir iş planı var. Bu yüzden ‘Oh oldu, yuva yıkanın yuvası olmaz’ temennileri boş. O Acun’un iyi bir öğrencisi. “Diksiyon dersi alacağına İspanyolca öğren” diyen eski kocasının tavsiyelerine pür dikkat açık. Bu sebeple de bundan böyle dünya başına yıkılmaz. Üstelik ‘para avcısı’ olduğu varsayımıyla dünya başına yıkılsın diye hınçla bekleyenler de kadın düşmanlığı atağı geçiriyor.
Şeyma’nın güzelliğinden etkilenip, karısına ihanet etmeyi göze alan Acun’un beklentisi yüzeysel değil de, genç bir kızın bütün duygusal karmaşa içinde tüm fiziksel varlığını paylaştığı adamdan rahat bir hayat beklemesi paçozluk! Para ve güzellik aynı oranda sığ. Bu ikisinin alışverişinde taraf tutmak, birini romantize edip diğerini şeytanlaştırmak adaletsiz.
Boşanmanın ardından Kanal D’deki ‘2. Sayfa’ programının sunucusu Gülşen Yüksel Salt, Subaşı için “Hayatının en büyük şansı olan Acun’u kaybetti” diyor. Neden?
Para, giyinme odası Boğaz’a bakan Bebek’teki ev, özel uçak filan gittiği için mi? Şeyma’nın Acun için şans olan kısımları daha kıymetli olabilir aslında. Getirdiği genç enerji, reklamvereni, izleyiciyi, sosyal medyayı coşturan seksi, ‘love to hate’ popülaritesi, iş-güç dışında 50 yaşında bir erkek olan Acun’u da dinçleştiren varlığı uzun vadede daha kârlı bile olabilir.
Bu durumda ‘adamın parasını yedi’ argümanına, ‘afiyet olsun’ demenin yeri. Çünkü bu nefret dolu ‘para avcısı’ saldırısının altında ezilip gizlenen müthiş fırsat eşitsizliğini tartışmaya açıyor. Erzurum’dan gelen Acun’la Samsun’dan gelen Şeyma’nın benzer yollardan yürüseler bile yaşayacakları aynı olur muydu? Televole stüdyolarında her türlü tacize uğrayıp sigortasız çalıştırılacak Şeyma ile
altın çocuk Acun’un ‘Firarda’ parlama öyküsü denk gider miydi?
‘Kadınlardan para koruma’ seminerleriErkeklerin paraya, güce, statüye ulaşımının ne kadar içselleştirilerek kabul gören, normal karşılanan bir şey olması onu tartışmayı da güçleştiriyor. ‘Doğal olanı bu’ gibi geldiği için Şeyma’ların zavallı saf erkekleri kandırıp onca emekle kazandıkları paralara çöktüğünü farzetmek kolayımıza gidiyor. New York Post’un bir habere göre New York’lu zengin bekâr erkeklerde yaz sezonu öncesi vazektomi yani sperm yollarının bağlanması operasyonları en yüksek seviyelere çıkıyor. NBA, lige yeni katılan basketbolcularına kadınlardan nasıl paralarını koruyacakları konusunda seminerler veriyor. Öte yandan dünyada kadın ve erkeklerin eşit gelir seviyesine gelmesine daha 170 sene olduğu konuşuluyor, Forbes’un milyarder listelerinin sadece yüzde 11’ini kadınlar oluşturuyor.
FEMİNİZM ŞEYMA'LARI KORUMUYORZengin bir erkek büyük bir kumpas sonucu beraber olduğu kadını ‘yanlışlıkla’ hamile bırakırsa kadıının durumu gazete haberlerine ‘piyangoyu vurdu’ diye yansıyor. Hele Subaşı gibi, global ‘it girl’ kulvarına oynayan genç anneleri acımasızca gömmek ne kolay. Melisa’nın 7 bakıcısıyla Miami yollarında jetlag’den sürünen bir gariban, Şeyma’nın rave partilerinde kopan sorumsuz anne imajını yapıştırıp huzur bulabilmek...
5 yaşındaki Melisa’nın velayeti annesinde. Ne kadar bakıcısı olursa olsun, Melisa’nın sorumluluğu Şeyma’nın üstünde. Anneliğin sadece zamanla değil, mental emekle ilgili olduğunu düşünmek kimsenin işine gelmiyor. Oysa Şeyma ‘Burning Man’de saatte iki kıyafet değiştiriyor diye kızıyla bağını koparmıyor. Eminim her saniye okulunu, bale kursunu, nezlesinin geçip geçmediğini düşünüyor.
St. Tropez’deki düğününe özel uçağıyla gitti. Yorumlar sel oldu.
Öte yandan da o hâlâ 28 yaşında genç bir kadın ve çiğ, samimiyetsiz ahlakçılığa sığınıp gizli gizli eğlenmektense “Dans etmeyi çok seviyorum, ne var bunda?” diyor.
Ve feminizm asla Şeyma’ları korumuyor. Kadınlardan her koşulda iffetli, aza tamah eden, mağrur azizeler olmaları bekleniyor. Erkeklerden hiç hesap sorulmadığı gibi, her bıçkınlık elbette yanlarına kalıyor, sırt sıvazlanıyor.
Her şeye, dünyanın çirkin adaletsizliğine rağmen, eteklerin uçuşa uçuşa Karayip sahillerinde dans etmeyi hayal edeceksen hiç durma Şeyma. Bütün kadınlar yüzüne kezzap atılmasını rasgele aklından geçiriverdikleri berbat bir dünyada yaşıyor, bari senin Instagram sayfalarında Ibiza’da, St. Tropez’de ayaklarımızı suya sokmuş gibi huzur buluruz.