Güncelleme Tarihi:
Birbirinizi daha önce tanıyor muydunuz?
HANDE ERÇEL: Karşılaşmamıştık bile.
İlk bir araya geldiğinizde ne hissettiniz?
HANDE ERÇEL: İlk kez afiş çekiminde bir araya geldik. Buğra’da o kadar iyi hissetmeni sağlayan bir pozitiflik var ki... Onu gördüğümde yüzüme direkt bir gülümseme oturdu.
BUĞRA GÜLSOY: Bir araya gelmeden önce tuhaf bir enerji hissetmiştim. Uyumlu olabileceğimizin enerjisi... İlk görüşmemizde hissettiklerimin doğru olduğunu anlamam beni çok mutlu etti.
◊ Tanıştıktan sonra birbirinizde en çok neye şaşırdınız?
HANDE ERÇEL: Onunla bu kadar eğlenebileceğim aklıma gelmemişti. Bir de Buğra bilgisiyle etrafa eğitimci enerjisi yayıyor.
BUĞRA GÜLSOY: Olaylara, durumlara bakış açımızın paralel olmasına şaşırdım. Sadece oyunculuğa karşı değil, hayata da, insana da aynı bakıyoruz.
◊ Anladık, birbirinizi çok seviyorsunuz. Peki birbirinizde bir şeyi değiştirme şansınız olsaydı, bu ne olurdu?
BUĞRA GÜLSOY: Merkür retrosunda aşırı hassas olması durumunu (gülüyor)!
◊ Son dönem oyuncuların, “Ekranın en unutulmaz çifti biz olduk” gibi açıklamalarını okuyoruz. Sizin de öyle bir iddianız var mı?
BUĞRA GÜLSOY: Biz sadece işimizi yapıyoruz. Bir oyuncu kendisine, “Unutulmaz ekran çiftleri arasına girer miyim acaba” diye bir soru sormaz, öyle bir hedefi de olmaz diye düşünüyorum. Ama bildiğim bir şey var; o da Hande harika enerjisi olan bir insan, sahne içindeyken de öyle, sakinliği oynamamı tetikliyor, anda kalabilmeyi çok iyi beceriyor.
Kendini dış dünyaya kapatmış bir kadın
◊ Neredeyse her hafta ekranda yeni bir dizi başlıyor. Neden ‘Azize’yi izleyelim?
BUĞRA GÜLSOY: ‘Azize’ aslında bildiğimiz bir hikâyeyi, seyircinin öngöremeyip merak edeceği, sürükleyici olay örgüsüyle anlatacak. Her bir karakterin birbirine kusursuz bağı sayesinde, bu kadar çok karakterine rağmen, kafa karışıklığı değil, yalınlık ve takip edilebilirlik yaratmayı başarıyor.
◊ Kısaca hikâyeyi nasıl anlatırsınız?
HANDE ERÇEL: Aile sıcaklığıyla büyüyen bir kız çocuğunun ailesinin elinden alınışıyla tetiklenen bir hikâye. İki kardeş bir başlarına hayata tutunmaya çalışmışlar. Anne-babasız büyümelerine sebep olanlar yeraltı dünyasından Alpan ailesi... Aynı aile kardeşini de ondan koparınca Azize’nin hikâyesi başlıyor.
◊ Sizi nasıl karakterlerde göreceğiz?
HANDE ERÇEL: Azize, yaşamı pek pozitif geçmediği için kendini dış dünyaya kapatmış bir kadın. Kendisiyle iç hesaplaşmalarının sonucunu pek öngöremediği halde gözü kapalı ilerliyor. Gizemi burada, cesareti sınırsız.
BUĞRA GÜLSOY: Kartal, karanlıklar imparatorluğu içindeki bir ailenin oğlu. Babasının çocukken küçücük sırtına yüklediği büyük sorumlulukla erken yaşta olgunlaşmak zorunda kalıyor. İstemediği bu dünyadan tek başına kaçması, imkânsız bir düşten ibaret. Yeni hedefi, tüm ailesini de yanına alarak kurtulmak, kurtulamıyorsa da kan dökülmesini engellemek. Ama tabii hesaba katmadığı biriyle karşılaşıyor. Tüm planları altüst oluyor.
Düşmanına âşık olabilmen ihtimaller arasında
◊ Dizinin ana temalarından biri intikam. İntikam size ne ifade ediyor?
HANDE ERÇEL: İntikam benim için somut bir müdahale değil de soyut bir anlam taşıyor. Belki de her şeye inat hayatı sevme duygusu birilerinden aldığın bir intikamdır.
BUĞRA GÜLSOY: İntikam, kin, şiddet; benim pek lügatimde olmayan kelimeler. İntikam rövanşı getirir, sonu olmayan bir döngüye bürünür, dinmek bilmeyen şiddetler silsilesi yaratır. Ben aslında dizimizin konusunu intikamdan çok adaletini arayan bir kadının mücadelesi olarak görüyorum. İntikam, temelinde geri dönülemez bir öfke taşıyor ama adaletin içinde hep bir parça da olsa vicdan muhasebesi var.
◊ Sizin intikam duygusuyla aranız nasıl?
HANDE ERÇEL: Ben pek kin tutabilen bir tip değilim. İntikamcı da değilimdir.
◊ Peki hayatınızda intikam duygusu yerine ne koyuyorsunuz?
HANDE ERÇEL: İntikam gibi hiçbir şekilde olumlama yapamadığım bir duyguya hayatımda yer vermemeyi seçiyorum. Karmaya inanıp bırakıyorum.
◊ Dizide intikam alması gereken ailenin oğluna âşık bir kadın görüyoruz. Sizce aşk mı yoksa intikam mı daha güçlü?
HANDE ERÇEL: Azize hayata her tutunmak istediğinde başkaları tarafından elinden alınan bir ip var. Onun duygusuyla cevaplamak zor. Ama bence aşk...
◊ İnsan düşmanına âşık olur mu? Aşk, engel tanımaz mı?
HANDE ERÇEL: İnsan her şeye âşık olabilir.
BUĞRA GÜLSOY: Aşk zihinle bağdaşmayan bir olguysa eğer, kime âşık olacağını seçemiyorsan eğer, düşmanına da âşık olabilmen ihtimaller arasında görünüyor.
HANDE ERÇEL
Görüntünün ön planda oluşu beni rahatsız ediyor
◊ Sizin hikâyeniz Bandırma’da başlıyor. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
- Çok keyifli bir çocukluk geçirdim. Mahalle kültürüyle büyüdüm.
◊ 17 yaşında Mimar Sinan Güzel Sanatlar’ı kazanıp İstanbul’a geliyorsunuz. Tek başınıza. Büyük şehir korkutucu gelmiş miydi?
- İstanbul zaten hep yaşamak istediğim yerdi. İstediğim okulu da kazanmanın heyecanıyla birleşince benim için unutulmaz oldu. Neyle karşılaşacağımın biraz farkındaydım, o yüzden büyük bir heyecanla geldim.
◊ Kanal D’de yayımlanan ‘Güneşin Kızları’ kırılma noktanız oldu. Dört sene önce Umut Vaat Eden Oyuncu ödüllerini alırken artık başrollere terfi ettiniz. Böyle hızlı ilerlemeyi bekliyor muydunuz?
- Oyunculukla ilgili her zaman büyük hayaller kuran biriyim, bu yüzden de çok çalışıyorum. Sürecin böyle gelişmesi belki de bununla alakalı.
◊ Ama bu yükselişle bir dönem, “Artık deneme çekimlerine girmem” dediğiniz yazıldı. Doğru mu?
- Hayır. Deneme çekimlerine girmemem gibi bir talepte bulunmam söz konusu bile olamaz. Yaptığım mesleğin gerekliliklerinden biri de deneme çekimleri.
Zor bir süreç yaşıyoruz
◊ Çok zayıflamışsınız. Kilo vermenizin sebebi bir dönem bu yüzden sosyal medya üzerinden aldığınız eleştiriler miydi?
- Dönemsel bir stres yüzünden zayıfladım.
◊ Konusu gelmişken, başınız sağ olsun. Annenizi kısa süre önce kaybettiniz. Biliyorum bunları konuşmak çok zor ama nasıl bir süreç yaşadınız?
- Sizin de dediğiniz gibi çok zor bir süreç yaşıyoruz. Bunun dillendirilecek bir duygu olduğunu düşünmüyorum.
◊ Kadınların fiziksel görünüşleri üzerinden eleştirilmesine genç bir kadın oyuncu olarak ne diyorsunuz?
- Herkes adına üzülüyorum. Görüntünün, etiketin bu kadar ön planda oluşu beni rahatsız ediyor.
◊ Sizce hakkınızda bilinen en büyük yanlış ne?
- Galiba tanımayanlar için uzak ve mesafeli duruyorum.
İngilizce öğrenilebilen bir şey
◊ Sosyal medya size ne ifade ediyor?
HANDE ERÇEL: Eğlendiğim ve iletişim olarak gördüğüm bir alan.
◊ Eğlendiğim diyorsunuz ama sosyal medyada hakkında en çok yorum yapılan isimlerdensiniz. Dansınızdan İngilizce konuşmanıza kadar pek çok özelliğiniz eleştirildi. Bunların sizdeki karşılığı ne oluyor?
- Birincisi, İngilizce öğrenilebilen bir şey, önemli olan insanın kendini geliştirmesi. İyi ve kötü her türlü eleştiriye açığım ve ben kendimi her gün geliştirmeye çalışıyorum.
◊ Ama sosyal medya üzerinden aldığınız kötü eleştirileri affetmediniz. Bundan sonra da sizinle ilgili yorumları affetmez ve dava açar mısınız?
- Yorumlardan kastın eğer kişilik haklarımı ihlale ulaşıyor, durum eleştirmenin dışına çıkıp hakaret boyutuna ulaşıyorsa hiç beklemem.
Murat’la her şey yolunda
◊ Hangi noktada hoşgörü devreden çıkar?
- Artık toleransım kalmadı, yeteri kadar şey yaşadım, herkes şahit.
◊ Sizce takipçileriniz gerçekten Hande’yi tanıyorlar mı?
- Uzun zamandır takip eden kişiler çok iyi tanıyor, diğerleri tanımıyor.
◊ Şu an Murat Dalkılıç’la devam eden bir birlikteliğiniz var, nasıl gidiyor?
- Her şey yolunda ve güzel devam ediyor.
◊ Evde sürekli müzik ve oyunculuk mu konuşursunuz?
- Biz birlikte her şeyi konuşuyoruz. Kendi alanlarımız da dahil her şey üzerine sohbet ediyoruz.
BUĞRA GÜLSOY
Dünyanın en özel duygusu biz olabilmekmiş
◊ Hayatınızı anlatan bir roman yazsanız ilk cümlesi ne olurdu?
- Şu ana varmanın, gereksiz zannettiği tüm geçmiş anların ufacık seçimlerine bağlı olduğunu fark ederek aydınlanan bir adamın sıradan hikâyesi.
◊ Dizi ve filmlerde oynuyor, kısa film yönetiyor, tiyatro yapıyor, kitap yazıyorsunuz. Biraz doyumsuz musunuz?
- Bunların tümü aslında bir doyumsuzluk değil de tam tersi bir tamamlama, kendini bütünleme, tüme varma. Oyunculuğu tiyatro, sinema ve dizi olarak ayırmıyorum, hepsi aynı zincirin halkaları. Film veya tiyatroda rejide yer alıyor olmak da oyunculuktan kopuk olmayan, aynı bağın parçaları. Yazmaya gelirsek; yine hikâyelerin ve kelimelerin içindesiniz.
◊ Peki bütün bunları yaparken geçen yıllarla birlikte kendinize ait en büyük keşfiniz ne oldu?
- İnsanı ve uzak geçmişimizi az biliyor olmak. Zamanın aslında kendi içimizde yaşadığımız ufak aralıktan ibaret olmadığını, bir bütün olduğunu keşfetmek. Geçmiş neyse biz oyuz. Biz ne olacaksak gelecek de öyle tasarlanacak.
◊ Hep çok sakin duruyorsunuz. Göründüğünüz gibi bir adam mısınız?
- Olduğum ve göründüğüm gibiyim. Sadece bazen üzgünken insanlar fark etmesin diye, onlara yansıtmamak için fazladan gülümseyen biri oluyorum.
◊ Sizi ne bu çizgiden çıkarır?
- İşini hakkıyla yapmayan insanlar, savsak olma durumu.
◊ Zayıf yanlarınız neler?
- Fazla heveslenmek, gerçekleşmediğindeyse aynı oranda kederlenmek.
Eski hayatımızda pek fazla bir değişiklik olmadı
◊ ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’den ‘Kuzey Güney’e Türk televizyonlarına damga vuran dizilerde rol aldınız. Bu sektörün parıltısını bir yana koyarsak nasıl anlatırsınız perde arkasını?
- Oyuncular buzdağının sadece görünen ufak parçaları. Emeğin daha büyük kısmı buzdağının altında. Biz sırtımızı rahat koltuklarımıza yaslayıp sakince dizi izlerken, perdenin arkasında koca bir koşuşturma dönüyor. Dolayısıyla herkesin dizilere bir de bu gözle bakmasını rica ediyorum, daha saygılı ve farkında olarak...
◊ Nilüfer (Gürbüz) Hanım’la uzun süre birlikteydiniz. Evlendiniz, bir çocuğunuz (Cem Gülsoy) oldu. Nedir uzun süreli ilişkinin sırrı?
- Birlikte çocuk kalabilmek ve sırtınızı güvenle yaslayabileceğiniz bir hayat yoldaşı olabilmek. Hiç kimse birbirini değiştirmeye çalışmadan; seni sen, beni ben olarak kabul ederek...
◊ Evlilik hayatta neleri değiştirdi?
- Eski hayatımızda pek fazla bir değişiklik olmadı. Değişen en güzel yanı, sadece kazandırdığı. Onun adı da, Cem.
◊ Peki evlenip çocuk sahibi olduktan sonra aşk şekil değiştiriyor mu?
- Kesinlikle. Çok daha kutsal oluyor. Biz oluyorsunuz, dünyanın en özel duygusu biz olabilmekmiş.
◊ Babalık hayata bakışta neleri etkiledi?
- Beni daha sorumluluk sahibi ve korumacı kıldı.
◊ Sizden nasıl bir baba oldu?
- Kendi hayatımda yapamadıklarımı ya da hayallerimi oğlumun gerçekleştirmesini diretmek değil de, ona sadece yolları göstermek, kapıları aralamak tek dileğim, seçimlerini kendi özgür iradesiyle yapmasını temenni etmek.
Konuşmayı sevmeyen biri olarak belki de kendimi kelimelerde ifade etmeye çalıştım
◊ Ankaralısınız. Nasıl anlatırsınız Ankaralı olmayı?
BUĞRA GÜLSOY: Ankara’nın sakinliği, orada doğanlara, büyüyenlere kişiliklerini sabırsızca değil, sindire sindire bulmalarını sağlatıyor. Acelesi olmayan bir şehir Ankara.
◊ Nasıl bir çocukluktu sizinki?
- Orta halli bir aileye doğdum. Annem ben doğduktan sonra işini bıraktı, babam mühendisti. Ankara Subayevleri ve Aydınlıkevler arasında geçti çocukluğum, mahallelerin içinde top oynayarak, dizlerimiz kan revan içinde evin yolunu tutarak.
◊ İlk defa 13 yaşında tiyatro sahnesine çıkmışsınız. Ama sonra mimarlık okumuşsunuz. Mimarlığın oyunculuğa faydası oldu mu?
- Mimarlık matematiktir, geometridir, oran-orantıdır. Oyunculuk da öyle, mimari bir tasarım gibi karakteri inşa etmek. Karakterlerin her birinin kendi formülleri, duyguların yeri geldiğinde saklanması, yeri geldiğindeyse hangi ölçülerde ortaya çıkacağını matematik belirler, karakteri hareket ettiren, eyleme geçirense geometridir. Ama mimari ve oyunculuk arasındaki en belirgin özellik tasarımdır, tasarımsal güdüleriniz.
◊ Geçenlerde bir kitabınız, ‘Birinci Kıyamet’ çıktı. Yazarlık maceranız nasıl başladı?
- Üniversite yıllarında yazmaya başladım, oyunculuktan da önce. Fazla konuşmayı sevmeyen biri olarak belki de kendimi kelimelerde ifade etmeye çalıştım, sonra da bu bir tutkuya dönüştü.
◊ Kitabınızda, “İnsan büyürken şiddetin içinde doğduğundan şiddetin kendisine dönüşür” diyorsunuz. Sizin şiddetle nasıl bir ilişkiniz var?
- Cümlenin anlattığı olgu, geçmişimiz neyse gelecekte de ona dönüşüyoruz. Şiddete başvurmak insanın içinde var olan bir şey, ama bunu öğrenip ortaya çıkmasını sağlayan asıl aralıksa çocukluğumuz, gördüklerimiz, işittiklerimiz, bire bir içinde olmasak bile. Sadece benim şiddetle nasıl bir ilişkim olduğu değil konu, hepimiz bunun ortasındayız, içindeyiz, bazen de kıyısındayız. O hep orada ve orada olmaya devam edecek. Asıl nokta, her bireyin bununla nasıl başa çıkacağı.