Programınız ‘Neler Oluyor Hayatta?’da olayları, insanları, magazin figürlerini konuşuyorsunuz. Karşınıza Hakan Ural fotoğrafı gelse nasıl yorumlarsınız?
- İyi bir adam, derim.
◊ Kendinize torpil geçmeyin...
- Asla! Hakan, çok talihsizlikler ve şanssızlıklar yaşamasına rağmen ayakta kalmayı başarmış bir adam. Ciddi zorluklardan geçmiş. Her şeye rağmen ayakta kalmış. Hataları var mı? Tabii. Ama niyeti hep iyiydi.
◊ Halbuki dışarıdan bakınca hayat size güzel görünüyor. Yakışıklısınız, iyi bir işiniz, evliliğiniz, çocuklarınız var...
- İyi, öyle görünsün! Adımı Google’a yazdığın zaman her şey zaten çıkıyor.
Şimdiki ünlülerin kinayeye bile tahammülü yok
◊ Yine de sizden dinleyeyim... Sizin dönemde ünlü olmak daha mı zordu?
- Piyasaya 16 yaşında girdim. Şimdi bakınca bir ömre sığmayacak kadar çok iş yaptığımı görüyorum; 70’in üstünde film, 40 dizi... Her iş zor ama oyunculuk çok yıpratıcı. Şöhreti de zorluklarını da üst seviyede yaşadım. O zaman magazin çok sertti. İnsanların attığı çamurun doğrusunu izah bile edemezdin. Şimdiki ünlülerin bir kinayeye bile tahammülü yok. Hemen sosyal medyadan kıyametler kopuyor. Eleştirmiyorum, bu anlamda yeni jenerasyon şanslı.
◊ Bunları yaşarken ödediğiniz en büyük bedel neydi?
- Hayatımın belli dönemlerinde, kendi ketumluğumdan ve yaşadığım sıkıntıları dile getirmememden dolayı, benimle ilgili oluşturulan önyargılar.
◊ Neden sustunuz?
- Hiçbir zaman olmayan bir şeyin savunmasını yapmadım.
◊ Çok kazık yediniz mi?
- Tillahını yedim. Travma yaratacak büyüklükte hayal kırıklıklarım oldu. Ama acımasız bir hayat var ve önüne bakmak zorundasın.
◊ Yıllarca magazine konu olmuş bir figürdünüz, şimdi işin diğer tarafına geçtiniz. Gazetecilere hak verdiniz mi?
- Bu programları yaptığım günden beri dedim ki, “Doğru kullanırsanız sizin şansınızım”. Çünkü 35 sene haber yapılmak için var olan bir malzemeydim. Ama hep empati de yaptım. Sanatçı arkadaşlara üç sene önce, “Gazeteci arkadaşlar sizi kapılarda bekleyip soru sormaya meraklı değil. Anlayış gösterin, saygı duyup konuşun” dedim. Hiç yapmayanlar bile konuşmaya başladı. Ama gazetecilere de dönüp “Hiçbir belge ve bilgiye dayalı olmaksızın insanların namusuyla, şerefiyle alakalı soru sormayın, empati yapın” dedim.
◊ Sizi yorumcu olmaya teşvik eden Acun Ilıcalı’ydı. Kanal D’ye geçince aranız bozulmadı mı?
- Tam tersi, Acun beni motive etti. Patron olarak zaten seviyordum, bir dost olarak da çok seviyorum.
Bu garip ilkokul terk değil, ortaokul birinci sınıfı da okudu◊ İlkokul mezunusunuz. Sonraları okumadığınıza pişman oldunuz mu?- Oldum tabii. Ama bu garip ilkokul terk değil, ortaokul birinci sınıfı da okudu, es geçmeyelim. Orta iki terkim.
◊ Neden okulu bıraktınız?- Anneannemle Fındıkzade’de büyüdüm. O zamanlar sokakta top oynuyorduk, sağ-sol durumları vardı... Okuldan kaytarmaları falan o zamanlar marifet bilirdik. Tabii anne-baba ayrı, zor da bir çocukluk. Okula arkadaşlarının velileri geliyor, senin gelmiyor gibi kendimce sebeplerim oldu.
◊ Programlarda sizi siyasetten ekonomiye her konuda fikri olan biri olarak görüyoruz. Kendinizi nasıl eğittiniz?- Yaşadıklarım ve bedel ödediğim tecrübelerin tamamı, hafızamda bir ders olarak yer aldı. 40 yaşımdan sonra da içimden müthiş bir araştırmacı adam çıktı.
Böyle seksi olunuyorsa hepimiz Komodo ejderi gibi dolanalım!◊ Sizi seksi ve yakışıklı bulanlar da hayli fazla... - Adam 50 yaşında keşfedilmiş, tarihi eser gibi (gülüyor). Beğenilmek her anlamda güzel. Ama hayatın herhangi bir yerinde hiçbir iddiam kalmadı. Tek tatmin duygum var; o da yaşadığım doğru ve yanlışların bütününde edindiğim tecrübeyi samimi olarak insanlara aktarabilmek.
◊ Çok genç duruyorsunuz. Botoks, dolgu gibi işlemler yaptırdınız mı?- Sıfır, hiç anlamam o işlerden. Sadece saçımda hafif boya var. O da yıllardır.
◊ Şu sürekli dudaklarınızı yalama haline gelirsek... Bunu seksi görünmek için yaptığınızı söyleyenler var...- Böyle seksi olunuyorsa hepimiz Komodo ejderi gibi dolanalım! Ben bu dudak yalama tikini bir türlü yenemedim.
◊ Ne zaman başladı?- Çocuklukta. İlkokulda bando takımındaydım, o dönem fotoğraflarım var, orada bile yalanıyorum.
Kadın istemeden hiçbir şey olmuyor; erkekler havaya girmesin◊ 19 yaşında evlendiniz. Çok erken bir yaş. Pişman oldunuz mu?- Hayır, iki pırıl pırıl çocuğum var. Sibel’le (Can) de çok güzel anılarımız oldu, yaşandı, bitti.
◊ Şu an evliliğiniz nasıl gidiyor?- Flörtle beraber 17 sene oldu. Çok mutluyum. Zaman geçiyor. Ben ömrüm boyunca evliymişim aslında.
◊ Bir de sizin eskiden çapkın olduğunuzu söylerlerdi...- İki evlilik arasında boş geçen iki senem var, orada koptuk demek (gülüyor). Şaka bir yana, erkeğin çapkınlığı beni güldürüyor. Çünkü kadın istemeden hiçbir şey olmuyor; erkekler bunu bilsin, havaya girmesin. Öyle jöleyi sürdüm, gözlerim fena, kadının aklı gitti gibi bir şey yok. Kadın isterse yaklaşman konusunda seni cesaretlendiriyor.
19 yaşıma kadar baba falan görmüş biri değilim◊ En son Babalar Günü’nde, biyolojik babanız Selçuk Ural yerine, sizi büyüten babanız Hikmet Uzun’dan bahsederek bir paylaşım yaptınız. Neden?- Rahmetli babam (Hikmet Uzun) ve annem, ben 9 yaşındayken evlendi. Bana büyük emeği geçmiş ve sevgisini vermiş bir adamdı. Ben de Babalar Günü’nde aklımda ve vicdanımda olanla rahmetli babamı anmak ve paylaşma ihtiyacı hissettim. Bundan yola çıkıp çıkarımlarda bulunanlar oldu. Bu defa o (Selçuk Ural) gaza gelip bir şeyler söyledi.
Ama artık o kadar yorgunum ki kendi niyetimi bildiğim için cevap bile vermiyorum.
◊ Hatta Selçuk Bey’in bunun üzerine sizden soyadını alacağı bile söylendi...- (Gülüyor) Olacak iş değil.
İhaleye girip almışız gibi sanki!
◊ Peki kendisiyle bu olaydan sonra konuştunuz mu?- Onunla epeydir görüşmüyorum. Allah sağlık sıhhat versin. Herhangi bir sorunum da yok.
◊ O halde neden görüşmüyorsunuz?- Geçmişi hiç sorgulamadım ama kendi sağlamamı yaptığımda böylesinin ikimiz için hayırlı olduğunu gördüm.
◊ Biraz o dönem yaşadıklarınızı anlatsanız...- Bilen biliyor, 19 yaşıma kadar baba falan görmüş biri değilim. O dönem “Bu çocuk benden değil” gibi şeyler bile yaşandı. Tabii DNA testi de yok. Bana gelip “Amma benziyorsun” diyorlardı. İnsanlar yaptıklarının vicdani muhakemesini zaten yapıyordur. Ama sonra birtakım şeylerin değişmediğini gördüm. Suni olarak sürdürmenin de manası yoktu.
◊ Hikmet Uzun dönemin önemli kabadayılarındanmış. Bir kabadayı çocuğu olarak büyümek nasıldı? - Eskiler bilir o tabirleri; haksızlıklara karşı çıkan, haksızlığa uğrayanların yanında olan cesur insanlara kabadayı denirdi. Dönemlerinde İstanbul’da o çapta bir rahmetli Dündar Kılıç, bir de o varmış. Bana hiç baba eksikliği yaşatmadı. Varlığı güven, onur verirdi. Kötüye sert, iyiye şekerdi.
◊ Sizin de sert ve kabadayı bir tarafınız olduğu söylenir. Doğru mu?- Yok canım, ben yanlışa sertimdir. 35 senede yanlış yaptım mı? Yüzde 100 yaptım. Çünkü insanım. Ama birine haksız yere zarar vermek bende hiç olmadı.
◊ Üç çocuğunuz var; bu yaşadıklarınız babalığınıza nasıl yansıdı?- Mümkün olduğunca çocuklarımla ilgilenmeye gayret ediyorum. Toleranslı olduğum kadar tavırlı ve inatçıyımdır. Engincan bana benzemiş. Melisa tam tersi, yumuşak huylu.
Cem Yılmaz: Bir agresiflik varCem Yılmaz’ın tartışmaya açık olmayan muvaffakiyeti malum. Defne Samyeli’yle flörtleşmesini alıp bir kenara koyalım. Orada hakikaten mutlu oldukları bir süre yaşadılar. Şimdi Cem’de bir agresiflik var. Belki film, stand up; çok yük alıyor ve üzerinde büyük beklentiler var.
Demet Akalın: Polemiğe giriyorGündem bu kadar hızlı değişirken 20 yıl ayakta kalmak zor. Demet farkındalığı olan bir kız. Şarkı seçerken çok titiz ve bunun yanında hep gündemde. İkisini dengede götürmeyi başarıyor. Eleştirdiğim yanı; mesela ben bu kadar polemikle yaşayamam. Bir lafı söyleyene kadar o senin esirindir, konuştuktan sonra sen onun esiri olursun. Demet gereksiz polemikler yüzünden bazen sorun yaşıyor.
Can Yaman: Aslan gibiÇok yakışıklı bir çocuk. Başarılı olduğu işe bakıp (Erkenci Kuş) onu oyunculukla sınamamız adaletsizlik olur. Barış Arduç da aynı şekilde, kolay anlatılır bir aşk işiyle çıktı, şimdi ne yaptığını herkes biliyor mu? Bilmiyor. Can’da da mesleki başarı üzerinden beklenti yaratılması yanlış. Ama yakışıklı,
aslan gibi. Oyunculuktan ziyade son dönem gündeme gelişleriyle manken gibi görüyorum.
Aleyna Tilki: Daha çocuk
Aleyna’yı başarılı buluyorum. Ama daha çocuk. Geçen sene Eser Yenenler’e katılmıştı, “Belki gerçek Aleyna Tilki çok daha sağduyulu, az konuşan, zeki bir kızdır. Şu an tartışılabilir kıldığım Aleyna Tilki’yi de ben bilerek ortaya çıkarmışımdır, bana gülenlere gülüyorumdur” dedi. “Vay be!” dedim. Ama bu, onun çocuk olmasını değiştirmez yine de...