Güncelleme Tarihi:
Madem ilk film 20 yaşına geldi, biz de ‘Harry Potter’ efsanesinden bahsetmeye filmlerden başlayalım... Sekiz film, toplamda dört yönetmenle çekildi. Başta Steven Spielberg gibi isimler düşünülse de ilk iki filmin yönetmen koltuğuna Chris Columbus oturdu. Sonra yola Alfonso Cuaron ile devam edildi. Böylece hem karakterler çocukluk döneminden çıktılar hem de filmlerde daha karanlık sahneler görmeye başladık. Genç jenerasyon o filmi çocukken izleyip çok korktuğunu, yetişkin nesilse ilk defa ‘Harry Potter’dan tat aldığını söylüyor. Sinema yazarımız Uğur Vardan da bu konuda hemfikir: “Alfonso Cuaron’un, belki Harry Potter’ın ‘gerçek kitlesi’ için ağır kaçan ama yetişkinleri yakalama başarısı gösteren ‘Azkaban Tutsağı’nın açık ara en iyi ‘Harry Potter’ filmi olduğu kanısındayım.” Devam filmlerindeyse Mike Newell ve David Yates’in hünerlerini izleme fırsatı bulduk.
Bir akrabasının evinde yaşayan kimsesiz Harry, Hagrid’in getirdiği mektubu aldı ve Hogwarts Büyücülük Okulu’ndaki ilginç yaşamı böylece başladı... 125 milyon dolar bütçeyle çekilen ilk film, tüm dünyada 975 milyon dolar hasılat getirdi. Kast oluşturulurken sadece İngiliz oyuncularla çalışılmaya özen gösterildi. Harry Potter rolü için ilk Liam Aiken düşünülse de, Amerikalı olduğu için rolü Daniel Radcliffe’e kaptırdı. İngiltere’de Alnwick Kalesi’nde çekilen ‘Felsefe Taşı’nda, Hagrid’in evinden Karanlık Orman’a tüm sahneler için bu kalenin çeşitli bölümleri kullanıldı. Şimdilerde kalede Harry Potter turları düzenleniyor. Hatta süpürgelerle Quidditch takım pozu vermek mümkün. Film o sene üç dalda Oscar’a aday gösterilse de ‘Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği’ filmiyle aynı seneye denk gelmesi talihsizlik oldu. Quidditch demişken... Gerçekte de adına dünya kupalarının düzenlendiği bir spora dönüştüğünü biliyor muydunuz?
Seriden sonra ününe ün katan yegâne isim şüphesiz Emma Watson. Onu artık Birleşmiş Milletler’in iyi niyet elçisi kimliğiyle de tanıyoruz. ‘Harry Potter’ Daniel Radcliff ise oyunculuk kariyerine devam etti ama ses getiren işlere imza atmadı. Rupert Grint yani Ron ise dram, kara komedi ve aksiyon türü film ve dizilerde oynadı. Şimdilerde ‘Servant’ adlı dizide ana karakterlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. İlk filmde kendini arkadaşları için tehlikeye atan ‘tombik’ Neville karakteriyle hatırladığımız Matthew Lewis, 2001’den bu yana ‘metamorfoz’ geçirdi adeta. Film ve televizyon yapımlarının yanı sıra Londra’nın meşhur görkemli tiyatrolarında da oyunlar oynuyor, dergilere kapak oluyor, iç çamaşırı modelliği bile yapıyor. Bu karakterlerin bir nevi annesi olan yazar J.K. Rowling ise 2 milyar doları aşkın servetiyle en zengin yazar unvanını koruyor.
‘SEYİRCİYE KENDİSİNİ YAKIN HİSSETTİREN BİR KARAKTER’
Burak Göral, sinema eleştirmeni
“Zorluklarla dolu bir fantezi dünyasında canhıraş bir mücadele veren Harry, iyi huylu ve temiz kalpli olsa da süper bir zekâya sahip olmayan, kusurları olan bir karakterdir. Okuyucuya/seyirciye yakınlığı da bu yüzdendir.”
‘İLK FİLM BİRAZ ‘LAY LAY LOM’DU, ÜÇÜNCÜDEN SONRA DÜZELDİ’
Sevin Okyay, ‘Harry Potter’ kitaplarının çevirmeni
Benim için ilk filmin heyecanı gösteriminden de öncesine uzanıyordu. Beklenti doluydu ama Kutlukhan (Kutlu) da ben de
sinema eleştirmeni olduğumuz için endişelerimiz de vardı. Rupert Grint’in hayal ettiğim tip olarak Ron’a benzemesi dışında, oyuncu seçiminden de pek hoşnut değildim. Hele Harry’nin havaya kalkan saçının iptal edilmiş olması çok sinir bozucuydu. Birinci kitap, karakterlere ve konuya yabancı olanlar için ‘Harry Potter’ maceralarının ışıktan kapısıydı. Film öyle değil. Karakterlerin özellikleri kabaca belirtilmiş. Öte yandan, görselliğin de kendince faydaları var elbet. Hogwarts, Peron 9 ¾, şölen salonu, spiral merdivenler müthişti. Tasarımdan yana tam not alacak bir filmdi. Ama biraz fazla ‘lay lay lom’ olmuştu bence. Neyse ki üçüncü film ‘Azkaban Tutsağı’ndan itibaren filmler düzelmeye başladı. Kitapları başarıya ulaştıran noktalarsa; çok iyi bir fikir üzerine kurulmuş olmaları, bir ‘kaybeden’i alıp bir ‘kazanan’ yapmaları, hayallerin gerçek olabileceğine inandırmaları, karakterlerine de tüm ayrıntılarıyla inanılırlık kazandıran, iyi yazılmış kitaplar olmalarıydı.
‘HAYATA TUTUNMA VE BAŞARI ÖYKÜSÜ’
Uğur Vardan, Hürriyet Ekler sinema eleştirmeni
Bu seri öksüz bir çocuğun, birçok engele rağmen hayata tutunma ve başarıyla basamakları çıkma öyküsüdür. Bu temel motif bana kalırsa İngiliz edebiyatında Charles Dickens’ın, Sanayii Devrimi sırasında yoksulluk içinde büyüyen karakterlerinin yeniden üretilmesidir. Sınıfsal savaşlar içinde yollarını arayıp bulan Dickens kahramanlarının yanında Harry, en azından işin içinde sihrin olduğu eğlenceli bir dünyada dolanır.