Güncelleme Tarihi:
İki pazarlama iletişimi uzmanı, Pınar Erbaş Erdurmaz ve Esra İyidoğan Pencereci tarafından kurulan ve 90’a yakın ülkeden 20 bin göçmen kadının üye olduğu grup, yola ‘anneler’ sözüyle çıkmış olsa da kısa zamanda her türlü farklılığı barındıran bir ‘kadın’ grubuna dönüştü. Çokdilli çocuk yetiştirirken nelere dikkat etmeli, kolay yabancı dil öğrenmek için neler yapılabilir, çocuklara eşcinsellik nasıl anlatılır, göçmenlik aşkı öldürür mü, Türkçe konuşan avukat ve terapist nasıl bulunur... Hayata dair her ama her konuda birbirine destek oluyor, yön gösteriyorlar. Hatta arkadaşlarına sormaya çekindikleri diğer konularda bile... Yurtdışında yaşayan 14 kadınla, göçmenlik deneyimlerini konuştuk.
Yalnızlık, çaresizlik hatta öfke hissettim
Pınar Mermer; 34
Çocukların mutluluğu ve eğitim sistemi benim için önemli bir konuydu. Farklı bir ülkede hayat nasıl yaşanır, bize uygun mudur, görmek istedim. İki yıldır Amsterdam’dayız. Psikoloğum. Burada da kendi işimi yapabiliyorum. İnsan göçmeyi çok istese bile, beraberindeki olumsuz duygulara da hazırlıklı olmalı. İlk günlerde tam anlamıyla sudan çıkmış balık gibiydim. Yalnızlık, çaresizlik, şaşkınlık hatta öfke, pişmanlık hissettim ve bunları hissetmek çok normal. Ama ‘Göçmen Anneler’, bize dünyanın öbür ucundan “Ben de bunu yaşadım. Geçecek” diyen bir sese ulaşabilme lüksü sunuyor. Üstü kapalı ayrımcılığın yoğun olduğu bir ülkedeyiz. Kafalarında bir Türk imajı var. Benim iyi İngilizce konuştuğumu, eğitimli olduğumu, bir mesleğim olduğunu görmek onları şaşırtıyor. Hayalim hem memlekette hem dışarıda bir evim olması ve ikili bir hayat sürebilmek.
Köklerine bağlı biriyseniz göçmenliğin ilk hissettirdiği şey, arafta kalma...
Ebru Sidar; 37
Ben çocuk terapisti ve eğitimciyim, eşim mühendis. İkimiz de uluslararası düzeyde çalışmalar yapabilmek için yurtdışında yaşamak istiyorduk. Kararımızın bir sebebi de Türkiye’deki eğitim sisteminden duyduğumuz kaygılardı. Üç sene önce Londra’ya geldik. Köklerine bağlı ve mükemmeliyetçi biriyseniz göçmenliğin ilk hissettirdiği şey, arafta kalma. Başlarda, yeni taşındığınız şehrin güzelliklerinin tadını çıkarıyorsunuz. Şimdi bambaşka esprilere gülen, kuralları, sınırları ve hatta mimikleri bile farklı insanları tanımaya, onları ‘buraya ait’ olduğuma inandırmaya çalışıyorum. ‘Göçmen Anneler’ grubunda İngiltere’ye, eğitim sistemine, sağlık sistemine varana kadar her şeyi sorabiliyorum.
Gruba girince 140 ‘hoşgeldin’ mesajı aldım
Başak Demiriz; 51
17 yıl ABD’de göçmendim, sonra Türkiye’ye döndüm. 10 yıl İstanbul’da kaldıktan sonra şimdi yine Londra’dayız. Kızımın Londra’da üniversiteye başlamış olması bu şehri aklıma sokan en önemli unsur. Bir kez göçtünüz mü artık kimyanız bozuluyor. Göçmen olmak hem hüzün hem huzur. Hem özgürlük hem özlem. Hem rahatlık hem mücadele. Hem sakinlik hem yalnızlık. Hem ülkene kızmaktır hem de onun aşkıyla yanıp tutuşmaktır. Türkler yurtdışında birbirine hiç tahmin etmeyeceğiniz kadar çok kenetleniyor. ‘Göçmen Anneler’ grubuna girdiğim ilk gün 140 ‘hoşgeldin’ mesajı aldım. Gözlerim doldu.
Sürgünde olmakla tatilde olmak arası bir duygu
Bilge Can Yıldız; 34
ODTÜ Fizik mezunuyum; doktoradan sonra Finlandiya’da bir yıllık burs kazandım. Eşim işi dolayısıyla Türkiye’de kalacak, biz şu an 4 yaşında olan kızımla buraya gelecek ve bir buçuk yıl sonra dönecektik. ‘Göçmen Anneler’ grubunda yaptığım ilk paylaşım, “Ben şimdi ne halt edeceğim?” sorusuydu. Cesaretlendirici tepkiler aldım. Geçen yaz Finlandiya’ya taşındım. Göçmen olmak, sürgünde olmakla tatilde olmak arası bir duygu. Buraya gelince hissettiğim en büyük fark, güvenlik olmuştu. Gecenin kaçı olursa olsun, üzerinizde ne kıyafet olursa olsun yalnız bir kadın olarak güvendesiniz. Çocuklar okula yalnız başına yürüyerek, bisiklet ya da otobüsle gidiyor. Kreş çocukları anne-babalarının elini tutmuyor. Deniz’i çekiştirmeden yürüyebilmeye uzun süre çok şaşırdım. Kreşe ücretsiz gidiyor. Kırtasiye parası, servis parası yok. Devlet çocuğa harçlık veriyor. Hayat pahalı değil, ay sonunu hesaplamıyoruz. Ama yine de memleketim, meleketim, memleketim... Kesinlikle döneceğim.
Göçmen olmanın en zor kısmı ‘yetişememek’ korkusu
Esra İyidoğan Pencereci; 34
Eşime teklif gelince, ailemizin geleceğini de düşünerek yurt dışına taşınma kararı aldık. İki senedir İrlanda’nın başkenti Dublin’deyiz. Türkiye’de pazarlama yöneticisiydim, burada yoga eğitmeni ve dijital medya uzmanıyım. İrlanda’nın en sevdiğim yönlerinden biri toplumu. İrlandalı olmadığım her halimden belli olsa da dışlayan hiçbir yaklaşımla karşılaşmadım. Ama İngilizce bilmeyen oğlum kreşe başladığında çok zorlandım. 2 buçuk yaşındaydı, “Beni anlamıyorlar, onları anlamıyorum” diye çok ağladı. Şimdi İrlanda aksanıyla konuşuyor ve bizim aksanımızı düzeltiyor. Günlük hayatımızdaki ufak değişikliklere gelirsek; kuaför kavramı İstanbul’daki gibi hayatımıza dahil değil. Trafikte eskisine oranla neredeyse hiç vakit kaybetmiyoruz. Unuttuğumuz kütüphane kültürü yaşam biçimimizin bir parçası oldu. Çocuğumuzun, Türkiye’deki yakınlarımızla ilişkisini pekiştirmek için yaz aylarını Türkiye’de geçirmeye çalışıyoruz. Evde sadece Türkçe konuşuyoruz. Ailemi, ben görmeden büyüyen yeğenlerimi özlüyorum. Göçmen olduktan sonra anneannem ve dayımı kaybettim, anneannemin cenazesine zar zor yetiştim. Göçmen olmanın en zor kısmı ‘yetişememek’ korkusu.
Kızımın çok kültürlü, çok dilli olmasını istedim
Nilüfer Yünlü; 43
Üç buçuk yıldır Uruguay’da yaşıyorum. Türkiye’den ayrılma nedenim, kızımın çokkültürlü, çokdilli olmasını istememdi. Dünya insanı olsun, kültürel kalıpları ve önyargıları olmasın istiyordum. İlk önce ben ve kızım geldik; altı ay yalnız yaşadık. Sonra da eşim ve köpeğimiz geldi. Burada özel yemek organizasyonları yapıyorum, yakın zamanda Türk yemekleri kursu da vereceğim. Başlarda bana kimse yardımcı olmadı, her şeyi kendim yaşayarak keşfettim. Üstelik İspanyolcam da yoktu. İnsan istedikten sonra gerçek gücünü keşfediyor.
Maçka patlaması son damla oldu
Esra Candan Sağınç; 39
Seçim yorgunu olan Türkiye’de, çocuğumun hem geleceği hem de güvenliği için endişe etmeye başladım. Aralık 2016’da iş için Londra’dayken Maçka’daki patlamanın haberi geldi. Benim için son damla oldu. O gece eşimi arayıp Londra’ya taşınmaya ikna ettim. İki senedir Londra’dayız. Benim için en üzücü durum, göçmen olarak ülkem için bir faydam olmadığı bilinciyle yaşamak. Suçluluk duygumu Londra’da sandık görevlisi olarak gidermeye çalışıyorum.
Bizim kızlara sorayım, onlar kesin bilir
Hande Dixon; 32
2015’te evlendim ve eşimin memleketi Sydney’e taşındım. Adaptasyon süreci, kültür şoku, bazılarımız için dil bariyeri ve Türkiye özlemi... Nihayet bunları kısmen de olsa atlatabildiğimizde, başka bir ülkeye ‘ikinci memleketim’ diyebildiğimiz, daha huzurlu bir dönem başlıyor. Zaman zaman kendimi yalnız hissettim. İnsan anadilinde sohbet etmeyi özlüyor. Bazı konularda, ikinci memleketinin insanları tarafından anlaşılamadığınızı hissediyorsunuz. ‘Göçmen Anneler’ grubunda, hepimiz belki de birbirimizi ne Türkiye’deki ne de yaşadığımız ülkedeki sevdiklerimizin anlayamayacağı kadar iyi anlıyoruz. Aklıma gelen her türlü soruda artık “Bizim kızlara sorayım, onlar bilir” diyorum.
Uzakta olsak da kalbimiz ülkemizde
İvgen Nayman; 42
Son dört senedir Kaliforniya’da yaşıyoruz. ABD yaşadığım beşinci ülke. Buraya taşındığımızda kendimi artık tam bir ‘göçebe’ gibi hissediyordum. Farklı iki kültürden oluşan bir evlilikte üçüncü bir ülkede çocuk yetiştirmenin birçok zorluğu oluyor. Yasal ve kültürel sorunları tartışabilmek, özlediğimiz bir tada bulunduğumuz yerde ulaşabilmek, ‘Göçmen Anneler’ grubunun sağladığı inanılmaz kolaylıktan sadece birkaçı. Mesela 2016’da bir proje başlattım. Dünyanın dört bir yanından gönüllülerle Türkiye’nin 13 farklı şehirde 14 kütüphane açtık, 10 anasınıfı yeniledik. ‘Göçmen Anneler’ üyelerinin verdiği desteğin büyük etkisi var. Uzakta olsak da aklımız, kalbimiz ülkemizde.
Sosyal devletin güçlü olduğu bir ülkede yaşamak istiyorduk
Zennube Ezgi; 30
İki yıldır Hamburg’dayız. Eşimle sosyal devletin güçlü olduğu bir ülkede yaşamak istiyorduk. Gittiğin ülkenin dilini biliyor musun? Orada iyi bir gelirin olacak mı? Yabancılara açık bir yer mi yoksa tutucu mu? Göçe mecbur musun yoksa istediğin için mi göçüyorsun? Eşinle göçüyorsan ilişkinize güveniyor musun? gibi onlarca sorunun yanıtına göre şekilleniyor herkesin göçü. Bu zorlu yolda insanın danışacak birilerine ihtiyacı oluyor. Biz göçmen kadınların birinci durağı ‘Göçmen Anneler’ grubu. Sadece sözle değil üstelik. Zor durumdaki bir sevdiğine ulaşamayan kadınların çok uzaklardan birbirine destek olduğu, hastanelere gittiği, orada olamayan kişi yerine orada olduğu çok örnek gördüm.
Buraya kibar insanlar ülkesi diyoruz
Pınar Erbaş Erdurmaz; 36
Eşim ve üç yaşındaki oğlumla birlikte, iki yıldır Kanada’da yaşıyoruz. İlk oğlumuz Mart 2016 doğumlu. O dünyaya geldiğinde Türkiye karışık bir dönemden geçiyordu. Montreal’in sunduğu imkânları değerlendirdik ve göç etmenin daha mantıklı olacağına karar verdik. Türkleri çok seven bir toplumun içinde yaşıyoruz. İleride çocuklarımıza burada okuma imkânı sağlayabilmeyi umuyoruz. Büyük oğlum bir yaşından beri Montreal’de yaşamasına rağmen Türkçesi düzgün. Buraya kibar insanlar ülkesi diyoruz. Yolda yanlışlıkla birine değecek olsanız kimin, kimden kaç kez özür dilediğini şaşırdığı bir anlayışları var. Türkiye’de güne pozitif başlasanız bile o mutlu hali korumak bir mesele. Burada kargaşa ve stres yok.
Türkiye’de daha çok ayrımcılığa uğrardım
Funda Çelikel Esser; 39
En büyük hayalim, değişik kültürlerde yaşamak, çeşit çeşit milletlerden arkadaşımın olması ve seyahat edebilmekti. Birkaç farklı ülkede yaşadıktan sonra dokuz ay önce Bangladeş’e yerleştim. Biraz su, biraz yeşillik her yer benim evimdir, taşırım dünyayı sırtımda her dil benim dilimdir. “Şöyle zor, böyle kötü, ne yapacağız” diyenlere her zaman “Alışırsın, dili de öğrenirsin, keşke herkes bir süre göçse” minvalinde yorumlar yaptım. Türkiye’deki manikürcülerin kalitesini, kokoreç, midye dolma ve birayı, hafta sonları Türk kahvaltısına gitmeyi çok özlüyorum. Ama dönmek aklımın ucundan bile geçmedi. Memlekette bilim, sanat gibi kavramların hakir görüldüğü bir ortam var. Bangladeş’te bir fanusta yaşamak etkilemiyor da kendi ülkemde sinir-stres yaparım gibi geliyor. Avrupa’da “E sen mini etek giyiyorsun, görücü usulü de evlenmemişsin. Nasıl yani, Türk müsün?” gibi sorular çok olur. Liberal, çalışan, çocuklu ve bekâr bir kadın olarak acı ama Türkiye’de daha çok ayrımcılığa uğrardım.
Göçmen Anneler grubu, benim bilirkişi heyetim
Ezgi Ceylan Özdemir, 35
2014’te bir kızımız oldu. Onun değişik kültürlerle tanışmasını çok istiyorduk. İki sene önce eşimin işi nedeniyle Las Vegas’a taşındık. Göçmenlik sürekli bir özlem hali. Bir an için aklınıza bir sevdiğinizin geldiğini ve özlediğinizi düşünün... İşte o duygu halini genele yayan bir şey. Çalışma iznim olmadığı için burada çalışamıyorum. Kendinizi üretkenliğinizle tanımlıyorsanız, çalışamadığınızda mutlu olmanız zor.
90 farklı ülkede 20 bin kadın
‘Göçmen Anneler’in kurucuları Esra İyidoğan Pencereci ve Pınar Erbaş Erdurmaz anlatıyor
◊ ‘Göçmen Anneler’ Facebook grubumuz, yurtdışına yeni taşınmış iki yeni göçmen anne olan bizlerin yurtdışındaki yalnızlığımıza çözüm geliştirme ihtiyacından doğdu. Bugün 90’dan farklı ülkede yaşayan yaklaşık 20 bin kadının oluşturduğu bir dayanışma platformuyuz. Yola ‘anneler’ olarak çıkmış olsak da zaman içinde bütün kadınlara doğru evrildik. Evli, bekâr, çocuklu, çocuksuz, kedili, çiçekli, LGBTİ...
◊ Göçmen kadınlar Türkiye’de yaşayan sosyal medya kullanıcılarına göre daha rahat. Aile içi meseleler, çiftler arası sorunlar, anneliğin olumlu/ olumsuz tarafları, bekâr annelik, geçim zorluğu gibi birçok konuda daha açık konuşabiliyoruz. İltica, boşanma, aldatma, aile içi şiddet gibi gizlilik gerektiren konularda, biz moderatörler, soruları gruba isimsiz olarak soruyoruz. Psikolog, avukat, doktor gibi üyelerimiz gönüllü destek sağlıyor.
◊ Üyelerimiz arasında yaptığımız araştırmalardan biliyoruz ki ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yaşayanlar, Türkiye’ye daha seyrek seyahat edebildikleri ve zaman dilimi farklılığı fazla olduğu için daha çok zorlanıyor. İskandinavya ve Kanada’da yaşayan üyeler iklim ve güneşsizlik sebebiyle sorun yaşıyor. Orta Avrupa’ya (Almanya, Avusturya, İsviçre) göçen kadınlarsa Türklere karşı önyargıyla daha çok karşılaşıyor.