Güncelleme Tarihi:
Ankara, Altındağ’da açılan müzenin bahçe kapısından girmeden ‘Bu müze; Anadolu’nun gelmiş, geçmiş ve gelecek tüm annelerine hürmeten kurulmuştur’ yazısını okuyup içeriye adım attık. Annem daha da heyecanlandı. Fotoğraflarını çekeceğimi bildiği için üzerine yeni aldığı çiçekli gömleğini giydi o gün...
Müze konumuyla da ziyaretçileri sanki zamanda yolculuğa çıkarıyor. Ankara’nın Ulucanlar bölgesinde yenilenen tarihi Ankara evlerinden birindeki müze için özellikle neden bu bölgenin seçildiğini Şermin Hanım şu sözlerle anlatıyor: “Burası Ulucanlar, Hacettepe Mahallesi. Müzeye yer bakmak için geldiğimizde buranın hemen arkasının eskiden bir yetimhanenin olduğu Öksüzler Sokak olduğunu gördük. Önceden bu sokaklarda gezen annesiz çocukların yaşadığı bir sokağa bugün bir anne müzesi kurduk ve gördüğünüz gibi pek çok anne geliyor, ziyaret ediyor. Böyle bir sokak olduğunu öğrendiğimizde başka bir yer düşünmedik.”
Anne Müzesi’nde sanat eserleri üzerinden anne olmak ve Anadolu kültürü aktarılıyor. Bunun yanı sıra kadın temalı resim ve heykeller de sergileniyor. Elbette ikonik ‘anne terliği’nin heykeli de müzede yerini almış. ‘Anne Terliği’ heykeltıraş Yusra Canik imzalı.
İçeriye adım atar atmaz önce beyaz sabun kokusunu alıyorsunuz. Sonra ‘Ben annemi özledim’ sözleri geçen ‘Yüksek Yüksek Tepelere’ türküsü kulağınıza çalınıyor. Duvarlarda hiç beklemediğiniz anda kalbinizi orta yerinden yakalayan yazılar karşınıza çıkıyor. Çeşit çeşit aynanın süslediği bir duvarda ‘Yüzleşme, anneye sorulmamış sorular.... Ya vaktimiz olmadı ya aklımıza gelmedi...’ yazıyor mesela. Aynaların içine yazıldığını fark ettiğimiz soruları okumak için bir aynaya doğru uzanıyoruz “Anne kaç gece uykusuz kaldın benim için?” yazıyor, annem hemen “Yaaaa, bunu bir anneler bilir” diyor duygulanarak. Derken bir duvarda terlik heykeli görüyoruz, ben ne olduğunu anlamaya çalışırken annem “Bak ne var burada! Sen hiç tadına bakmadın anne terliğinin. Ben çok baktım” diyor.
Müze dört farklı salondan oluşuyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fikret Otyam, İbrahim Balaban gibi Türk resim ve Türk heykel sanatının önemli sanatçılarına ait anne-çocuk temalı tablolar, heykeller ve anlatılar da sergileniyor.
Bir salonda 50’den fazla ülkeye ait anne-bebek oyuncakları sergileniyor. Hepsinin altında hangi ülkeden geldiyse o ülkenin dilinde ‘anne’ yazıyor. Müzenin üst katında bir bebeğin dünyaya geldiği ilk 40 gününü anlatan lohusa odası var.
Müzede gezerken duygulanmamak elde değil. Saçının bir kuyruğu muntazam, diğeri dağınık şekilde örülmüş ilkokul formalı bir kız çocuğu heykeli dikkatimizi çekiyor. Heykelin üzerinde “Öksüz saçından belli olur” yazıyor. Annem “Müze çok duygusal olmuş. İçim bir hoş oldu, gözlerim doldu” diyor. Zaten müzenin bölümlerini gezen annelerin ister istemez burnunu çektiğine, sık sık gözlerini sildiğine şahit oluyorsunuz. Herkes duygu dolu dakikalar yaşıyor, bir yandan gün boyu çalan ‘Ben Annemi Özledim’ türküsü de bu hisleri destekliyor tabii. Bir duvarda ‘Atta: annesinin önce göbek bağını, sonra işaretparmağını, ardından elini tutup gezen insan, büyüyünce ne kolay unutuyor koluna girip de annesini gezdirmeyi’ yazdığını okuyoruz. Ben hemen annemin koluna giriyorum.
Burası Anadolu’nun annelik tarihini de kavramsal eserlerle yorumlayarak ziyaretçilerine aktaran bir müze. Aynası, yazması ve dikiş makinesiyle tamamen Anadolu annelerinin hikâyelerine odaklanıyor. Eserleri spotla ön plana çıkarmak için müzenin odalarındaki ışık genel olarak loş tutulmuş. Ben eserleri incelerken annem yine durmuyor ve “Hadi oğlum” demeye başlıyor. “Anne daha geziyoruz” diyorum, “İçerisi çok karanlık, anneler karanlık sevmez” diyor. Duvardaki o son ‘Uçan da kuşlara malum olsun...’ yazısını okuyup çıkıyoruz. Ankara’yı görmek için en güzel bahanelerden bir yenisi Anne Müzesi.
Ankara, Altındağ, Hacettepe Mahallesi, Salaş Sokak’taki Anne Müzesi’ni, pazartesi hariç haftanın her günü 10.00-17.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz.
Mustafa Kemal Atatürk’e ait poplin zıbın ve başlık
Salonlardan biri annelik madalyalarına ve Anadolu’nun annelik tarihini aktarmaya ayrılmış. Müzenin en dikkat çeken kısımlarından biri Mustafa Kemal Atatürk’ün bebeklik eşyaları; poplin zıbın ve başlığının olduğu kısım. Hemen yanında Zübeyde Hanım’a ait seccadeyi görebiliyorsunuz. Ankara Cumhuriyet Müzesi envanterinde olan bu eserler aslında geçici süreyle müzede sergileniyor. Bu bölümde İranlı sanatçı Hadi Karimi’nin çalışması, Atatürk ve annesi Zübeyde Hanım’ın gerçekçi dijital heykelleri de sergileniyor.
‘Çocukluğuma götürdü’
Bedriye Topbaş, 37
‘Anne Sözlüğü’ yazan bölümün önünde kızıyla gelen bir annenin ağladığını görüyorum. Bir süre sonra Bedriye Hanım’la sohbet ediyoruz: “Müzeye girdiğim andan beri duygularım tarifsiz. Önce kendi annem aklıma geldi. Bizi ne zorluklarla büyüttüğünü düşündüm. Yüreğine sağlık; eline, emeğine sağlık Şermin Hanım’ın. Beni çocukluğuma götürdü bu müze. Şu an alzheimer hastası olan annem zaten hiç aklımdan çıkmıyor. Şimdi ben de kızımı aynı şekilde büyütüyorum. Annelik çok başka bir şey.”