Güncelleme Tarihi:
Devrim Tarım’ın (üstte, solda), küçük dükkânının sokağındaki esnafla da iyi komşuluk ilişkileri var.
Taksiden indim, daha 10 adım atamadan bastonum durdu... Sağıma araba park edilmiş, solumda çöp konteyneri, önümde ağaç! Bir süre durup sakinleşince Siri’ye “Marmara Caddesi No: 82 Devrim Kitap” dedim. Rota oluşturuldu ve sıkıştığım yerden kurtardı beni Siri. 500 metre sonra hedefe vardım. Ne de olsa ilk söyleşim, mutlu ve heyecanlıyım. Taksiyle çıktım yola ama yağmurun yarattığı trafik Samatya sokaklarındaki pazarla birleşince hedefe ulaşamamıştım...
Tüm olumsuzluklara rağmen Devrim Kitap’ı buldum ve kapıdan seslendim... Devrim Bey’in sesi hemen arkadaki kilisenin çanlarının sesiyle birlikte geldi. Çan sesleri nedeniyle unutmayacağım anlar arasına girdi tanışmamız...
Devrim Tarım, kitapların yerini ezbere biliyor ve müşteriye kitabın bulunduğu rafı söylüyor.
Kendi kitaplarını satarak başladı
Devrim Tarım, 70’lerin sonlarında doğmuş. Eskişehirli 6 çocuklu bir ailenin en küçüğü. Yaşamının ilk yıllarında göz tansiyonu nedeniyle kör olmuş. İlk ve ortaokulu Ankara’da yatılı körler okulunda bitirmiş. Lisede kolej sınavını kazansa da özel nedenlerle gitmeyip devlet parasız yatılı lisesinde tamamlamış eğitimini. ODTÜ Uuluslararası İlişkiler bölümüne burslu olarak başlamış fakat bir dizi talihsizlik sonucu 3’üncü sınıfta terk etmek zorunda kalıp İstanbul’a göç etmiş. Sultanahmet’te işportacılık dahil birçok iş yapmış... Bu arada da boş durmamış, İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon bölümüne kaydolmuş. Şu sıralarda son bir proje hazırlayıp mezun olacak.
Hayatını kitap satışından kazanmaya başlaması da yokluktan olmuş... Parasızlıktan kendi kitaplarını satmaya karar vermiş, eş dost bu durumu duyunca destek alışverişine gelmişler. Yeni kitaplar bağışlayanlar olmuş.
Dükkânın içi, rafları sokaklardan bulup dönüştürdüğü eşyalarla dizayn edilmiş. 20 binden fazla kitabı var. Kazandığını yine kitaba yatırıyor. Ayrıca burada askıda kitap uygulaması da var. Bir tane alıp bir tane de bağış yapabiliyorsunuz.
Devrim Bey’in çocukluğunda başlayan kitap sevgisi artarak sürmüş. Onunla konuşurken aklıma şu geliyor; sürekli yaptığınız bir yemek var; hiç tadına bakma şansınız yok! Ancak sürekli satabiliyorsunuz. Düşünün... Biz hiç okuyamadığımız bir kitabı başkasının sesinden dinleyebiliyoruz. Peki, kitabı görerek okurken içinizde kendi sesinizi duyuyor musunuz? Ben okuyucunun sesini duyuyorum... Devrim Bey’e de sordum, o da kabartma kitap okurken içinden kendi sesini duyuyormuş.
Söyleşiyi bitirdik ve beni yakındaki bir taksi durağına götürmek için dükkânı kapattı. İçeride onlarca kedisi var ve sokaktaki bütün kediler de onun dostu. Bakkala uğradık, kedilere yiyecek aldı. Mahalle esnafı Devrim Bey’i çok seviyor. Taksi durağında yanımdan ayrılırken içini çekerek “Ne yapayım, en sevdiğimden kazanıyorum hayatımı” dedi. Hoşça kal demeden önce “Kedisiz de olmuyor, kitapsız da” diyerek ayrıldık...