Bu yıl Avrupa Onur Haftası’na ev sahipliği yapan Stockholm’de düzenlenen Onur Yürüyüşü’ne yaklaşık 60 bin kişi katıldı. En önde yürüyenler arasında Başbakan Stefan Löfven başta olmak üzere siyasi parti temsilcileri vardı. O gün şehrin tüm sokaklarına, kaldırımlarına coşku, neşe ve gökkuşağı renkleri hâkimdi. Yürüyüş rotasındaki tüm mekânlar tıklım tıklımdı. İnsanlar önlerinden geçen korteji görmek için sandalyelerinin üzerine çıkıyor, el sallıyor, gökkuşağı bayraklarını dalgalandırıyordu. Bu iklimin nasıl mümkün olabildiğini, konunun taraflarıyla konuştuk...
Türkiye’de LGBTİ bireylerin yüzde 78’i çalışma hayatında kendini gizleme ihtiyacı hissediyor. Yüzde 29.5’i cinsel yönelimlerini saklamadan yaşayabilmek için ancak şehrin belirli bölgelerinde oturmak zorunda bırakıldıklarını düşünüyor. Yüzde 62’si yaşlılıklarıyla ilgili kendini güvende hissetmiyor. Türkiye’de eşcinsel komşu istemeyenlerin oranı ise yüzde 51.9. Bu arada Dünya Ekonomi Forumu’nun 2017 Cinsiyet Eşitliği Uçurumu raporuna göre Türkiye, 144 ülke arasında 131. sırada.
2011 yılında 10 bin kişiye ulaşarak Güneydoğu Avrupa’da ve Türkiye’de düzenlenen en büyük onur yürüyüşü olan İstanbul Onur Yürüyüşü, 2015’ten bu yana engellemeler ile karşılaşıyor. Başkent Ankara’da da durum farklı değil; LGBTİ etkinlikleri ‘toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar’ gerekçesiyle yasaklanıyor. TRT Genel Müdürü, Türkiye’nin Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmayışını, 2014’ün birincisi Conchita Wurst’un cinsel yönelimiyle açıklıyor: “‘Aynı anda hem erkeğim hem kadınım’ diyen birini, çocukların seyrettiği bir zamanda ben canlı yayımlayamam...” 2015 Onur Yürüyüşü’nde polis şiddetine karşı direndiği anlarla akıllara kazınan trans kadın Hande Kader’in yakılarak öldürülmesinin üzerinden iki yıl geçti. Ancak bir iddianame dahi hazırlanmadı.
Ülkede LGBTİ haklarında gerileme yaşanırken, cinsiyet eşitliğinde 5. sırada bulunan İsveç hükümetinin davetiyle Stockholm’e gidiyorum. Davetin sebebi, bu yıl Stockholm ve Göteborg’un ev sahipliğinde yapılacak onur haftası etkinlikleri. Ekipte benim dışımda Arnavut, Kosovalı, Pakistanlı, Litvanyalı, Rus, Ukraynalı, Ürdünlü ve Romanyalı gazeteciler var. Konu LGBTİ hakları olduğunda, benzer tecrübeler yaşayan ülkelerden geliyoruz hepimiz.
İsveç’te cinsiyet eşitliği, üzerinde düşünülen, çaba harcanan, gelişmesi teşvik edilen bir devlet politikası. Bunun ilk işaretini ülkeye adım attığınız anda, havalimanında alıyorsunuz. Bizde annelere özgü bulunan bebek bezi değiştirme odaları, İsveç’te erkekler tuvaletine de konuyor. Doğum iznine anneler gibi babalar da çıkabiliyor. Hatta giderek daha fazla gün erkekler için zorunlu hale getiriliyor. Otellere, restoranlara gay dostu mekân olmaları için eğitimler veriliyor.
Pasaport kontrolünden geçerken, Vikinglerin torunu olduğu her halinden belli polis memuru, ülkeye neden geldiğimi soruyor. “Onur Haftası’na katılmak için” dedikten sonra yüzünde yargılayıcı bir işaret arıyorum ama hiçbir şey yok. Hatta biraz daha sempatik bir sesle “Hoş geldiniz” deyip pasaportumu geri veriyor.
Stockholm bu yıl Göteborg’la birlikte EuroPride’a da ev sahipliği yapıyor. 1992’den beri düzenlenen, Avrupalı LGBTİ bireylerin Onur Haftası’na... Bu yılın teması ‘Birleşik bir Avrupa için İki Şehir Bir Festival’. Göteborg’da bugün sona erecek etkinlik, gelecek yıl Selanik’te yapılacak.
Hafta boyunca şehirde ve özel olarak kurulan ‘Onur Parkı’nda paneller, bilgilendirici toplantılar, partiler, konserler,
film gösterimleri düzenleniyor. Finalde ise festival havasında geçen onur yürüyüşü yapılıyor. Yürüyüşe bu yıl sadece Stockholm’de 60 bin kişi katıldı, 600 bin kişi izledi ve destek verdi. Belediye binası önünden başlayan yürüyüş kortejinin en önünde Başbakan Stefan Löven ve mecliste koltuğu bulunan yedi partinin temsilcileri vardı. İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı, polis teşkilatı, silahlı kuvvetler, sivil toplum örgütleri, belediyeler, akademisyenler, özel şirketler, bazı ülkelerin temsilcileri, göçmenler... Aklınıza bir toplumu var eden hangi kesimler gelirse hemen hepsi yürüyüşe kendi kortejleriyle katıldı. Aşırı sağcılar ve Neo-Naziler hariç. İsveç LGBTİ Hakları Federasyonu üyeleri, ağızlarına yapıştırdıkları siyah bantlarla ‘Kendi Ülkelerinde Yürüyemeyenler İçin’ yürüdü. Onur Parkı’nda sona eren 4.5 km.’lik yürüyüş yaklaşık dört saat sürdü. O gün şehrin tüm sokaklarına, kaldırımlarına coşku, neşe ve gökkuşağı renkleri hâkimdi. Yürüyüş rotasındaki tüm mekânlar tıklım tıklım doluydu. İnsanlar önlerinden geçen korteji görmek için sandalyelerinin üzerine çıkıyor, el sallıyor, gökkuşağı bayraklarını dalgalandırıyordu. Bu iklimin nasıl mümkün olabildiğini, konunun taraflarıyla konuştuk...
İsveç Kilisesi pastörleri Kristina Ljunggren ve Johan Lindby:Hepimiz Tanrı’nın çocuklarıyız
Bugüne kadar pek çok eşcinsel nikâh kıydık. İncil’i gerçekten okur ve verdiği mesaja bakarsanız, sevgi, aşk hakkında olduğunu görürsünüz. Aşk, anahtar kelimedir. Aşk, Tanrı’dan gelir. Biz kimiz ki, iki insan arasındaki aşkın yanlış olduğunu söyleyelim. Elbette iki yetişkin arasındaki aşktan bahsediyoruz. İki tarafın da rızası varsa, bizim için evlenmelerinde sorun yoktur. Ama elbette az sayıda da olsa, eşcinsel çiftleri evlendirmeyi reddeden rahipler var. Hıristiyan ya da Müslüman fark etmez, tanrı inancı tektir. Nefes alan her şey Tanrı tarafından yaratılmıştır. Eşcinsel veya trans birey olduğu için birinin tanrı tarafından yaratıldığını inkâr edebilir miyiz? O da hepimiz gibi nefes almıyor mu, içine üflenmiş bir ruh yok mu? Biz eşcinsel çiftleri evlendirmeye başlamadan çok önce toplum buna hazırdı zaten.
Parlamenter Prof. Barbro Westerholm:Âşık insanlar hastalıklı sayılamaz
Barbro Westerholm, İsveç’teki LGBTİ toplumu için bir efsane. 1979’da eşcinselliği akıl hastalığı kategorisinden çıkartmayı başaran isim o. Hayatını kadın ve LGBTİ haklarının gelişmesine adamış. “Karşı cinsten veya hemcinsi fark etmez, âşık insanlar ‘hastalıklı’ sayılamaz” diyor. Aşırı sağın yükselişi, İsveç’te de endişe konusu, eylüldeki seçimlerde meclise girmeleri bekleniyor. Westerholm’e dünyanın dört bir yanında popülizm yükselirken LGBTİ haklarının geleceği konusunda endişeli olup olmadığını soruyorum: “Şu an bu konu üzerine konuşmak, gerekli yasaları meclisten geçirmek, onur yürüyüşlerinin devam etmesi her zamankinden daha önemli. Biliyorum bunu yapmak her zaman kolay değil, çünkü kim daha fazla oyu alırsa, politikalarınızı o belirler” diyor.
*İsveçli efsane parlamenter ve aktivist Barbro Westerholm basın grubuyla beraber
LGBTİ yaşlılar evi kurucusu Christer Fallman:Yaşlanınca güvenlik daha önemli
2009’da açılan Regnbagen Yaşlılar Evi, LGBTİ bireylere özel. İçinde 28 daire, kuaför, restoran, spor salonu, klinik var. Burada yaşamak isteyenlerin en az 55 yaşında olması ve 70 Euro ödeyerek listeye girmesi gerekiyor. Sıranın size gelmesini beklerken her yıl 30 Euro üyelik ücreti ödüyorsunuz. Toplanan para kurumun işleyişi, masrafları için kullanılıyor. Christer Fallman, “Ülkemi ve şehrimi böyle bir projeyle temsil etmekten büyük onur duyuyorum” diyor. Söylediğine göre sıranın ne kadar zamanda geleceği, kişinin talep ettiği dairenin büyüklüğüne bağlı. Kiralar, düşük gelire sahip olanların da karşılayabileceği düzeyde tutuluyor. Sırada bekleyenlerden Jane Johnsson “Yaşlılığımda iyi komşularla, güven içinde yaşamak istiyorum. Burada önyargılar ile uğraşmadan sağlık hizmetine de kavuşabilirim” diyor.
Eşcinsel Polisler Birliği kurucularından Göran Stanton:Teşkilatta eşcinseller bulunduğunu açıklamak nefret suçlarıyla mücadelede önemli
Göran Stanton, İngiliz trans polis Bee Bailey ile...
1978’de ben polis akademisindeyken, eşcinsel olduğunu meslektaşlarına açıklamak olacak şey değildi. 90’ların ortasında cinsel yönelimimi açıkladım. 1998’de Stockholm’de ilk EuroPride yapıldı. Orada diğer eşcinsel polis memurlarıyla tanıştım. Neler yapabiliriz diye düşünmeye başladık ve birliği kurduk. Polis teşkilatında da eşcinseller bulunduğunu açıklamanın bir önemi de nefret suçlarıyla mücadele edebilmek. Pek çok kişi cinsel yönelimi yüzünden saldırıya uğradığında polise gidemiyordu. Ama teşkilatta da eşcinsel polisler bulunduğunu bilince başvuru yapıyorlar. Birkaç yıl evvel birliği lağvettik çünkü artık herkes kendini cinsel yönelimi konusunda özgür hissediyordu ve üye sayımız düşmeye başlamıştı.