‘Genellikle yanlış anlaşılmaların odağındaydım’

Güncelleme Tarihi:

‘Genellikle yanlış anlaşılmaların odağındaydım’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 09, 2024 07:00

Adı ülke sınırlarını çoktan aştı. Önce İngiltere’de bir dizide rol aldı, sonra İspanya’da ‘La Pasion Turca’da oynadı; hatta İspanya’da sosyal medyada TT listesine girdi. Müziğiyle de gündemde olan İlker Kaleli’nin ilk şarkısı ‘Harami’den sonra sevgilisi Sıla’yla birlikte yaptıkları ‘Mesela’ da cuma günü çıktı. Kaleli’yle buluştuk; ilişkisini, müziği, oyunculuğu ve İspanyolca dizisine hazırlığını konuştuk: “Çok şey değişti tabii. Düşmeler, kalkmalar, dipler, zirveler...”

Haberin Devamı

İlker Kaleli’yle uzun süredir bir araya gelememiştik. Geçen zaman içinde yaşadıklarını “Ne istediğim konusunda artık daha netim. Neye tahammülüm var, neye yok bunlarla ilgili kendimi biliyorum” diye anlatıyor. Yine yakışıklı ve hoşsohbet. Odağı müzik ve oyunculuk. Sıla’dan bahsederken de gözlerinin içi parlıyor. Başlıyoruz muhabbete...

‘Genellikle yanlış anlaşılmaların odağındaydım’

Son röportajımızın üzerinden 9 sene geçti... Şimdi 40’ların başındasın. Neler değişti?

Çok şey değişti tabii. Düşmeler, kalkmalar, dipler, zirveler... Yaşıyoruz işte...

32 ve 35 yaşında verdiğin röportajlarda “Kendimi arıyorum” demişsin. Buldun mu yoksa o arayış devam ediyor mu?

Haberin Devamı

Birazını buldum, geri kalanını hâlâ arıyorum.

O bulduğun İlker nasıl biri?

Kabuğunun çatlaması; olduğunu zannettiğin insanla baş başa kalıp onunla helalleşmek ve ne olduğun, ne olmadığın konusunda net olmak lazım. İçimde tahmin ettiğimden fazla sükûnet varmış. Ne istediğim konusunda artık daha netim. Neye tahammülüm var, neye yok, bunlarla ilgili kendimi biliyorum artık. İnsanlarla ve hayatla kurduğum diyalog,
flu görünen yerler de daha net.

Londra’da oyunculuk eğitimi alırken ‘Son’ dizisi için 14 sene önce Türkiye’ye geliyorsun, hayalin sadece tiyatro yapmakken ekranla tanışıyorsun. Bu 14 senede en çok maruz kaldığın şey ne oldu?

Olumlu ve olumsuz bir sürü şey oldu. Bizim ülkede sektörel olarak; kimi zaman sorun kimi zaman avantaj olarak yaşadığımız, herkesçe aşikâr, dizi sürelerinin uzunlukları var. Eskiden dizi yapıları şimdiye göre biraz daha farklıydı. Hikâyenin ön planda olduğu, daha uzun süre çalışılmış senaryolar çekiliyordu. Ama setlerde bir saat sınırlaması yoktu, ucu açıktı. Her şeyi neden bu kadar hızlı çekip bitirmemiz lazım diye düşünüyordum. Tabii yıllar içinde bunu kafanda oturtuyorsun. Olumlu olarak da, bir şekilde yaptığın işler insanlar tarafından sevilip takdir görünce, verdiğin emeğe karşılık birilerinin hayatına değmiş olmak mutluluk veriyor.

Haberin Devamı

14 senede en yanlış anlaşıldığın konu ne oldu?

Çok var, genellikle yanlış anlaşılmaların odağındaydım. Ama bunlar iş sebepli olmuştur. Hiç kimseyle kişisel olarak büyük kırgınlıklarım, savaşlarım olmadı. Ben bir iş yaparken olduğundan daha güzel olacaksa ve bu birazcık daha fazla çabayla, kafa yormayla olabilecekse onu yapmak, dibine kadar gitmek isterim. Vasatlık beni bozar. İzleyiciyi de bozar...

Hayatta seni dönüştüren kırılma noktaların nelerdi?

Çocukken anne-babamın boşanması olabilir. Londra’ya gidiş çok büyük bir kırılma noktası. Londra’dan dönüş başka bir kırılma noktası. İş hayatı olarak ‘Poyraz Karayel’ çok önemliydi. Poyraz’dan sonra biraz bilinçli olarak uzak kalmaya çalışmam... Bir sürü şey var.

Haberin Devamı

Peki, hayatta nelere meydan okudun?

İspanya işi kesinlikle bir meydan okumaydı, böyle bir manyaklık olmaz. Sualtı mağara dalışları, derin dalışlar... Her anlamda ekstremleri seviyordum.

Oysa daha sakin bir adam gibi duruyorsun...

Yaşla ilgili olabilir bu, zaten ekstrem yerlerde artık anlam bulmuyorum.

Sinirden kendimi camdan aşağı atacak gibi oldum

‘La Pasion Turca’ dizisiyle birlikte adın İspanya’da sosyal medyada TT (Trend topic- Sosyal medyada en çok konuşulan konu) listesine girdi. Senin “Böyle manyaklık olmaz” dediğin İspanya yolculuğu nasıl başladı?

Çok tuhaf başladı. İki yaz önce, evde oturuyordum, telefon çaldı. Menajerim Zeynep (Berkiş) aradı ve “İspanya’dan bir dizi teklifi var” dedi. Hiç beklemiyorduk. İngiltere’de daha önce ‘The Serpent’ isimli dizide oynadığım için bir geçmişim var. Orada görüşmelerim de oluyordu. İspanya’dan teklif geleceğini düşünmemiştim hiç. “Bakalım o zaman” dedim. İspanyollar İngilizce bir iş çekiyordur,  belki bir kısmı Türkçe falandır diye düşündüm. Ama sonra sahneler geldi, baktım tamamı İngilizce. Bir de ufak bir not düşmüşler “Bazı kısımları İspanyolca olacak” diye. İngilizce olmasında sorun yoktu. Deneme çekimini hazırladım, gönderdim. İstanbul’a geldiler, hikâyeyi anlattılar. Ama bir sorun vardı.

Neydi?

Haberin Devamı

“Hepsi güzel hoş da bunun ne kadarı İspanyolca olacak” dedim. Durdular, “Bütün dizi. Ve 6 haftamız var” dediler.

Senin hiç İspanyolcan yok muydu?

Sıfır. “Çok güzel olacak” dediler ama ikna olmadım, bir duyguyu vermek için bilinçaltından, yaşanmışlığından getirdiğin kelimenin bir demi olmalı. Ayrıldık, bir haftam evde voltalamakla geçti. Birkaç İspanyolca işe baktım, asla dili bilmiyordum. Sonra “İngilizce sahneleri biraz arttırırız, biraz Türkçe sahneler olur. Ezber tarafını azaltırız, İngilizce-İspanyolca oranını ayarlarız” dediler.

Ve ikna oldun...

Oynayacağım karakterlerde zorlanmak isterim. İnsan kendinde olduğunu bilmediği veya sınırı olduğu zannettiği yerleri geçince başka şeyler görmeye başlıyor, kendine çok şaşırıyor. Karşıma bundan farklı, hiç beklemediğim bir zorluk çıkınca ‘Oğlum bir tane hayatın var, dene, meydan okumaysa meydan okuma’ dedim. Kabul ettim ve kendimi çok dertlendirdim. Ertesi gün evde sinir içinde koltuğa oturdum, ‘Ne yaptın lan sen’ dedim. Birkaç gün sonra Madrid’e gittim, orada koçlarla konuştum, İspanyolca hakkında fikir sahibi olmak ve senaryodaki İspanyolcaya hâkim olma süreci başladı. Cümleleri, kelimeleri tek tek, hece hece çalıştım, ezberledim, çok zordu. Bazı günler sinirden kendimi camdan aşağı atacak gibi oldum. En son 1’inci bölümden 6’ncı bölümün finaline kadar tüm bölümleri ezbere koçlara geçtim, gözleri doldu. Birbirimize sarıldık.

Haberin Devamı

Böyle bir tepki bekliyor muydun?

Hiçbir şey beklemiyordum. Aslında işlerime öyle bir beklentiyle yaklaşmıyorum. Özellikle dizi izleme alışkanlığının ne olduğunu bilmediğim bir ülke hakkında hiçbir beklentim yoktu. 

‘Genellikle yanlış anlaşılmaların odağındaydım’
Şarkıcı Sıla ve İlker Kaleli ilişkilerinde üç yılı geride bıraktı.

BAKTIĞIMIZ YERDE AYNI ŞEYİ GÖRÜYORUZ

Sıla ile uzun süredir birliktesiniz ne kadar oldu?

Üç yıl bitti.

‘Aşkın ömrü üç yıldır’ diye bir klişe vardır. Sizin için aşk nasıl şekillendi?

Eğer doğru insanla, doğru zamandaysan aşk olumlu anlamda değişip daha güzel oluyor.

Nasıl tanıştınız?

Tanışıyorduk zaten. Bizimki nasıl tanıştığımızdan ziyade bir buluşma oldu. Aslında önemli kısmı orası. O buluşma için de her iki taraf için bir zaman geçmesi, bir şeylerin yaşanması, konuşulması, dinlenmesi gerekiyormuş.

Daha önceden arkadaştınız yani...

Tanışıklığımız vardı. Daha sonrasında bir iş üzerinden tekrar bir muhabbet oldu, sonra tekrar koptuk. Derken bahsettiğim buluşma, aslında birbirini görme anına denk geldik ve ondan sonra da zaten başladı.

Görme anı derken?

Önceden belki birbirimizi görecek yaşta ve tecrübede değildik. Sonrası çok hızlı ve kendiliğinden aktı. Çok uzun bir süre birbirimize ne kadar benzediğimize şaşırdık, hâlâ da bazen gülüyoruz buna. Yani aşkın ömrü üç yıldır, beş yıldır gibi şeyler de buralarda anlamını yitiriyor. Çünkü bir formül yok. Karşındakiyle beraber şekilleniyorsun, karşıdakiyle beraber cümlelerin hepsinin anlamı oluyor, o açıdan bence ikimiz de çok şanslıyız. Çok güzel bir şey yaşıyor ve çok iyi anlaşıyoruz.

Sıla çok güzel ve çok yetenekli bir kadın. Seni ilk çarpan yanı ne oldu?

Kendisi... Tamamı.

Müzik, oyunculuk, söz yazarlığı... İki sanatçı bir evde olunca neler oluyor?

Normalde maraz çıkması lazım (gülüyor).

Sizde?

İki sanatçının, sanat ruhlu insanın ya da mesleği bu olanın, ruhen bir mekâna sığması zor olur. Birbirlerine sürtünürler. Bizim birbirimiz için şans olan yanlarımızdan biri de o, baktığımız yerde aynı şeyi görüyoruz.

 

MODEL CATWALK’UNU YAPACAK, OYUNCU SAHNEYE ÇIKACAK

Sen hep yakışıklı mıydın?

Sağ ol ama ben öyle olduğumu hayatım boyunca düşünmedim.

Büyük bir fan kitlen var. Kadınlardan bu kadar ilgi görüyor muydun hep?

Bilmiyorum ki.

Yakışıklı adamsın, başrol erkek oyunculardan hep bir fiziksel beklenti de oluyor. Sen sektörde kilo almayacaksın, saçını şöyle yapacaksın gibi şeylere maruz kaldın mı?

Hayır canım, ne münasebet! Ben model değilim ki oyuncuyum. Model catwalk’unu yapacak, oyuncu sahneye çıkacak.

‘Genellikle yanlış anlaşılmaların odağındaydım’

 

MÜZİK OLMASAYDI BEN ÖLÜRDÜM

Müziğe ilgin eskiden beri varmış. 2003-2007 arası Lucca’da müzik direktörlüğü yapmışsın. Piyano, perküsyon, gitar çalıyormuşsun. 4 yıl profesyonel DJ’lik geçmişin varmış...

8-9 yaşlarımda duyduğum melodileri evde oyuncak bir orgda çalabiliyordum. Bizimkilerin dikkatini çekmiş olmalı, ardından piyano derslerine başladım. Ergenlikte gitar çalmayı öğrendim kendi kendime. Şarkı yazmaya da o dönemde başladım. 13 yaşımda okul tiyatrosuyla ortaokulda sahneye çıkmıştım. Neredeyse eşzamanlı oyunculuk da başlamış oldu. 17 yaşımda “Bunun bir adını koymam gerekiyor” dedim. Çünkü içimde iki ayrı yöne koşan at vardı. Ve oyunculuğa olan sevdam o yıllarda daha çok kabardı. Madem buna devam edeceğim, nasıl yapılır öğrenmeliyim derken Londra’da oyunculuk eğitimi hikâyesi başladı.

Müzik olmasa hayatında ne eksik olurdu?

Müzik olmasaydı ben ölürdüm. Müzik hayatımı birkaç defa kurtardı.

Hangi açıdan kurtardı?

Duygusal çöküşlerde. Tabii çok genç yaşlardan bahsediyorum, duygusal, ruhsal, psikolojik yolunu kaybettiğin zamanlarda, çok sert duvarlara çarptığında, ne yaşadığını anlayabilecek birine ihtiyaç duyarsın. Bazı insanlar terapiye gider, bazı insanlar aşırı arkadaş bulur, benim için o yol müzikti. Sığındığım bir liman oldu, korunduğumu, anlaşıldığımı hissettirdi. Müziğin o an hissettiğin duyguları alıp başka bir yere yönlendirme gücünün olduğunu da fark etmiş ve büyülenmiştim.

Geçen aylarda ilk şarkın ‘Harami’yi çıkardın. Devamı gelecek mi yoksa bir hatıra mıydı?

Gelecek, yeni şarkılar yolda. Ayrıca Sıla ile yaptığımız yeni şarkılar da var.  Hatta biri cuma günü yayına girdi. Onun dışında sevgili Metin Özülkü’yle bir projede birlikteyiz.

Neler sana söz yazdırıyor?

Sözü, bestesi, değişiyor duruma göre. Bazen melodisinden sözler geliyor, bazen şarkı sözleri sana müziği söylüyor. Kelime kelimeyi çağrıştırıyor. Bazen aylarca, senelerce üzerinde tepiniyorsun, yine bir türlü içine sinmiyor, ‘Harami’ de hayatımızdaki haramilerle ilgili bir şarkı diyelim.

◊ Ekranda yeni projeler var mı?

Hiçbir zaman hayatım boyunca, şunu yapmam gerekir, burada olmam gerekir diye yaşamadım. Strateji düşünmedim. Her zaman kalbin attığı projeler yapmaya gayret ediyorum. Yeni işlere açığım tabii ama kendimi tekrar etmekten kaçıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!