Güncelleme Tarihi:
Denize açılmaya nasıl karar verdiniz?
Gemi teknisyeniyim, iş için Finlandiya’ya gidecektim. Öncesinde Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli Koyu’nda kamp kurduk. Uğurcan Çelik kardeşim balığı sevmezdi. Ama benim pişirdiğim bir balığı yemiş, çok sevmişti. “Abi, lütfen bir daha yapalım” dedi. Ben de “Tamam, deniz önümüzde, 10 dakikalığına çıkalım, 2-3 balık tutup gelelim” dedim. Pazar gecesi 2.30’da tekneye bindik. 50-60 metre ilerideki kayalıkların oradan avlanacaktık.
◊ İşlerin yolunda gitmediğini ne zaman anladınız?
Poyraz fırtınasının başlangıcına denk gelmişiz. Normalde deniz çok sakindi, yüzmüştük bütün gün. Akıntı bizi hızlıca çekince 3-4 dakika sonra koyun dışına çıktık. Ardından fırtına başladı. Rüzgâr şiddetini arttırdı. Dalgaların boyu 30 santimden 6 metreye kadar çıkınca panikledik. Fiber tekne olduğu için alt kısmı çatlama yapmış, su almaya başladı. Devamlı su boşaltmak zorunda kaldım. Dalgalar çok yüksek ve üstümüzden geçiyordu. Sabırla bekledik. Bir 6-7 saat sürdü bu dalgalar. Bizi Mersin açıklarına sürükledi.
◊ Deniz konusunda deneyimli birisiniz. O gün fırtına çıkacağını tahmin etmemiş miydiniz?
O günün raporlarında böyle bir şey yoktu. Orası benim yıllardır kamp kurduğum koy. Temmuz ayında 6 metre yüksekliğinde bir dalganın olması sadece kötü bir tesadüftü bizim için. O günkü verilere göre rüzgâr saatte 180 km hızla esiyormuş.
◊ Tekne su almaya başlayınca ne yaptınız?
Sürekli kovayla teknedeki suyu boşalttık. Ama fırtına 8 saat sürüp bütün enerjimizi aldı. Yanımda termosta 4-5 litre su vardı. Ama dalgalardan dolayı sürekli kapağından sızmış. İki bardak kadar suyu azar azar içerek iki gün teknede mücadele verdik. Umudumuz dalganın dinmesi ve bizi kıyıda bir yere atmasıydı. İki gün uyumadık.
‘Uçağa bile el salladık’
◊ O kadar su alınca tekne batmadı mı?
Yakınımızdan geçenler tekneyi görürler diye batırmadım. Fırtına ertesi günü öğleden sonra sakinleşti fakat bu sefer bizi girdaba soktu. O da Kıbrıs tarafına çekti. Girne’nin açıklarındaydık. O sırada bir gemi gördük. Durdurmaya çalıştık. Bizi gördü, geçti, gitti. Sürekli bağıra çağıra denizin ortasında yardım istedik.
◊ Onca gün denizde başka hiç gemi görmediniz mi?
Belki 15-20 tane gördük. Geçen bir yolcu uçağına bile el salladık. Tişörtlerimizi küreklerimize bağlayıp salladık. Bize yakın olan 3-4 gemiyle iletişim kurdum ama kurtarmadılar. Bir defasında paslı bir geminin mürettebatıyla göz göze geldik. Mürettebat kaptanın yanına çıkar çıkmaz gemi hızla yanımızdan ayrıldı, gitti. Bunlar yaşanınca biz de panikledik.
◊ Neden?
Bizi kimse almayacak diye... Sıcaklık 45 derece. Açıktayız... Uğurcan’ın teni çok hassas. Yandığını söylüyor, sürekli denize girip çıkıyordu. Açlık ve susuzluk ayrı problem. Tekneyi iki günün sonunda terk etmeye karar verdik. Kürekleri Uğurcan’a verdim. Ben de küçük bir termosa tutundum. Suya indik, yüzmeye başladık. Fakat akıntıların yönleri farklı olduğu için bir saat sonra bakıyorduk ki, aynı yere geri gelmişiz.
◊ Suda üçüncü gün nasıldı?
Üçüncü gün bıkkınlık ve isyan başladı. Nefes alamıyoruz, yorgunuz, suyumuz bitmiş. Gemilerden hâlâ bizi birçok kişi görüyordu.
◊ Sizce gemiler görüp neden yardım etmediler?
Bu soruya tek cevap veriyorum: İnsanlık ölmüş! Başka bir açıklaması yok. Bir can simidi, bot at, değil mi? Veya telsizle yerimizi bildir. İnsanlık suçu bu.
◊ Günlerce denizde kaldınız. O sırada aklınızdan neler geçti?
Annem geçti en çok aklımdan. Yeni kaybettim, ocak ayında. Bir de 16 yaşındaki kızımı düşündüm. Sıkıntılarımız vardı, son 4-5 aydır görüşmüyorduk. Görenler bizi almayınca umudumuzu yitirdik. İnsanın umudunun bittiği yerde yaşam olamaz. Ahmet Kaya’nın “Ölüm her aklına geldiğinde, ah edip vah edip inleme” diye bir şarkısı var. Onu söyleye söyleye intihar etmeye çalıştık. Uğurcan bir yerde, ben bir yerde boğulmaya çalışıyoruz. Beceremedik. Bol bol su yuttuk. Bu sefer balıklar başladı ısırmaya.
◊ Uğurcan günler sonra yaşam mücadelesine yenik düşüyor. En son gördüğünüzde neler konuşmuştunuz?
Perşembe günü saat 16.30’da beni bulup kurtardılar. O günün sabahı Uğurcan direncini kaybetti. Aramızda 1,5 km gibi bir mesafe vardı fakat sesimiz çok rahat duyuluyordu. Denizde yankı olduğu için... Sabaha karşı “Uğur ayakta mısın” diye bağırdım. “Şaban Abi seni göremiyorum” dedi. Sırtüstü yatıyordum, kalktım. Sabah 8.00 gibi gün doğdu. O saatten sonra Uğurcan’ı göremez oldum.
‘Çikolatayı görünce...’
◊ Sahil güvenlik sizi nasıl buldu?
Direncimi arttırıp feribotların geçtiği güzergâhın üzerine kendimi çektim. Son gün bir geminin çok yakınımdan geçmesi ve beni almaması çok canımı sıktı. “Yardım edin, boğuluyorum, ben mülteci değilim” diye bağırmaya başladım. Çünkü mülteci sanıp da almazlar diye düşündüm. Aslında fark etmiyor, kim olursa olsun, ama öyle düşündüm o an. Geminin arka tarafındaki yolculardan birkaçının ayağa kalkıp panik yaptığını gördüm. 7 dakika sonra sahil güvenlik geldi beni almaya. Ya kaptanı şikâyet ettiler ya da sahil güvenliği aradılar. Çıkar çıkmaz “Uğurcan kardeşim burada, ona bakın” dedim.
◊ Sonrasında neler yaşandı?
Halsizlik ve panik durumu sürüyordu. Adam beni yukarı çekmeye çalışıyor, ben hâlâ “Yardım edin, imdat” diye bağırıyordum. Beni kaptanın olduğu bölüme yatırdılar. Gözümü açtığımda çikolata ve su uzattılar. O ana kadar hâlâ kurtulduğuma inanamıyordum. Çikolatayı görünce inandım.
◊ Sizinki hayata dönüş hikâyesi gibi. Bundan sonrası için planladığınız şeyler var mı?
Ben savaşçı bir insanım. Şu an daha çok diş biledim hayata karşı. Yani kurtarıldım, nefes alıyorum, hayatın içindeyim. Bu benim küllerimden yeniden doğduğumun göstergesi gibi. Açıkçası kafamda pek çok plan var ama kardeşim dediğim Uğurcan şu anda alt katta morgda yatıyor. Kurtulduğuma sevinemiyorum. Suçluların içeri tıkılmadığını görmeden, bizi görüp de almak istemeyenler yakalanmadan rahat bir hayat planı yapmak şu an aklıma gelmiyor açıkçası.
Soruşturma açıldı
KKTC Polis Basın Subaylığı’ndan aldığımız bilgiye göre; Şaban Ekici ve arkadaşı Uğurcan Çelik’in olduğu bölgeden geçip onları almadığı iddia edilen bazı gemi kaptanlarına açılan soruşturma kapsamında bir gemi kaptanı tutuklandı. Ancak delil yetersizliğinden dolayı kaptan serbest bırakıldı.