Güncelleme Tarihi:
Fotoğraflar: Muhsin AKGÜN
Seti olmayan bir gün buluşuyoruz. Sabah 8.30. Başta bu saatlerde enerjisi düşük ve yorgun olur mu diye tereddüt ediyorum. Ama o tam bir ateş topu, yerinde duramıyor. Objektifin karşısında zıplıyor, hopluyor, amuda kalkıyor. Çok kibar, sanki kendinden çok karşısındakini düşünüyor. Stüdyoda kurulan her cümleden, her öneriden ders çıkardığını söylüyor. Ardından oturuyoruz sohbete, derin bir nefes alıyor ve anlatmaya başlıyor...
◊ Bu ilk röportajınmış...
Evet ve çok heyecanlıyım. İlk set günü kadar...
◊ Eyvah! Sakin sakin gidelim o zaman. Umarım uğurlu gelir...
Umarım, hadi başlayalım...
◊ 600 takipçin iki ayda 400 bine yaklaştı. Sosyal medyada hep gündemdesin. Sevimli misin, yakışıklı mısın, seksi misin, yetenekli misin? Neden seni sevdiler?
Türk izleyicisi hepsi bir arada olmasa sevmez. Zaten bir rolü canlandırabiliyorsam belirli bir yeteneğim olduğu içindir. Halkın sempatisini kazandıysam sevimliyimdir, keza kızların dikkatini çekiyorsam yakışıklı ve karizmatik bir adamımdır (gülüyor).
◊ Bu yaz adını yeni duyduğumuz birçok oyuncuyla tanıştık. Sen de bu isimlerden birisin. Var olma korkusu yaşıyor musun?
Evet, yaşıyorum!
◊ Aralarından sıyrılmak için nasıl bir yol izliyorsun?
Yaptığım işe en çok ben inanıyorum. Canlandırdığım karakteri benmişim gibi savunuyorum, o yüzden beni izleyebilirler. Bir de bu proje takipçi, şöhret anlamında çok fazla güç elde etmemizi sağladı, sağlıyor ama bu güç bir kıvılcım gibi yanıp hemen sönebilecek bir şey, bunun farkındayım. O yüzden her yeni bölümde üstüne katarak ilerlemek istiyorum. Amacım gerçek anlamda oyuncu olmak. Heyecanım da o yüzden aslında.
Sınıfsal çatışmaları çok yaşadım
◊ ‘Tozluyaka’da ‘Yangın Ali’ karakterini canlandırıyorsun. Nasıl biri Ali?
Arkadaşlarına çok değer veren, samimi, dost, annesine ve ailesine çok düşkün, haksızlığa gelemeyen, haksızlığa karşı duran, güçlü bir ka-
rakter Ali, vicdanlı biri.
◊ Okulda bir cinayet işleniyor ve senin canlandırdığın karakter ve arkadaşları o cinayeti çözmek için okula giriyor. Sen de adaleti kendi arayanlardan mısın?
Adaleti kendim vermeye çalışırdım. Keza Ali de öyle yapıyor. Her gün sete ben de ‘Kardeşimi nasıl öldürürler’ sorusunu sürekli kendime sorarak gidiyorum.
◊ Dizide gençler arasındaki zorbalıklara şahit oluyoruz. Sen eğitim hayatında zorbalığa maruz kaldın mı?
Okulda tiyatro yapıyordum, ilgi ve odak o noktada çok üzerimizdeydi. Bu sebeple benim kötülüğümü isteyen insanlar, samimiyetimi kötüye yoranlar vardı. Bir gün tuvalete çekip beni dövmeye kalktılar. Sadece durdum. Sonra müdür yardımcısına gittim. Adaleti adalete bıraktım yani... Kaan Mirac adaleti adalete bırakır ama Yangın Ali Öztürk adaleti kendi dağıtır.
◊ Farklı ekonomik sınıflar arasındaki çatışmalara da şahit oluyoruz hikâyede. Sen bunları kendi hayatında yaşadın mı?
Evet, sınıfsal çatışmaları ben de çok yaşadım. TED’de okudum, özel bir okul. Annem ve babam eğitime çok önem verdikleri için tüm maddi zorluklara rağmen beni o okula devam ettirdiler. Ama arkadaşlarım hep çok varlıklı ailelerin çocuklarıydı. Onların arasında ‘Ben kendimi nasıl var edeceğim’, ‘Ben kendimi nasıl kanıtlayabileceğim bu insanlara’ sorularını sürekli kendime sordum. Mesela ortaokuldayken kendimi futbolla kanıtlamayı seçmiştim, lisede tiyatroyla devam ettirdim.
Rize’de top oynadım, futbol sahası da benim için bir sahne
◊ Hakkında bir sürü bilgi var ama hepsi birbirinden farklı. Şimdi gerçeklerini duyalım. Mesela sana ‘Melez Prens’ diyorlar, aileden gelen bir melezlik var mı?
20 yaşındayım. Balkan göçmeniyiz, kütüğümüz Trakya’da. Ben Bursa Nilüfer’de doğdum. Sonra Rize’ye gittik, küçüklüğüm orada geçti. Daha sonra Bursa’ya geri döndük. Ama Balkanlar’dan gelen bir melezlik söz konusu olabilir.
◊ Anne, baba ne iş yapıyor?
Annem ve babam polis, devlet memuru. Rahmetli dedelerim de polisti. Aslında garanti bir hayat yaşayan insanların risk alan çocuğuyum.
11 yaşında da bir erkek kardeşim var.
Her şey bir gülücükle başladı
◊ Bursa’dan sonra İstanbul’a gelmek, burada var olma mücadelesi vermek neler hissettirdi?
Ben bunlarla büyüdüm aslında, sürekli bir hırs vardı.
◊ Hırslısın yani...
Çok. Bazen o hırs çok kötü de tepebilir. Kötü tepebileceği noktada o duygu kontrolünü iyi sağlamak lazım. İstanbul da aslında benim için zıplama tahtasıydı. Sadece şunu hatırlıyorum, Bursa’dan feribota binip buraya geldiğimde kendime bir zaman dilimi belirlemiştim. “Belirli bir süre sonra burada olmamam lazım” demiştim. Şimdi aslında onu gerçekleştirmek için çalışıyorum.
◊ Nerede olmak istiyorsun?
İşimi ve kendimi daha üst noktaya taşımam lazım. Bursa’daydım, İstanbul’a geldim, daha büyük bir savaş alanı arena. ‘Kendimi burada var edebilmeyi başarırsam neden daha büyük yerlerde var edemeyeyim, global işler neden olmasın’ sorusu doğuyor bende.
◊ Seni kim keşfetti?
Menajerim Pınar Televi... Bizim okulda her yıl yeni öğrencileri Tiyatro Günü’nde sahneye çıkartıyorlardı. Ben de İspanyol bir oyunda oynadım. Oradaki partnerim Pınar Televi’nin başka bir oyuncusuydu. Benden bahsetmiş, “Farklı biryüz, farklı bir adam, tanışmak ister misin” demiş. Menajerim Instagram’dan fotoğraflarıma bakmış ama yok, olmamış işte. Sonra bizim okula geldiği bir gün merdivenden inerken beni gördü, ben bir sırıttım, ertesi gün tanışmak için mesaj geldi. Her şey bir gülücükle başladı.
İlk âşık olduğum ünlü Serenay Sarıkaya
◊ Bir kadında neye tahammül edemezsin?
Büyük ihtimalle yalan söylemesine ve samimi olmayışına...
◊ İlk randevuda en dikkat ettiğin şey ne?
Duruş, samimiyet, içtenlik.
◊ Bir kadında aradığın özellikler neler?
Diğer insanlara karşı duyarlı olması, bitirici özelliği olması, gerçekten güçlü bir kadın figürü olması...
◊ Bakmaya başlayınca gözünü alamadığın bir şey?
Trileçeye çok âşık âşık baktığım oldu. Arka arkaya dört porsiyon yiyebilirim.
◊ Bir adaya düşüyorsun, yanına bir kişi alma şansın var diyelim, kimi alırsın?
Kendimi kopyalardım, kendimden başka kimseye güvenim yok.
◊ İlk âşık olduğun ünlü?
Serenay Sarıkaya. Birlikte oynamayı gerçekten çok isterim.
Âşık değilim, olamam, yasak!
◊ Şöhretten korkuyor musun?
Korkmuyorum, korksaydım da yönetemeyeceğimden korkardım. Şöhret ve ün sadece beni ulaşmak istediğim hayallere daha hızlı götürebilecek bir etken. Oralara da çok hızlı çıkmak gibi bir derdim yok.
◊ Nahif, güler yüzlü, sempatik duruyorsun; sen kendini nasıl anlatırsın?
Yaptığı işe odaklanan, hayal kurmaktan vazgeçmeyen, dostlarına değer veren ve yeni dostlar edinip onları kendi zincirinde tutmaya çalışan, çevresindekilerle birlikte yol almak isteyen, sevecen biriyim.
◊ Arızaların var mı?
Var; o da düşüncelerimden kaynaklanıyor. Gün içinde olanları düşünürüm, çekeceğim sahneyi düşünürüm, çekmiş olduğum sahneye döner, onu düşünürüm. Daha iyi nasıl yapabilirim, onu düşünürüm.
◊ Sürekli iş mi düşünüyorsun?
Evet. Aşk düşündüğüm de oluyor ama onlar tatlı bitmiyor.
◊ Senin canını mı yaktılar ya?
Yandı ya... İncittiler beni.
◊ Hep doğru insanlar seçtim demiştin. Aşktan mı kazık yedin?
Evet, kazığı hep aşkta yedim.
◊ Şu anda âşık mısın?
Yok değilim, olamam, yasak!
◊ İşten dolayı mı?
Evet, profesyonel iş hayatı olarak düşünmek lazım. Eğer aşkı bu işin içine dahil edersem odağım değişebilir.
Ortaokuldayken çok romantiktim, şiirler yazardım. Ama bana ‘boyun kısa’ deyip durdular. Bunlar bende yer etti.
◊ Hep bu işi yaparsan hayatın boyunca odağın değişmesin diye tek mi takılacaksın?
Çok güzel kızlar var, keza çok yakışıklı erkekler de var, herkes için birileri var nihayetinde. Ama artık bunlar çok beni tatmin eden şeyler değil. Aşk konusu biraz his mevzusu benim için...
◊ Hiç âşık oldun mu?
Olmamışımdır, olamamışımdır, oldurulamamışımdır. Sevgilim oldu ama o da aşka evrilmedi. Aşka inandırabilecek biri daha karşıma çıkmadığı için çok inanamıyorum, yani aslında güvenim kalmadı benim. Çünkü o aşka giden yolda illa birileri ket vuruyor, ‘Tamam’ diyorum o zaman.
◊ Bu aşk konusunda kafan karışık anladığım kadarıyla... Hep beğenilen bir adam mıydın?
Ortaokulda çok kısaydım, boyum 1.59’du. Liseye geçince uzadım ve bu sefer işler değişti tabii ama ben de anladım olayı. Çözdüm.
◊ Neymiş?
Ortaokuldayken çok romantiktim, hoşlandığım kızlara şiirler yazar, gül falan alırdım. Daha sonra ‘Yok boyun kısa, yok ne tatlı çocuk ama kısa’ muamelesi göre göre bende bunlar yer etti. Liseye gelince de ters etki gösterdi.
◊ Tavlar mısın, tavlanır mısın?
Tavlamak istediğimi tavlayamam. O başka bir kanala geçmek oluyor ya, çok zor oluyor.