Güncelleme Tarihi:
Fevzi Tuncay, Beşiktaş’a geldiğinde henüz 16 yaşındaydı. 1997-1998 sezonunda Beşiktaş’ın kalecisi Marjan Mrmic sakatlanınca yakaladığı şansı iyi değerlendirdi, formayı kaptı. 1998’de Galatasaray ile oynanan Türkiye Kupası finalinde Gheorghe Hagi’nin penaltısını kurtararak takımına kupa kazandırdı. Yükselişle geçen yılların ardından düşüşünün başlaması da bir Galatasaray maçına denk gelecekti...
1999-2000 sezonuna iyi başlayamayan Beşiktaş yakaladığı 12 maçlık galibiyet serisiyle bir anda zirveye yaklaştı, şampiyonluğun en büyük adayı Galatasaray’la farkı 6 puana kadar indirdi. 14 Nisan 2000’deki derbiyi kazanırsa fark 3’e inecekti. Beşiktaş maça iyi başladı, Mehmet (Şifo) Özdilek ile golü de buldu. Ancak maçın sonlarında defans oyuncusu Sead Halilagić’in geri pası zeminden sekince Fevzi Tuncay topu ıskaladı ve maç 1-1 bitti. Galatasaray sezon sonunda şampiyonluğa ulaştı. Tuncay’ın kariyeri de düşüşe geçmeye başladı. Takip eden sezonlarda yine talihsizlikler yaşadı. Yediği bir golün ardından kafasını kale direğine vurmasıysa tüm sporseverlerin hafızasına kazındı.
Tuncay’ın hikâyesi Mert Erez’in çektiği ‘Iska’ belgeseliyle tekrar gündemde. Hürriyet Ekler’in video editörlerinden arkadaşımız Samed Yalçın’ın görüntü yönetmenliğini üstlendiği belgesel Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterildi. Biz de Fevzi Tuncay’la eski defterleri açtık...
Fotoğraf: LEVENT KULU
◊ Sizi bu belgesel için nasıl ikna ettiler? O günleri hatırlamaktan, tekrar yaşamaktan çekinmediniz mi?
Teklife sıcak bakmamın nedeni bu hikâyenin bilinmeyenlerini anlatmak istememdi.
◊ Kendinizi ifade etme şansı mı arıyordunuz?
Bu sadece Galatasaray maçındaki ‘ıska’dan ibaret bir belgesel olmadı. Benim hayat hikâyem de var. Ben zaten insanların bu işin arka planını bilmesi gerektiğini düşünüyordum. Teklif de tam anlamıyla kafamda bunlar varken geldi.
◊ O maçla başlayan süreci anlatmak kolay mıydı? Yoksa geçmişle bir yüzleşme, bir hesaplaşma içine girdiniz mi?
Kolaydı ama zorlukları da vardı. Yüzleşmeler, hesaplaşmalar yaşadım. Kendime ne kadar haksızlık ettiğimin farkına vardım. O zamanlar farkında değildim çünkü. O ıska, gayet normal, futbolun içinde olan bir hataydı. Aslında hata bile değildi. Bu kadar büyütülecek, bu kadar üzülecek bir hata değildi. Bu belgesel sayesinde onu fark ettim. 20 yıl boyunca kendimi boşuna yiyip bitirdiğimi anladım.
◊ Ben o maçı canlı izlemiştim. Belgeselde de özet görüntüler var. Tekrar seyredince bazı şeylerin aklımdan uçup gittiğini gördüm. İnanılmaz kurtarışlar yapmışsınız. Gheorghe Hagi’nin çaprazdan kaleye yolladığı topu harika çıkarıyorsunuz. Ergün Penbe’nin kornerden gelen topa vurduğu vole... Ortada bu kadar iyi bir performans varken bir şanssızlıkla her şey altüst oluyor. Psikolojik destek almadınız mı?
Hayır, almadım. O maçtan sonraki ilk bir yıl beni çok etkiledi. Sonra biraz toparlandım tabii ki. Beşiktaş’tan ayrıldıktan sonra başka takımlarda başarılara da imza attım. Fakat o maç, o hata hep benim karşıma geldi. Bu böyle ilerledikçe bana bir farkındalık geldi, ‘Benim burayla ilgili problemimi çözmem gerekiyor’ dedim. Psikolojik bir destek alabilirdim. Ama o zamanki şartlarla şu andaki şartlar aynı değildi açıkçası. Daha kapalı bir ortam vardı.
◊ Hem o Galatasaray maçından sonra hem de bir sonraki sezonda oynanan ve yine hatalı goller yediğiniz Denizlispor, Rizespor maçlarından sonra hem takım arkadaşlarınızın hem de taraftarların büyük desteği olmuştu. Bu destekler de sizi o cendereden çıkaramadı sanırım...
Evet. Sadece sahada değil, saha dışında da bazı sıkıntılarım vardı. Babamın rahatsızlığı, ailevi problemler… Tabii bunlar bahane değil. Ben gençliğimin de verdiği tecrübesizlikle bu işlerin içinden çıkamadım.
◊ Belgesel için o günleri anlattıktan sonra bir ferahlama yaşadınız mı?
Tabii ki. Çok rahatladım.
‘Bunları yaşamasaydım bugün bu insan olamazdım’
◊ Şimdi yeni futbolcular, kaleciler yetiştiriyorsunuz. Onlara bir hatadan çok fazla etkilenmemeleri gerektiğini, kendi hikâyeniz üzerinden nasıl anlatıyorsunuz?
16-17 yaşında Beşiktaş gibi büyük bir kulübe gelmem, 19-20’li yaşlarımda bu tarz hatalar yapmam ve sonrasında yaşadıklarım, şimdi yetiştirdiğim sporcuların psikolojik anlamda ne kadar güçlü olmaları gerektiğini, bu dayanıklılığa nasıl sahip olabileceklerini anlatmamı sağladı. O Rizespor maçında, kale direğine kafa atmama neden olan olayın aynısını da yaşasalar topu fileden çıkarıp ‘Tamam, oldu, devam edelim’ diyebiliyorlar.
◊ Sadece futbolda değil, basketbolda, atletizmde, yüzmede ve daha birçok branşta yüzlerce yetenekli sporcumuz var. Size şunu sormak istiyorum: Bu sporcularımızın hedeflerine ulaşması için yaşamlarındaki huzur ne kadar önemli?
Çok önemli. Ama ondan daha önemli bir şey var: Bilinç ve farkındalık. O zaman çok gençtim, bazı şeyleri idrak etmekte zorlanıyordum. Bu farkındalık ve bilinç de zamanla gelişiyor.
◊ Tüm yaşananlar geride kaldı. Belgesel sayesinde de ferahladığınızı söylediniz. Şimdi hayatınızdan memnun musunuz?
Memnunum. Bunları yaşamasaydım, bugün bu insan olamazdım.