Güncelleme Tarihi:
Eylül Kibaroğlu... Türkiye’de 70 şampiyonluğu var, 2 kez de Avrupa şampiyonu oldu. Henüz 11 yaşında kendisinden daha uzun ıstakayı kavramaya çalışıyordu ama 12 yaşında katıldığı ilk turnuvada Türkiye 4’üncülüğünü kazandı. 21 seneye pek çok başarı sığdıran milli bilardocu, uzun ve zorlu bu yolda çok emek verdiğini anlatıyor. Hayatına yöne veren ama başarılarının birçoğunu göremeyen babası için “Ona müteşekkirim, bana şahane bir miras bıraktı” diyor.
Babanızın bilardo salonu olduğu için küçük yaşta bu oyunla tanışma fırsatı bulmuşsunuz... Nasıldı o günler?
Eskiden bilardo salonları hep kahvehane gibiydi; insanlar içeride sigara içer, kâğıt oynardı. Babamın salonlarında durum farklıydı. Kısık sesle müzik çalınan, insanların sadece bilardo oynamaya geldiği bir buluşma noktasıydı. Dolayısıyla o kahvehane kültüründen uzak büyüdüm. Babam yıllarca Fransa’da yaşadıktan sonra bilardo kültürünü buraya taşımış, federasyonunun kurulmasına emek vermiş. Ben de bu sektörün içine doğdum gibi bir şey...
Bilardoya ilgi duymaya başladığınız günlerde kaç yaşlarındaydınız, boyunuz masaya yetiyor muydu?
11 yaşındaydım. Masaya boyum yetiyordu ama ıstaka benden uzundu. Biraz zorlanıyordum ama hevesim çok büyük olduğu için dert olmadı. Çok emek verdim.
Çıktığınız ilk müsabakayı hatırlıyor musunuz?
11’imde başladım, 12 yaşında Trabzon Maçka’da Türkiye Şampiyonası’na gittim. Istakanın benden uzun olduğu zamanlar... Eski turnuvalarda papyon ve yelek giyiliyordu, yelekler ve papyonlar da benden büyüktü. O müsabakada heyecandan ıstakanın ucunu hakemin beyaz gömleğine sürtmüştüm. Babam da benimle gelmişti, süper heyecanlıydı. Heyecandan maçları salonun dışından izliyordu babam. 4’üncü olmuştum, büyük bir başarıydı benim için. 21 senedir de bu yolda devam ediyorum.
Çevreniz, akrabalarınız ‘Kız çocuğunun bilardoyla ne işi var’ dedi mi?
Diyen oluyordu elbette. Ama o konuda ben şanslıydım. Babam zaten işin içinde, annem milli voleybolcuydu... Sporun içinden gelen bir aile... İnsanların söyledikleri beni çok etkilemedi. Başka kız çocukları için bilardo salonu neredeyse girilmeyecek bir yerken, bizim evimiz bilardo malzemesiyle doluydu. Doğal ortamım olmuştu.
Kendi salonunuzda bilardo dersleri de veriyorsunuz. Kız çocuklarının ya da kadınların bilardoya ilgisi nasıl? Ülkemizde hâlâ erkek oyunu mu?
10 yıldır ders veriyorum. Gelenlerin çoğu başlangıç seviyesindeki orta yaşlı kadınlar. Ortak söyledikleri şu; eşleriyle bilardo salonuna gittiklerinde bir kenardan izlemek zorunda kalıyorlar.Benden ders alıp, gidip eşlerini yeniyorlar.
‘ZİHİNSEL BİR EFOR’
Çünkü fiziksel güç değil, zekâ ve strateji gerekiyor, değil mi?
Evet, birazcık yönlenmeniz varsa kolaylıkla oynayabilirsiniz. Ortaya koyduğunuz zihinsel bir efor... Dünyada kadın ve erkek turnuvaları ayrı oynandığı için ben müsabakalarımda kadınlarla yarışıyorum ama benden fiziken çok daha kuvvetli bir erkeği yenebilirim. Bu tamamen oyun becerisi, hızlı düşünme, geometri hesaplama, ıstakaya hâkim olma gibi yeteneklerle alakalı.
Turnuva öncesi mental çalışmalarınız oluyor mu?
Bir maç yaklaşık 1.5 saat sürüyor. 1.5 saat boyunca konsantre olmak zorundasınız, o kadar zor ki... Sürekli oyun kurmanız, savunma yapmanız gerekiyor. Bunları yaparken dikkatinizi toparlamanız şart. Hele günde üç-dört maç yaptığınızda yıkılıyorsunuz. O kadar ağır geliyor ki! Son Avrupa Şampiyonası 15 gün sürdü ve ben her gün 3 maç yaptım. Ankara’ya döndüğümde ben, bende değildim. Bunlara rağmen maç öncesinde meditasyon yapmak, rahatlatıcı müzikler dinlemek bende işe yaramıyor. Psikoloğumla maç öncesinde bilardo dışında bir şeylerle zihnimi rahatlatmamın işe yaradığını fark ettik. İnsanlar maç öncesi odasına gidiyor, müzik dinliyor, gözlerini kapatıyor, sevdiğiyle konuşup motive oluyor ya da motivasyon videoları izliyor. Bense konu hakkında hiç konuşmadan, o yokmuş gibi davranıp maç saatini bekliyorum. Kıyafetimi giyip, sırtıma çantamı alıp salona giriyorum ve o maçı kazanıyorum. Yapmam gerekenin bu olduğunu türlü zihinsel rahatlama çalışmaları sonunda öğrendim tabii.
Masa başında fazla zaman geçiren insanlar daha asosyal oluyorlar. Sizin hobileriniz var mı?
Ben çok sosyal bir insanım. Bilardo oynayan insanlar asosyaldir, doğru. Ama ben değilim. Bir bilardo salonum var, büyümesi için uğraşıyorum. İnsanlarla iletişimde kalmayı, gezmeyi, görmeyi severim.
‘KARANTİNA GÜNLERİ BİLARDO SALONUNDA GEÇTİ’
Türkiye’de 70, Avrupa’da 2 şampiyonluğunuz var. 21 senede Türkiye’de 70 şampiyonluk çok iddialı…
Evet, yıl içinde 3 turnuvamız oluyor. Mesela 2012’den bu yana sadece 4’ünü kaybetmişimdir, geri kalan hepsinin tüm etaplarını ben kazandım. Topladığınızda 70 ediyor. İki tane Avrupa şampiyonluğum oldu, bir de Avrupa 3’üncülüğüm var. Yurtdışında birkaç tane de özel turnuva kazandım.
Uzun bir yol…
Uzun bir yol ve buralara gelmek bence kolay değildi. Şu an geriye baktığımda ‘Kolay gelmemişim ben buraya’ diyorum. Ama tutkum var bilardoya. Pandemide bilardo salonları kapalıydı, yerimde duramadım. Eve de koyamadım, alan küçüktü. Bir arkadaşıma “Senin evine bilardo masası koyacağım” dedim ama başaramadık. 7/24 salonda kaldım ve gece gündüz bilardo oynadım.